+1
Bi okuyun derim ben
Ekrem amca;
Az sonra imam, “Merhumu nasıl bilirdiniz?” diye soracak. Peşinen vereyim yanıtımı: iyi bilirdim vallahi. Dededen kalma bahçeli bir konakta otururdu, bizi bakkalın önünde gördüğünde Bakkal Nejat Abi’ye, “Çocuklara birer gazoz, birer de bisküvi ikram et, hesabı da bana yaz” derdi. Yazın bile çıkarmadığı ceketi ve her zaman özenle ön cebine tıkıştırdığı ışıltılı ipek mendilleri vardı. Velhasıl çok tanımasam da mahalledeki ilginç ve zararsız insanlardan biriydi benim için Rahmetli Ekrem Amca.
Ama cenaze töreninde herkes benim gibi düşünmüyordu. Oğulları üzüntü değil tam tersine öfke içindeydiler. Önce anlayamadım bu tavrın nedenini, sonra eski arkadaşlarım anlattılar.
Meğer bu Ekrem Amca dünyanın en müptezel insanıymış. Atadan kalma konağı on yıl kadar evvel bir müteahhite satmış. Böyle bir satıştan normalde yirmi daire alması gerekirken, bu, “Sen bana on daire parası ver, yaşadığım müddetçe de bir daha kapımı çalma, ölünce tüm arsa senin” demiş. Ölüm haberini alınca müteahhit de elinde evraklarla cenaze evinin kapısını çalmış.
Bu kadarla da kalmamış, on dairenin parasını eski borçlarını kapatmaya harcayan Ekrem Amca, bir yandan da yepyeni borçlar yapmış. Öyle böyle borç değil, torunları bile bu borcu ödeyemezler.
Uzun lafın kısası, yıllardır imrendiğimiz o ipek mendilli, gazoz ısmarlayıcı Ekrem Amca büyüklerinin ciksen yıllık birikimini tükettiği yetmezmiş gibi çocuklarına ve torunlarına ciksen yıl ödeyemeyecekleri bir borç bırakmış miras olarak. Cenaze töreninde artık iyice yaşlanmış bakkal Nejat Abi’yi gördüm, “Dünyanın borcunu bıraktı da gitti, deyyus” dedi. içtiğimiz o beleş gazozları anımsayıp garip bir suçluluk duygusuyla gözlerimi kaçırdım.
Rahmetli Ekrem Amca gibi insanlar her mahallede, hatta her ailede en az bir tane vardır. Bu insanlar kendi üç günlük konforları için gelmişlerini, geçmişlerini satmaktan çekinmezler.
Ekrem Amca’nın hayatı, 1980’li yıllardan sonra neoliberalizm olarak dünya çapında nam salmış bir fikre dayanıyor: “Geçmişini sat, geleceğini borçlandır, bugün ye iç, yarına Allah kerim.”
Bu düşünce halk dilinde, “Koy ..tüne”, “S.. anasını”, “Kefenin cebi yok”, “Battı balık yan gider” gibi sözlerle karşılık bulur. Herkes “bugün”ü yaşama telaşına girer, devletler borçlanır, milletler borçlanır, maması taksitle alınan kediler bile borçlanır ama o an için gazozlar beleş dağıtıldığından kimse durumu sorgulamaz.
Neoliberalizm kendine en uygun ortamı Reagan ve Thatcher dönemlerinde buldu. Aynı dönemde Türkiye’de de Turgut Özal iktidara geldi, “memleket bolluk gördü.” Özal’ın ardından DYP ve ANAP birbirlerini yok edene kadar bir on yıl oyalandılar. Ve ardından tek başına iktidar olarak AKP sahne aldı. O gün doğan bebeler bugün on beş yaşında gençler, AKP bir ömür kadar uzun süredir tek başına ve en neo şekilde liberal takılıyor.
Tıpkı Ekrem Amca gibi AKP de pek şık. Görüntüsü yerinde, mendili cebinde. Yediği nesillerin ihtişamlı servetinden arta kalan kırıntılarla çoluk çocuğa gazoz da ısmarlıyor, o ölene dek alacaklıların da kapıyı çalacağı yok. Öldükten sonra kalanlara Allah kuvvet versin.