+15
Açıkcası bu sene biraz daha iyi başlamış gibi görünüyordu, nitekim eve çıkmıştık Erdinç ile,
Müslüm e mi ne oldu, onu almadık yanımıza, yurtta tahammül edemiyordum, evet kardeşim gibi seviyordum dostumu ama aynı evin içinde olamazdık.
Yaz boyu Ezgi ile konuşmamıştık, artık ne kardeşim ne de arkadaşım dı kendisi, hanem de kayıtlı kazık atanlar arasında yer bulabiliyordu sadece kendisine..
izmir den 3 ay da olsa uzaklaşmak iyi gelmişti bana, çünkü kordon boyunca yürüdüğüm de Ayşegül aklıma geliyordu, Bornova ya gittiğimde onu otogar dan alışım geliyordu, en çok canımı yakan ise izmir de aldığım her nefeste 10 larca insanın onun başında dua okuduğu aklıma geliyor..
O an öyle bir tecrübeydi ki, sanki sonu olmayan ve sürekli tekrar eden bir video gibi gözümün önüne geliyordu.
işte ben böyle yaşamaya çalışıyorum, benim kimsem kalmadı, avunduğum tek şey ise onunla olan fotoğraflar ve yaşadığımız anılar.
Bazen öyle anlar oluyor ki, aklına geldiğinde gülüyorsun, tebessüm edebiliyorsun. Bazen ise ağlamamak için zor tutuyorsun kendini, gözünün önünden gitmesi için yalvarıyorsun beynine ama gitmiyor o hep gözünün önünde bana gülümsüyor, işte ben böyle yaşıyorum gözü yaşlı kimsesiz, sessiz sedasız...
Biliyor musun bazen bağırmak istiyorum hatta belki de haykırmak
Onlarca insanın içinde "Yeter" diye bağırmak istiyorum ama korkuyorum biliyor musun..
Neden diye soracak olursan, ya biri karşıma çıkıp senden daha kötü durumdayım ama ben isyan etmiyorum deyip, insanlık dersi verir diye..
Belki de ben bu yüzdendir aylardır sessiz sedasız yüreğimde yaşıyorum.
Yüreğim ne durumda diye soracak olursanız ;
Sanki bitmek bilmeyen, sönmeyen bir kor var, "Ayşegül" her aklıma gelişinde orası alevleniyor, ve o alev her geçen gün beni biraz daha tüketiyor.
Ya tükenmeye mahkum olarak yaşamaya devam edeceğim yada günbatımından saatler sonra ki gündoğumu gibi aydınlanacağım.
Peki ben hayata nasıl geri döneceğim?
işte bunu bende bilmiyorum...