+1
-2
kardeş o adam şuanki en büyük hadis yorumcusudur ta o zamandan süfyanın türklerden olacağını anlatır
Üçüncü hadise: Bir rivayette, "islâm Deccalı Horasan taraflarından zuhur edecek"4 denilmiş.
لاَيَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّ اللهُ 5 bunun bir te'vili şudur ki: Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve islâmiyetin en kahraman ordusu olan Türk milleti, o rivayet zamanında Horasan taraflarında bulunup daha Anadolu'yu vatan yapmadığından, o zamandaki meskenini zikretmekle Süfyanî Deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder.
Gariptir, hem çok gariptir: Yedi yüz sene müddetinde islâmiyetin ve Kur'ân'ın elinde şeref-şiar, bârika-âsâ bir elmas kılınç olan Türk milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten islâmiyetin bir kısım şeâirine karşı istimal etmeye çalışır! Fakat muvaffak olmaz, geri çekilir. Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarıyor diye rivayetlerden anlaşılıyor.
وَاللهُ اَعْلَمُ بِالصَّوَابِ لاَيَعْلَمُ الْغَيْبَ اِلاَّاللهُ 6
onun tarihçei hayatını okusan bediüzzaman lakabını neden aldığını anlarsın 1,5 ayda 15 yıllık kitabı hıfzına kattı hergün 2 cüz kuran ezberledi öyle kuvetli hıfzı vardı
Bediüzzaman Said Nursi'nin Şanlıurfa'daki mezarının taşınmasında jandarma olarak görev alan Tahir Aktaş, cenazeyi çıkarırken kefenin bile solmadığını gördüklerini anlattı.
K.Maraş Elbistanlı Tahir Aktaş, kabrin taşınmasında etkin rol almış bir kişi olarak o günleri anlattı. O dönemde Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde jandarma olarak görev yapan Aktaş, Bediüzzaman Said Nursi'nin vefatından 1,5 ay sonra bile kefeninin solmadığını gördüklerini ve mezar taşını çok zorlu bir çalışma sonrasında kırabildiklerini anlattı.
"iHTiLALDEN SONRAYDI, GiZLi BiR YAZI GELDi"
26 Ekim 1959 tarihinde Van'ın Erciş ilçesinde askerliğine başlayan Tahir Aktaş, 6 aylık eğitimin ardından Şanlıurfa'nın Suruç ilçesine jandarma olarak gelir. Burada görev yaptığı sırada 'Gizli' ibareli bir yazı ulaştığını aktaran Aktaş, "ihtilalden 15-20 gün sonraydı. Gizli bir yazı geldi. Gizli yazıları biz açamayız. Bölük komutanları açardı. Ben o zaman birlik kalem amiriydim. zütürdüm. Kazım Ertunç isminde de bölük komutanı vekili vardı. O yazıyı okudu. 'Vilayetten 2 asker istiyorlar, müsaitsen yanına birini al git' dedi. 'Müsaidim' dedim. Kuşandık gittik vilayete. Jandarmada merkez komutan vekili vardı. Ona Suruç'tan geldiğimizi söyledik. 'Silahlarınızı hazırlayın akşam göreve gideceksiniz' dedi. Yatsıdan sonraydı. içtima yaptılar. Vilayetlerde o zaman toplu birlik jandarmaları olurdu göreve gitmek için. Bir hayli asker kuşandık. Doldur boşalt yaptık silahlarımızı. Bir eğitim yaptık. Arabalara bindik." dedi.
"VURA VURA BALYOZLAR KULLANILMAZ HALE GELDi, O DERECE SAĞLAMDI"
Çarşının içinden Balıklıgöl'e doğru gittiklerini anlatan Aktaş şöyle devam etti: "Çarşının içinden postal sesleri geliyordu. Bir hayli asker vardı. Parke taş döşeli yerlerden postal seslerini duyuyorduk. Balıklıgöl'e geldik. O zaman elektrik kısıtlıydı. Yapılmış bir mezar vardı. Arabalardan kazma kürek aldık indik. Mermerden yapılı bir mezardı. Balyozlarla kırmaya başladık. Vura vura balyozlar kullanılmaz hale geldi. O derece sağlam mermerden yapılmıştı."
"DAHA KEFENi SOLMAMIŞ, OLDUĞU GiBi DURUYORDU"
"Kırıldıktan sonra kazma işi başladı. O anda insanın içi ürperiyor. Cenaze çıkıyor, neyin nesi, bildiğimiz yok. Yarım saat kadar uğraştık. Çıkardık. Daha kefeni solmamış, olduğu gibi duruyordu. Bir ceset. Halbuki cenaze defin olalı en az 1,5 ay oluyordu. Askeri arabaya aldık. Siverek yolu üzerinde süvari birliği vardı. Cenazenin olduğu araba alaydan içeri girdi. Diğer arabalar konvoy halinde dışarıda bekledi. Cenazeyi içeriye teslim etti araç. Geri dönüş yaptı. Bizler birliklerimize döndük."
"KiM OLDUĞUNU BiLMiYORDUM"
Aktaş şunları kaydetti:
"Sabah oldu. Bölük komutanı beni çağırdı. 'Balıklıgöl'de bir mezar açtık, cenaze çıkarttık' dedim. 'Kim olduğunu bilmiyorum' dedim. O zamana kadar Said Nursi adını duymamıştım. O zaman hükümeti idare eden Alparslan Türkeş idi. Hükümet bildirileri onun imzasıyla yayınlanırdı. O biliyordu mezarının nerede olduğunu. O zamanki Jandarma Komutanı bilebilir. O gece caddelerde askerler geziyordu. Çok asker vardı. Silahlar hazırdı."
Cenazenin Said Nursi'ye ait olduğunu geç öğrendiğini belirten Aktaş sözlerini şöyle tamamladı:
"Öğrendikten sonra ben göreve çıktım. Bostancı köyü vardı. Orada Şeyh Osman diye bir zat vardı. Onun yanına gittim. Olayı anlattım. Şeyh Osman, 'Vah yavrum vah' dedi. O mübareği yerinde de mi bırakmadılar? Mezarında da mı rahat vermediler? Hayatı cezaevlerinde geçmişti, bu seferde mezarda mı başladılar?' deyip ağlamaya başladı."
Tümünü Göster