+2
Az sonra Yeter Ayranları getirdi, sırayla ikram etti. Hüsniye ve Neriman da gelmiş, karşımıza, idris'in yanına oturmuşlardı. Yeter boş tepsiyle mutfağa gitti, ama tekrar gelmedi yanımıza, mutfağın kapısına yaslanmış halde bize bakıyordu. Neriman ise, "Ee, daha daha nasılsınız?" muhabbetine başlamıştı. Kısa ve Klişe cevaplar veriyordum ve nezaketen ben de onlara soruyordum. Bu sıkıcı muhabbet esnasında kaçamak bakışlarla da olsa Yeter'i kesmeyi de ihmal etmiyordum. Bir seferinde gözgöze geldik ve Yeter'in bakışı içimi eritti. Müthiş tahrik olmuştum. Tam yarağımı Yeter'in o koca memelerinin arasında hayal ediyordum ki, Alexandra tuvalete gitmek istediğini söyledi. idris'e tuvaletin yerini sorduğumda, Yeter ordan, "Ben göstereyim!" diye seslendi. Benim de tuvalete gitmem gerektiğini söyleyerek, Alexandra ile birlikte ben de kalktım.
Tuvalet dışardaymış, bahçenin sonunda. Ağaçların arasından yürürken, Yeter'in zütü şalvarın içinde yine bıngıl bıngıl titriyordu. Alexandra kerbinten yapılmış uyduruk tuvaleti görünce çok şaşırdı ve yüzünü buruşturarak girdi tuvalete. Alexandra tuvaletin kapısını kapatır kapatmaz, Yeter, "Harun enişte nolursun babamı ikna et de, ben de Bilgisayar kursuna gideyim!" dedi. Demek ki idris'le konuştuğumu duymuştu. Ne diyeceğimi düşünürken, Yeter küçük bir çocuk gibi bana sarılarak, "Nolur Harun enişte, lütfen, lütfen!" diye yalvarmaya başladı. Nerdeyse ağlayacaktı. Yeter'in bu yaptığı gayet masumca bir hareketti, ama gel de yarağıma anlat bunu. Yeter başını göğsüme yaslayıp, kollarını sımsıkı belime dolamıştı. Koca göğüslerini vücuduma öyle bir bastırıyordu ki, yarağım anında kazık gibi oldu. Çok geçmeden bunu Yeter de hissetti tabii. Kısa bir kararsızlıktan sonra yavaşça sarılmayı bıraktı ve başını öne eğerek geri çekildi. Çok utanmıştı.