+1
Bu sırada, birkaç kilometre uzaktaki bir villanın yatak odasında Ali’yi hep karşılık vermeye zorlamış, onu aç bir kurt gibi sürekli takip etmiş adam yarı karanlıkta uzanmış yatıyordu. Odadaki sessizliği adamın gürültülü soluğu kırarken eski bir dostu yanına geldi. Joe Fraizer uzandığı yerden “Kim o” diye sorarak kalktı. “Kim o? Göremiyorum! Göremiyorum! Işığı aç.” Odadaki iki ışık da açıldı ama Fraizer hâlâ göremiyordu. Bu manzarayı unutmak imkânsız. Orada öylece uzanan bu düzgün ve cesur adam, daha önce ringlerde görülmemiş bir iradenin, onu çok yükseğe belki de biraz fazla yükseğe çıkarmış bir iradenin kalıntılarını temsil ediyordu. Gözleri iki boş yarığa, yüzü Goya tablolarına benzemişti. “Ona bir şehrin surlarını yıkabilecek yumruklar attım” diyordu Frazier. “Tanrım, tanrım… O muhteşem bir şampiyon.” Sözleri bitince kafasını yine yastığa gömdü. Derin uykuda çıkardığı soluğun hırıltısı, odadaki sessizliği kırmaya devam etti.
Manila’da yaşanan o dramatik sabahın hafızalardaki yeri, zaman içinde aşınabilir. Ama maçı yerinde izleyenler, tarihin en büyük iki ağırsıklet taksörünün yüzünü tekrar tekrar hatırlayıp, üçüncü karşılaşmalarında milyonları nasıl şaşkına çevirdiklerini asla unutmayacak. muhafazid Ali'nin o günü mükemmel özetleyen sözleri kulaklarda yankılanacak: “Ölüm gibiydi. O gün, benim için ölüme en yakın şeydi.”
muhafazid Ali için ölüm, 1 Ekim günü Manila’da saat sabah 10.45’te başladı. O güne kadar tavırları hep havai olmuştu. Karşılaştıkları ilk maçta Joe Frazier onu yenmişti ama rakibini ne bir insan ne de bir dövüşçü olarak kale almıyordu. Ali’nin hareketlerini ve düşüncelerini her zaman estetik anlayışı belirlerdi. O, bir adamın sadece dış görünüşüyle ve hareketleriyle ilgilenirdi. Ali’nin standartlarına göre Frazier bir insanın sahip olması gereken güzellikten yoksundu ve bir dövüşçüye benzemiyordu bile. Frazier güzellik denen kavrama, Ali’nin ringe yansıttığı ve bir taksörün hareket ederken sergilemesi gereken estetiğe bir hakaretti. Ali, Frazier’dan nefret etmiyordu ama fiziksel ve profesyonel anlamda mükemmelden azına razı olmayan bir adam olarak, içinden ona küfürler ediyordu.