+2
-2
idris mutfaktan gelip bizi oturma odasına aldığında, 2 tane küçük çocuk vardı içerde. Televizyon seyrediyorlardı. idris, "Eşşek sıpaları, yine televizyonu mu açtınız! Elektrik faturasını o zibidi babanız ödemiyor!" diye fırça atıp, televizyonu kapattı ve "Kalkın misafirlere bir hoşgeldin deyin, ellerini öpün! Hani, ananız nerde? Yeter nerde?" dedi. Çocuklar daha cevap vermeden, "Burdayız baba!" diyerek öbür odanın kapısı açıldı. Demin kaçarcasına öbür odaya gidenlerdi bunlar. Demin ikisinin de üzerinde pijama gibi birşeyler vardı, şimdi ikisi de şalvar giymiş ve başlarını da eşarpla örtmüşlerdi. Çocuklar Alexandra ve Gustav'ın ellerini öperlerken, onlar da, "Hoşgeldin Harun enişte!" diyerek, benimle tokalaştılar. idris, "Bu bizim büyük kız Hüsniye, bu sıpalar onun! Öteki de bizim tekne kazıntısı, Yeter!" diye tanıttı. Hadi Yeter ismi neyse de, Hüsniye ismine gülmemek için zor tuttum kendimi. Hoşgeldin faslından sonra Hüsniye ile Yeter mutfağa, annelerinin yanına gidince, idris hayıflanarak, "Bizim damat 6 aydır çalışmıyor, aylak aylak geziyor zibidi! Zaten çalışırken de zar zor geçiniyorlardı. Hüsniye de anasının lafına uydu, sıpalarını alıp geldi başımıza! Sanki biz burda para basıyoruz dıbına koyum!" dedi.
Hüsniye 27-28 yaşlarında falan vardı, uzun boylu, zayıf, eli yüzü düzgün bir kadındı. Ama benim ilgimi Hüsniye'den ziyade Yeter çekmişti. Yeter de taş çatlasa 16 veya 17 yaşında olmalıydı. Çok sevimliydi, güleç bir yüzü vardı. Boyu kısaydı ve balıketliydi, oldukça büyük göğüsleri ve zütü vardı. Mutfağa giderken zütü şalvarın içinde bıngıl bıngıl titriyordu. idris'e, "Yeter okula gidiyor mu?" diye sordum. idris, "Yok. Ortaokulu bitirdi. Liseye de gitmek istediydi, ama durumumuz olmadığından gönderemedik. Hem kız çocuğu okuyup ta ne yapacak, otursun evinde kısmetini beklesin!" deyince, doğrusu Yeter için üzülmüştüm. Bu devirde halen böyle bir zihniyetin varlığını aklım almıyordu.