+2
EL VE DAĞ
(YARA BANDI)
Ece çok güzel bir kadındı Saffet. Simsiyah saçları vardı. Gülünce... Dünyada ki tüm günahlar siliniyordu sanki. Sonra şey oldu, o kaza gecesi... O gün her şeyimi kaybettim saffet. Öyle yaralar var ki saffet, hiçbir yara bandı olmuyor.
Hiç tanımadığınız birine aşık oldunuz mu? Hayaller kurdunuz mu hiç? Hiç aşkı bilmediğinizi fark ettiniz mi? Ben fark ettim. işte bu yüzden bu hikayeyi yazıyorum.
Ben uzakta bir kız sevdim Saffet. Uzakta... Hem de çok uzaklarda. O kadar bağlandım ki Saffet. O kadar güzel gülüyordu ki öyle... Sürekli konuşurduk. Bazen yatınca yatağıma, kokusu burnuma kadar gelirdi. Ben onu yanımda yaşattım Saffet. Bazen dışarı çıktığımda kolumu atıyordum. Denizin karşısına otururduk beraber, sanki... sanki yaslanırdı göğsüme. Kokusunu içime çekerdim.
-(Saffet) : Peki her şeyi anladım da abi, uzakta bir kız sevilir mi hiç ya? Hem ne demişler; Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.
+(Ben) : Saffet, gönüle giren gözden ırak olsa ne olur?
Hatırlıyorum da, onlar bir akşam bizim oturduğumuz yerin içinden geçeceklerdi. Arkadaşlardan ne kadar yardım istesem de bulma konusunda, kimse yardım etmedi bana. Tek başıma sokaklarda koşup durdum. Akşama kadar koştum Saffet. Belki gitmişlerdir ama ben hala koştum, çok düştüm takılıp yerlere. Ve Saffet ben, vaz-geç-tim!. Dizlerim kanamış, gözlerim dolmuş vaziyette oturdum balıkçıları izledim.
Ben bir balık olsam, böğrümde bir okyanus olsa yine sana yüzerdim öleceğimi bilsem bile. Ama ne bir balığım, ne de sen balıkçı. En iyisi sen Edirne ol, ben de denize hasret kayıkçı.
Saffet uyansana oğlum. Of! ben de gider bulutlara anlatırım.. Nereye koydu bu kül tabağını ya.
Nerede kalmıştık? Tamam hatırladım. Ben bir ara evlerine çiçek yollamıştım, hangi kafayla yaptıysam bu işi artık... Kız evde yoktu, annesi aldı gönderdiğim çiçeği. Sonra işte aile içi kavgaya kadar gitti böyle. Bir akşam sokağın başında oturmuş ağlıyordu, telefonda sesi böyle geliyordu. Bitti dedi sadece. Apar topar bindim arabaya bir kaç saate vardım. Aradım;
+(ben) : Nerdesin?
-(Ece) : Nerde olduğumu bilsen ne olacak, gelecek misin(!) ?
+(ben): Evet! geldim bile, ama sen yoksun.
Evet, evet, evet. Kokusunu hissedebiliyorum.
(Saffet uyanır)
Abi yatmadın mı sen daha ya? Kiminle konuşuyorsun?
+(ben) : Gel otur Saffet, otur...
Ah be Saffet, sokağın başından biri geldi. Hayatımda ilk defa gerçek olarak gördüm karşımda. Abi kornete koyulmuş maraş dondurması gibi oldum ya. Ağlayarak geldi ama olsun.
-(Ece) : Senin gönderdiğin çiçekleri annem almış. Beni de evden attılar. Senin yüzünden hayatım karardı!
-(ben) : ama.. şey...
O sinirle gittim evlerine Saffet. Kapıyı sert sert çaldım, açtı kapıyı annesi. Ben direk girdim içeri abi. Babasının karşısına geçtim. Sonra ani bir şekilde reflekslerime güvenerek arkasında duran çiçeği alıp koşarak dışarı kaçtım. Para sonuçta Saffet. Neyse bindirdim arabaya... Tam giderken Ece; Seni seviyorum dedi. Ben o heyecan ile şeritten çıktım Saffet. (ağlamaya başlar) Gözlerimi açtığımda başı omzumda, eli tam kalbimin üstündeydi. Başından ağır yaralanmıştı. Kanı omuzlarıma doğru süzülürken gördüm. Çiçeği ise arka koltuğa koymuştum. Ona verecektim Saffet.. Bende pek bir şey yoktu, dudağım hariç. indim arabadan, arka kapıyı açıp çiçeği aldım, Ece'nin tam kalbinin oraya koydum. Biliyor musun Saffet; hiç böyle vermeyi hayal etmemiştim. Siren sesleri eşliğinde hastaneye zütürdük. Çok kan kaybetmişti. Sonra işte... Bir şey oldu Saffet, tüm hayallerim yıkıldı. Ne kadar büyük hayaller kurarsan, yıkılışı o kadar gürültülü olur. Ece öldü Saffet!
Yalnızlığın sesini biliyor musun? yalnızlıkta sana benziyor. Evdeki her şeyin bölgeleri büyüyor sanki. Işık bu gün tersten. Ama evde çıt sesi dahi yok. Sokağın sesi var sadece, rüzgarın sesi... Sessizlikte sana benziyor.
2 AY SONRA... ( Mezarlık Dönüşü)
+(Ece'nin Babası) : Ne işi var bu serserinin burada? Bana bak serseri, düş artık yakamızdan!
-(Ece'nin Annesi) : Metin tamam, sinirlenme sakin ol biraz.
+(Ece'nin Babası) : Nasıl sinirlenmem Leyla? Her yerde peşimizde, nereye gitsek peşimizden geliyor. Bana bak serseri; Sana benim verecek kızım yok!
Bir yağmur damlası olduğunu düşün. Ne kadar canlı kalabilirsin ki? Sen en iyisi aşık olduğun kadını güneş, özlemini bulutlar düşün.
- Efe Berke Saptar (Evanescense)