/i/Sözlük İçi

sözlük içi.
  1. 101.
    +6
    bilim

    teknolojinin gelişimi, insanlığın ilerlemesine büyük bir katkı sağlasa da, yeterli olamadı.
    çünkü, insanlık kendi hayatını kolaylaştırmak dışında, biyolojik konularda da ilerleme kaydedip, modern hayatın temellerini atma ihtiyacı hissetti.
    bilindiği gibi atom, maddenin en küçük yapı birimi.
    peki, doğada neden birbirinden farklı maddeler ve dolayısıyla atomlar var?
    doğadaki bu çeşitliliğin en önemli sebebi, şüphesiz manyetizmadır.
    bu konuyu anlayabilmek için, öncelikle doğada sadece bol miktarda ama tek cins madde ve tek cins atom olduğunu varsayalım.
    yeryüzünün her yerinde bolca bulunan bu maddenin, farklı etkileşimlere maruz kalarak değişime uğradığını, sonuç itibariyle de zamanla farklı maddelerin oluştuğunu düşünün.
    bu değişimdeki güneşin etkisi yadsınamaz bir gerçekliktir.
    ve bu değişim, tahmin edemeyeceğimiz uzunlukta bir zaman diliminde gerçekleşmiştir.
    milyonlarca yıllık değişimde, sayısını bilemediğimiz türde maddeler/atomlar ortaya çıkmış, bununla beraber teknolojinin gelişimiyle de bu maddeler işlenerek insanlığın hizmetine sunulmuştur.
    örneğin, tadını aldığımız şekerin oluşumu-pancardan bahsedersek-, yeraltındaki yağ birikiminin güneşin toprağa uyguladığı yakıcı etki sonucunda pişmesiyle oluşmuştur.
    aynı şekilde, petrol de onbinlerce yıl önce ölmüş hayvan kalıntılarının, toprak altında birikmesiyle günümüzde kullanılabilir hale gelmiştir.
    diğer bütün maddelerin, bu ve buna benzer etkileşimlerle farklılaştığını düşünebiliriz.
    peki, bahsettiğimiz bu "bol miktarda tek madde" neydi?
    "bigbang" denilen büyük patlama sonucu, güneşten kızgın bi alev şeklinde kopan dünyanın, zaman içinde dönüşümünü tamamlayıp, canlı yaşdıbına uygun hale gelmesiydi.
    ya da, canlı türlerinin, zaman içinde dünyanın kendi oluşturduğu kurallara biyolojik olarak uyum sağlayabilmesiydi.
    nefes alıp vermek zorunda olmamız, oksijene ihtiyaç duymamız, bu nedenledir.
    bilimsel gelişmeler hız kazandıkça, insanlık daha modern hayata kavuşabilme imkanı buldu.
    ateşin icadından, kansere çare bulunmasına kadar gelinen noktada bilimin önemi büyüktür.
    ateşin yanmasını sağlayıp devam ettirebilmek teknolojik, ateşin bulunması ise bilimsel bir gelişmedir.
    bilim, her ne kadar insanlığa hizmet etse de, bilginin gücüyle kendini tanrı sanan insan, bilimi bir tür silah olarak kullanmayı da ihmal etmedi.
    son zamanlarda insanlığın başına bela olan birçok hastalık, laboratuvar ortamında geliştirilen virüslerden ibarettir.
    bundan yıllar önce, lokal bir etkiyle insanlara zarar veren virüsler üretilirken, artık dünyanın herhangi bir yerinde ortaya çıkan hastalık, teknoloji ve ulaşım imkanlarının kolaylığı nedeniyle dünyanın başka bir yerine ulaşabiliyor.
    yıllar öncesinde verem adı verilen hastalığın, insanlığın sayısını azaltmak için geliştirilen virüslerden en basiti olanını söylemek mümkün.
    ancak, verem virüsünün "modası" geçince, bu virüs tedavülden kaldırıldı denilebilir.
    tedavülden kaldırma işlemi de, yine bu virüsü geliştirenlerin, panzehiri piyasaya sürme şeklinde gerçekleşti.
    çok eski yıllarda, abd'ye yerleşip devlet kurmaya çalışan yeni nesil avrupalılar, amerika kıtasındaki yerlilerin varlığından rahatsız olunca, su çiçeği virüsünü geliştirdiler.
    abd olarak bağımsızlıklarını kazandıktan sonra sıra, kıta yerlilerinden kurtulmaya gelmişti.
    yerlilere "yardım" adı altında dağıtılan battaniye, yiyecek ve giyeceklere su çiçeği mikrobu enjekte edildi.
    bu hastalığın üretildiği ilk yıllarda, vücudun bağışıklık kazanamaması nedeniyle, hastalığa yakalanmak ölümcül bir sonuca sebep oluyordu.
    ve bu şekilde, belki de tarihin ilk bilimsel soykırımı gerçekleştirildi. abd yerlilerin büyük bir kısmından kurtuldu.
    yakın zamana tekrar dönersek, sars adı verilen bir tür hastalığın, insanlığın canına okuduğunu çoğumuz hatırlarız.
    bu hastalık, şiddetli öksürüklerin sonucunda hastalığa yakalananları öldürmekle "görevliydi".
    sars virüsü, çin laboratuvarlarında geliştirildi ve ilk kez çin'de ölümlere başladı.
    çaresi henüz tam olarak bulunamadı, araştırmalar halen devam ediyormuş.
    biraz daha yakın zamanımızda, kuş gribi denilen bir virüs ortaya çıktı. öncelikle avrupa ülkelerinde görülen bu virüs, yanıbaşımıza kadar gelmekle kalmayıp, birçok vatandaşımızın da ölümüne sebep oldu.
    bu virüs de israil laboratuvarlarında, deneme amaçlı geliştirilen bir virüstü.
    burada asıl amaç, insanları öldürmek değil, virüsün yayılma hızını test etmekti.
    daha yakın zamanımızda, domuz gribi denilen bir hastalığın adını duymaya başladık.
    domuz gribi de tıpkı kuş gribi gibi ölümlere sebep oldu.
    panzehiri halen "bulunamadı". kimlerin geliştirdiği konusundaysa hiçbir bulgu yok.
    kırım kongo kanamalı ateş hastalığından haberdar olduk. bu hastalık, kene ısırması yoluyla insan vücuduna bulaşıp, ölümlere sebep oluyordu. virüs israil laboratuvarlarında geliştirildi.
    amaçsa, yayıldığı yerlerde ölümlere sebep olmaktı.
    bu konuda bir rivayet de, israil'in bir çeşit hava yolu dağıtımıyla, genetiği değiştirilmiş bu hastalıklı keneleri, bazı ülkelerin üzerinden bıraktığıyla ilgiliydi. insanlarımızın bir kısmı, milliyetçiliğin getirdiği nefret duygusuyla beraber bunun doğru olabileceğini düşündü. bir kısmımızsa, bunun bir tür hayal olabileceğini kabullendi.
    yıllardır "çare"si bulunamayan, aids hastalığına sebep olan hiv virüsüyse rus laboratuvarlarında geliştirildi.
    insanlara cinsel yolla bulaşan bu virüsün 2 farklı türü vardı:
    1) bulaştığı vücuda doğrudan etki etmek
    2) bulaştığı vücudu öldürmeyecek şekilde kullanarak, yayılımı sağlamak(taşıyıcı)
    virüsün çalışma mantığı şu şekildeydi:
    vücuda cinsel yolla bulaştıktan sonra virüs, kendisine en uygun yeri bulup, etrafındaki hücreleri zamanla emri altına alıp yeterli miktarda hücreyi elegeçirdikten sonra, kendisiyle beraber infilak ettiriyordu.
    bu virüsün, diğer tüm hastalıklara oranla, şimdiye kadar geliştirilmiş en güçlü virüs olduğunu söyleyebiliriz.
    hücrelere beyin tarafından verilen emirleri iptal ederek, kendisine bağladıktan sonra zamanla çoğalma gibi bir programlama mantığının da, bilgisayar ortamında gerçekleştirilebileceğini hepimizin tahmin edebildiğini düşünüyorum.
    rusya, bu hastalığı hedef olarak belirlediği ülkelere, hayat kadınları vasıtasıyla gönderiyordu.
    taşıyıcı tür virüs enjekte edilen bu kadınlar, "hedef" ülkelere gönderilip, fuhuş yoluyla yayılmayı sağlıyordu.
    aids hastalığının çaresi halen bulunamadı. ve bu hastalık, maymun genlerinden alınan bir çeşit hayvan hastalığının virüsünün geliştirilmesi sonucu ortaya çıktı.
    bilim her geçen gün, insanlığa hizmet etmek için araştırmalarını devam ettirse de, bu tür olaylarla insanlığa istemdışı zarar verdiği gerçeğini de gözardı edemeyiz.
    belki bütün bunların komplo teorisi olduğunu düşünüp kendimizi rahatlatma yoluna gitmek isteriz, bütün bunların yalan olduğunu, paranoyak bir beyin tarafından üretilen düşünceler olduğunu kabul edip, gerçek olmadıklarını varsaymak isteyebiliriz.
    ama gerçek olan şu ki, bazı gelişmiş ülkeler bilimi bir tür silah olarak kullanmaya devam ediyor ve bilim ilerle(til)meye devam ettikçe de, daha ölümcül virüslerle başetmek zorunda kalacağımızı şimdiden tahmin etmemiz zor değil gibi görünüyor.

    edit: son zamanlarda çıkan en son hastalık, batı nil hastalığıydı.
    batı nil virüsü, ilk kez yunanistan'da görüldü. kimlerin geliştirdiği bilinmemekle birlikte, yakın zamanda ülkemize uğrayacağından şüphemiz olmasın.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster