/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    0
    hocaya baktım kaşları çatık düşünceli düşünceli yere bakıyordu, oturdum mindere, kısa bir müddet yere bakarak sustu sonra anlatmaya başladı, başından beri tahmin ediyordum lakin olmamasını temenni ediyordum bunun oğlum dedi, hiçbirşey anlamadım aynı zamanda hiçbirşey de demedim sözünü tamamlamasını bekliyordum, anlaşma yapmış oğlum dedi, gözünü nasıl bir hırs, nasıl bir şer bürüdüyse, kendini onlara mühürlemiş dedi, sadece anlamsızca bakıyordum yüzüne, bu kitap dedi çok uzaklardan gelmiş, kitaba sahip olan kişi aynı zamanda onun verdiği bilgilerin yanında şerrine de ortak olur dedi, güce kavuştugunu zannedersin ama bu sahte bir güçtür bu kitabın yazarı da ademoğlu olarak doğan lakin onlara mühürlenmiş biridir dedi, kitap sana hayırlı birşey öğretmez oğlum dedi, eğer farkettiysen kitabı açmadım dedi bunu açmak dahi çok büyük belalara sürükleyebilir insanı dedi, bu çocuğa bu kitabı veren adam neden verdi bilmiyorum lakin arkadaşın mühürlemeyi bu kitaptan öğrenmiş olmalı dedi, bu kitaptan yaptığınız şey nasıl bir şeydi neler kullandınız oğlum dedi, kullandıklarımızı, kitaptan alıp söylediklerimizi tek tek aktardım, hocanın zaten düşünceli olan yüzü iyice karışık bir ifade aldı, sen hiç konuştun mu ateşten gelenle dedi, kısa bir müddet hocaya baktım sonra konuştum hocam dedim, gözlerini bana dikti baktı, hala bakıyordu
    (quanttum ?, 30.07.2012 21:04)

    uzunca bir müddet sessizce gözlerini dikerek bana baktıktan sonra, oğlum dedi yumuşak bir ses tonuyla yaklaş, ağır ve korkak hareketler ile hocanın yanına vardım, oğlum biraz önceki mühürlenmişe yaptığımız şeyi sana da yapacağız zira senin şu anki hal-i vaziyetini anlamanın tek yolu bu dedi, sessizce yüzüne baktım, bunu onaylamış olduğumu kabul ederek elininin birini alt çeneme bastırdı diğeriyle alnıma bastırmaya başladı, arapça birşeyler okuyordu, hocanın gözlerine bakıyordum sadece, bir müddet böyle devam etti, sonra direk ve dik bir şekilde gözlerime bakıp çekti ellerini, yüzüme baktı ve çok mesut oldum oğlum seni mühürleyememişler dedi, yine sadece hocanın yüzüne bakıyordum anlamsızca, ancak içimde umutların filizlenmesine sebep olmuştu hocamın bu cümlesi, zira son zamanlarda yaşadıklarımdan sonra ilk defa ben galip gelmiştim, tohumlarını bana bulaştıramamışlardı, kısa bir müddet sessizce durduktan sonra, hocam atakan nereye gitti, durumu nedir, düzelecek mi dedim, bu meseleden bahsedeceğim zaten sana oğlum dedi ancak bu sorularımdan sadece birine yanıt verip hiçbir yere gidemez oğlum, bu kitaptan ayrılamaz dedi, daha sonra kapıya yöneldi, kapıyı açtı beni çağırdı, vardım yanına hocamın, atakan'ı işaret etti eliyle, karanlıkta zor seçilse de atakan dışarıda duvar dibinde boynunu eğmiş yere bakıp sallanır vaziyette duruyor, içler acısı bir hali vardı, yaptıklarını çekiyordu, bir yandan düşününce de acıyordum haline
    (quanttum ?, 01.08.2012 04:51)

    dışarı çıktık beraber, küçük bir köy olduğu için hiç ışık yok, olan lamba direklerinin lambaları da ya kırılmış ya elektrik gitmiyor, hoca tuttu daha sağlam olan kolundan atakan'ı, gel oğlum dedi, içeri getirdik, nasıl hissediyorsun dedi, bembeyaz bir yüzle sadece susuyordu, benim odama git oğlum dedi bana, halının en uç köşesinde alt kısımda bir muska olacaktı al gel dedi, alıp geldim, atakan'la çok yumuşak konuşuyordu, getirdim muskayı hocaya verdim, atakan'a döndü hoca, gel oğlum tak şunu dedi, kafasını sallıyor takmam diyordu, hoca sevecen bir sesle takmasını istedikçe takmam diyordu, hoca bana işaret etti gözüyle tut dercesine, hemen tuttum kollarını, hoca yaklaştıkça elinde muskayla bağırmaya başladı ama öyle bağırıyordu ki sanki vücuduna bıçaklar saplıyorduk, hoca muskayı takınca sesi kesildi, gücü tükenmiş gibiydi, tuttuk hocayla oturttuk mindere
    (quanttum ?, 01.08.2012 04:59)

    hoca su getir oğlum dedi, gidip su getirdim içirdi atakan'a daha sonra başını okşayıp ah be oğlum bu kadar şerre bulaşmanın sebebi neydi be gencecik fidan gibi çocuksun diyor onu telkin ediyordu, atakan daha iyiydi şimdi en azından daha az korkuyordu gibiydi, hoca ona nasihat veriyordu bu sırada, eğer çıkarmanı isteyenler olursa çıkarma bu muskayı oğlum dedi, eğer ailen suretinde biri gelip çıkarmak isterse derhal sana öğreteceklerimi oku onların lafına uyma diyordu, atakan dikkat kesilmiş hocayı dinliyordu, hocam dedim bu kitabı şu anda derhal çıkıp şu gecenin karanlığında yaksak ne olur, arkadaşın da yanar oğlum dedi, maddi olarak değil ancak diğer türlü yanar dedi, ne yapacağız peki dedim, anlaşma yapacağız oğlum dedi, onlarla görüşüp ceddine gelmemeleri için anlaşma yapacağız, hocam dedim ne anlaşması nasıl oluyor bu, oğlum dedi, benim senden ırak olsun ama sen yaşlarda böyle bir derdi başına sarmış oğlum vardı yıllar evvel önce, diyip oğluyla gelinini anlatmaya başladı
    (quanttum ?, 01.08.2012 05:07)

    hocam anlatmaya başladı, oğlum dedi bundan 37 sene evvel daha dün gibi hatırlıyorum, benim gözümün nuru 1 evladım vardı, annesini doğumda kaybettik, hem analık hem babalık yapıp gözümden sakındım, o bana can yoldaşlığı yapardı çok üstün bir ahlaka sahip karakterli bir çocuktu, 21 yaşındaydı o sene, beraber oduna gidiyorduk sık sık, benden daha iyi bir oduncuydu o yaşına rağmen, yine bir gün odun ihtiyacı gerekti lakin ben hasta yatıyorum, oğlum bugün sen git dedim, sağolsun beni hiç kırmazdı, derhal baltasını sırtına yükleyip oduna gitti, ancak normal gelmesi gereken saatten bir hayli gecikince başına bir musibet gelmesinden korktum, akşamın ilk ışıklarıyla beraber hasta halimle köyden birkaç ahbabımın kapısını çalıp ormana aramaya gittik, gaz lambaları vardı o zamanlar elektrik ne arasın aldık elimize evladımı arıyoruz, nitekim buldukta
    (quanttum ?, 01.08.2012 05:21 ~ 05:23)

    ormanda hepimiz farklı yönlere dağıldık ki oğlumu daha rahat bulalım diyordu hoca, gaz lambasının verdiği azıcık ışıkta ileride bir ağacın karşısında ayakta dikilip hareketsizce ağaca bakan bir insan silueti farkettim, yaklastıkça daha net belli oluyordu, evet bu oğlumdu, acelece yanına vardım, oğlum dedim, ses vermedi hala ağacın dibindeydi ve ağaca bakıyordu, arkası bana dönüktü, oğlum dedim ikinci kez yine ses vermedi, adeta bir heykeldi, taştandı sanki, en ufak bir kıpırtı yoktu, hiç bir tepki vermiyordu, omzuna dokunmamla ani bir hızla yüzünü bana dönmesi bir oldu, bundan sonra gözlerimi açtığımda oğlumu aramaya çıktığım dostlarım yanımdaydı, anladığım kadarıyla halen ormandaydık, ben ağaçların dökülen yapraklarının üzerinde oğlumu gördüğüm ağacın dibinde yatıyordum, dostlarım loş ışığın verdiği hafif parlaklıkta bana bakıyorlardı, kendime gelmem birkaç dakikayı bulmuştu, iyimisin diyolardı, kendimi toplayınca iyiyim, oğlum nerede dedim, oğlunu bulamadık dediler, nasıl olur buradaydı dedim, hayır senin bağırmanla geldik buraya, geldiğimizde de sen baygın yatıyordun dediler, sonra zihnimi topladım ve oğlumun yüzünü bana döndüğünde gördüğüm o dehşet verici manzarayı hatırladım, hayatmın her günü o yüzü hatırlıyorum, her saat her dakika aklımda, ne mi görmüştüm oğlum o yüzde
    (quanttum ?, 03.08.2012 22:06
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster