/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    +10 -1
    Öncelikle kelam kozmolojik argümandan haberin yok. Bunu sana uzunca anlatmak istemiyorum. Hilbert'ın oteli,Big Bang, Hubble teleskobu sonucu gözlemlenen kırmızıya kayma olayı,BGV teoremi ve Genel Görelilik Kuramı mekanın, maddenin,hareketin, zamanın birlikte başladığını ve her şeyin fizik yasalarının ortadan kalkmış olduğu bir tekillikte başladığını gösterir. Ve bu hem bilimin hem de doğa felsefesinin bir kuralı ve gözlem sonucudur ki var olmaya başlayan varlığının başlangıcı olan her şey bir tetikleyiciye nedene muhtaçtır. Yokluktan bir şey çıktığı gözlemlenmemiştir ve yokluk dediğimiz şey potansiyelin dahi olmadığı durumken muhtemelen hiç gözlemlenmeyecektir. W.L.Craig ve Aquinas okumalısın.
    Bir diğer konu da ince ayarlardan haberin yok. Evren konusunda 3 yorum yapılabilir:
    Ya evren zorunludur.(ki evren zorunlu değildir. bizim varlığımız da öyle bunlar olmazsa olmaz değildir.)
    Ya tesadüfler eseri oluşum vardır.(ki ince ayar yani evrenin hassas sabitesini bilen kişiler bunun ne derece mantıksız olduğunu bilir.)
    Ya da evren tasarlanmıştır.(ki argümanların karşılaştırılması durumunda teizmin ateizmden daha rasyonel olduğu açıkça görülecektir.)
    Bilmediğin bir diğer konuya geçelim. Evren tabi senin dediğin gibi kaostan doğmuş olsa ve senin dediğin kaosa rağmen bu haline gelip bu konuyu konuşabilecek kompleks canlılar üretebilse bu bizim yani teistlerin açısından çok daha yararlı olurdu. Ama evren Big Bang'den hemen sonra kaotik değildi. Sadece basit ve karmaşıktı. Ama senin dediğin anlamda bir kaos olmuş olsaydı ya evren içine çökerdi ya da evrende galaksiler falan oluşamazdı.(Roger Penrose desteğiyle) Ve evren gerçekten hassas fizik sabiteleri üzerine kuruludur. Bu başlangıçtan beri böyledir. Ayrıca kaosun enerji kaynağıyla desteklenmesi ne oluyor? Evren gerçekten de başlangıçta hassas fizik sabitleri yani olmazsa olmaz ayarlar üzerine kurulmuştur. Çok basittir çünkü evren ilk anlarında aşırı sıcaktır. Ve tek element hidrojendir daha sonra da helyum oluşmuştur. Ayrıca senin dediğin gibi bir kaostan düzene geçme imkansızdır. Entropi yasası evrenin başlangıcından beri süregelir ve düzensizliği sürekli artırır. Senin dediğin gibi olsaydı düzenlilik sürekli artardı.
    Gelelim bilmediğin başka bir konuya.Bu kadar yazıda bu kadar hata yapman şaşırtıcı.Sen evrensel düzenden bahsetmişsin. Biz zaten evrensel düzeni değil sistematik düzeni kabul ediyoruz. vrende düzensizliği belli bir yönergede arttıran entropi yasası da bir sistemdir örneğin. Kaosu arttırır ama sistemdir, yasadır. Sen ise evrensel düzenden bahsetmişsin yani yaptığın sadece straw men hatası sanırım bu kadar yeter. He son olarak Allah yarattı deyip geçin demez din. Din bizden yaratılışı araştırmamızı ister.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      kardeş çok bilimsel yazmışsın anlayamadım ama güzel yazı
      ···
    2. 2.
      0
      işte okuyan adam
      ···
    3. 3.
      0
      Sukufeni verdim :-)
      ···
    4. 4.
      0
      işte aranan kan
      ···
    5. 5.
      0
      http://physics.aps.org/articles/v7/117 evrenin değişmez ve sabit yasaları yoktur.Evren değişebilirlik ve belirsizlik üzerine kuruludur evren kusursuz ve mükemmel değildir ve kaotiktir entropi diyerek işin içinden sıyrılamazsın terminolojiyle ve pgibolojik baskınlık hisettirerek ancak bilgisiz insanları kandırabilirsin bu alışkanlıktan vazgeç çünkü insanları manipüle etmeye çalışarak ancak kendini kandırırsın ve algılarının mahkumu olursun dostum ingilizcen varsa oku attığım kaynağı dahası eğer fizik yasaları değişmez değil ise bu paralel evrenlere de kapı açıyor.Daha Hawking'in kara delik konusundaki görüşlerinden bile bahsetmedim Hawking karadeliklerdeki olay ufkundaki bilgi kaybını paralel evrenlere bilgi geçişi olarak yorumladığını belirten bir makale yayınladı 1 yıl bile geçmedi daha.Ama bunlardan bahsetmenin anlamı yok zaten sen evrenin değişmez ve sabitsel yasaları olduğuna koşullanmışsın ve diğer yazılarından hatırladığım kadarıyla paralel evrenlere karşı da büyük bir kinin var şiddetle reddetmeye mahkumsun.

      Zaten kuantum mekaniği başlı başına bunları gözler önüne serer atom altı parçacıkların değişmez yasalara uygun olarak hareket etme zorunluluğu yoktur ve bizi sınırlayan boyutlardan kurtulup geri dönebilirler(anti madde karanlık madde kuantum dalgalanması).Eğer dediğin gibi bizi kısıtlayan ve evreni kontrol eden bir tanrı varsa zaten parçacıklar boyut dışı ve onlara yüklenen hareketlerin dışında davranamazlardı.Aynı mario oyununda marionun yazılmamış bir kod dahilinde hareket edemeyeceği gibi sadece 2 boyutlu hareket..3. boyuta geçiş yok çünkü kurallar böyle.

      Argüman hakkında söyleyeceğim tek basit yargı ise var olduğun için değil oldukları için varsın.Bu sözün derinine inerek te bu argümanın çözüm basamaklarında ciddi bir hata yapıldığını görürsün çünkü bu argümanın asıl dayanağı teistlere uygun olarak hazırlanmıştır sebebi ise varlıkların kozmolojik deliller yarattığı hususudur(bu kadar komplike yapı kendiliğinden olamaz tanrı yarattı) ama bunu ateistler zaten kabul etmez.
      ···
      1. 1.
        0
        Sene olacak 2017 hala hassas ayarı bilmeyen cahiller var.
        Boş yapıyorsun sadece.
        https://arxiv.org/pdf/astro-ph/0511774v3.pdf Dawkins bile hassas ayarları kabul eder. Attığım pdf 123 kaynaklı bilim adamları destekli ve atıp atabileceğinden çok daha fazla sayısal ve formel veriye sahip arxiv.
        Belirsizlik konusuna gelirsek evren tamamen sistematiktir. Daha önce de konuştuğumuz gibi evrende entropi artar tabi. Evren kaotiktir ama bu kaos da belli bir yörüngede artar. Yasa demek sistem demektir. Entropi temodinamik 2. yasadır yani bir sistemdir.
        Entropi yasadır yasa bir sistem demektir. Entropinin yasa olduğunu sistem olduğunu inkar etmeden böyle bir şey diyemezsin. Entropi neden yasadır. Çünkü termodinamik 2. kanundur ve sistemdir. Neden sistemdir. Hala evrensel kaosta(yıldızlar çarpışıyor len aq) kalmışsın. Olum entropi sürekli artar zaten kaosun nedeni entropidir. Entropinin belli bir yönergede hareket etmesi onu sistem yapan şeydir. Evrensel kaosu arttıran sistematik bir yasadır entropi ama sen sırf sonucu kaos diye sistem olmadığını söylüyorsun açıkçası şu ki; zaten entropi sistemi kaosu arttırmaya yönelik bir sistem. Evrende entropi her daim artar. Negatif entropi hareketleri olsa da her zaman bunun bedeli pozitif entropidir. Yani evrende düzenli birşey olursa başka bir yerde düzensizlik artar. Ve bu yönergeden hiç şaşmaz. Onu sistem yapan şey kaosu arttırması değil belli bir yönergesi olmasıdır. Belli bir yönergesi olan bir durum sistematiktir. Sistematik entropi deyince aklına muhtemelen entropi düzen arttırır gibi bişey dedim sandın ama her sistemin düzen oluşturması gerekmez. Hitlerin de belli bir yönergesi sistemi vardı. Ama Hitler iyi değildi ve uyguladığı sistem çevresine zarar verdi. Yani sistematik olan şey illa düzen doğuracak değildir. Zaten entropi kaosu arttırmasının yanında bu düzensizliğe belli bir yönergede arttırır. Bir yerde düzenli bir olay olduysa başka bir yerde aynı derece bir düzensizlik yaşanır vb...
        Diyeceksin ki belirsizlik ilkesi nasıl sistem oluyor. Parçacıkların hareketlerinin dalga mı parçacık şeklinde mi olduğu belirlenemez. . Belirsizlik nasıl sistematik oluyor dersen,o da bir ilkedir. Parçacıklar dalga etkisi de parçacık etkisi de gösterebilir ama unutmamak gerekir ki bir gün dalga etkisi gösterir diğer gün parçacık değil. Her an her etkiyi gösterebilir. Ama hiç bir zaman belli bir sınırlandırmaya girip sürekli olarak dalga ya da sürekli olarak parçacık etkisi göstermez. Davranışlarının belirsiz olmasını zaten belirledik işte sistem kısmı burada devreye giriyor. Bu bir düzensizlik değil bu bir sistematik belirsizlik belirsiz olduğu belirlenebilen bir belirsizlik. Bahsettiğin sistem değilse kuantum alanında evet bazen parçacıklar kaybolup tekrar görünür hale gelir.Çekirdek yörüngesindeki elektronlar için bu hep olur ama hep yörüngedelerdir. Görünüp görünmemesi farketmez. Yani belirsizlik ilkesi ile biliyoruz ki parçacıkların hareketleri belirlenemez peki buna neden sistem diyoruz çünkü belirsizlik ilkesi dahilinde olan parçacıklar şu andan itibaren tamamen hareketleri belirli olan parçacıklara dönüşseler bu ilke ortadan kalkar yani parçacıkların hareketlerinin belirsiz olması belirlenebilir bir şey. Bu yüzden buna sistem diyoruz. Değişmez bir yönergeyle devam eden parçacıkların hareketinin belirlenemeyeceğini söyleyen kendisi belirlenebilir bir sistem. Hareketler bir belirlenir bir belirlenemez olsaydı buna sistem diyemezdik ilke de diyemezdik ama izlediği yönerge belli.
        Aynı şeyleri daha önce yaşadık ama hatırlatmakta fayda var Biz evrensel düzenden değil evrensel düzensizliği belli bir yönergeyle arttıran sistemi de içine alan muhteşem sistematik düzenden bahsediyoruz. Entropide değindim zaten.
        -11. kattan düştüm
        +Ama nasıl ölmedin?
        -Bu şaşırtıcı değil. Zaten ölmediğim için konuşabiliyoruz.
        Dediğin bunun kadar saçmaydı açıkçası.(Var olmak ile ilgili olarak.)
        Sayısal zekan varsa ve bilim adamlarından daha iyi bildiğini düşünmüyorsan arxivi inceleyebilirsin.
        Tümünü Göster
        ···
      2. 2.
        0
        Sayısal zekan varsa demen komik çünkü sayısal zekam olmasaydı bunlarla ilgilenmezdim o yüzden bu basit aşşağılama yöntemine sadece güldüm. Straw mandan bahsedip ikide bir bunu uygulaman senin ne derece manipüle ve pgibolojik baskınlık meraklısı bir tartışmacı yazar olduğunu anlamamı kolaylaştırıyor.

        Attığın kaynağı senin bile okumadığına bahse girerim çünkü ne denli algı manyağı ve haklı çıkmak arayışıyla yanıp tutuşma isteğini görmek zor değil.
        Yazının basım tarihi yanılmıyorsam 2005 basımı ve doktora düzeyinde fizik bilgisine hakim olmam gerekli buna da ihtiyacım yok bu denli karışık kaynaklar atmak yerine sana sunduğum 4 satırlık yazıyı okuyabilirdin. Ayrıca bu yazı da senin tanrını ispatlayan bir yaklaşım da göremedim gayet madde-karanlık madde boyut geçişi ve sıcaklık ilişkisini bilimsel bir şekilde açıklamış. Yazıyı toplayanlar müslüman herhalde ::)))

        Senin büyük büyük büyük babalarınızdan hiç biri neslini devam ettirmeden ölmedi ve sizin büyük büyük büyük annelerinizden hiç biri de sizin atalarınızı doğurmadan ölmedi. Sizce onbinlerce yıl var olmanız için mi ölmediler yoksa onlardan hiç biri genç yaşta ölmediği için mi sen buradasın ? Birinci şıkkı savunanlar teistler ikinci şıkkı savunanlar ateistler FIGHT!

        Entropi hakkında yaptığın en büyük yanlışa değineceğim entropi düzensizliğin sürekli arttığına ama maddenin 0 anında full sistematik olduğu üzerinde kuruludur bunu açıklamak için katil ve adam önermesi üzerinden yola çıkalım. Katil adamı öldürür adam ölüm anında tamamen sistematiktir ve 1-2 gün sonraya yada 1-2 yıl sonraya göre çok daha mükemmeldir.

        Evrenin düzensizliğini tamamen entropiye bağlama yanlışının gerekçesi şu, evren ilk doğduğu anlardan itibarende gayet düzensizdi ve şu anda öyle evrende düzensizlik her zaman vardı ve zamanla artmaya da devam ediyor buna katılıyorum ama yanlış olduğun kısım bunu tamamen entropiye bağlaman. Eğer öyle olsaydı yukarıdaki örnekten de verdiğim gibi evrenin ilk anlarında tamamen kusursuz ve sistematik olması gerekirdi ama öyle bir şey söz konusu değil öyleyse kaynak at görelim.

        Ayrıca Dawkinsin ne dediğiyle zerre ilgilenmiyorum çünkü gerçekten bağnazın teki ve tartışma üslubu daha önceki yazımızda hatırlattığım caner taslamanla paralellik gösteriyor.Ama evrim konusunda bilgisiz demek değil bu.Biyolog olmasına rağmen felsefeyle de ilgileniyor yeri geliyor fizikle de tanrıyla da ortaçağ alimi olmadığına göre bu yaklaşım aşırı itici insan işini yapmalı bırakın tanrının varlığını felsefeciler tartışsın bilim yolundan sapmasın.

        Parçaların görünüp kaybolması olayında bahsettiğim durum görünüp kaybolması bunlar sadece ek özellik asıl bahsettiğim yer taneciklerin bizim algıladığımız boyutların ötesine taşması(görünüp kaybolması değil) ve geri dönmesi kuantum dalgalanması ve anti madde-madde ilişkisi gibi. Yani sıvıyı eğer bir kaba koyarsan şekil alır ve düzenli halde durur bunu birinin yaptığını söyleyebiliriz ama sıvı kaptan taşıyorsa bir düzensizlik ve belirsizlik hakimdir bunu da birinin tasarladığını söylemek iyi değil. Lütfen düşündüklerimi iyice kavra ve sonra bunlara cevap ver.

        Mario örneğimde dediğimde gibi bir oyun yazılımcısıı tasarladığı oyunun kurallarını belirler ve kuralların dışına çıkabilmen mümkün değildir ama evrende fiziksel sabiteler sürekli değişiyor ve parçacıklar boyut değiştirebiliyor. Hawking de karadeliklerdeki kaybolan görüntülerin başka boyutlarda ve evrenlerde ortaya çıkabileceğinden bahsediyor.
        Tümünü Göster
        ···
      3. 3.
        0
        Hayır paralel evrenlere karşı kinim yok bilhassa sonsuza uzanan paralel evrenle Tanrı'yı kanıtlar. Çünkü sonsuz evrenlerden birinde Tanrı'nın olma ihtimali %100'dür. Çünkü ihtimaller sonsuzdur. Bu durumda bir evrende Tanrı kesin vardır. Tanrı tanımı gereği kudretinin sınırı olmayan olduğu için bir evrende olan Tanrı tüm evrenlerin de Tanrısı'dır. Paralel evrenlerin varlığı bilinemez diyorum örneğin karadeliğin olay ufkundan bilgi çıkmaz ki ışık dahi kaçamaz. Evrende ne kadar uzağa gidersen git kuantum dalları arasında fiziki yolculuk mümkün değildir yani muhtemelen hiç bir zaman paralel evrenler var mı yok mu bilemeyeceğiz. Bu paralel evrenlere duyulan inanca bağlıdır. Dediğim gibi olmaları bizim de işimize yarar.
        Evrendeki düzensizliğin tek nedeni entropi olmasa bile bu entropinin belli bir yönergede arttığını ve sistem yani yasa olduğunu değiştirmez. Hitler örneğini de düşünebilirsin. Ayrıca evren ilk anlarında basit ve düzensizdi tamam ama günümüze oranla daha düzenliydi. günümüzde ise evren karmaşık. Sizin düşündüğünüz anlamda evrensel bir düzensizlik sistematik düzensizliğe de etki eder. Sistem yoksa bilim de yok hatta sen de yoksun.
        Yine dediğim gibi mario kuralları ile evren kurallarını karşılaştıramazsın. Belirsizlik ilkesinin belirlenebilir olması bile yani parçacıkların bu ilkeyle uyumlu davranması bile sistem olduğuna kanıttır ki bu zaten bir ilkedir, yasadır.Einstein ile aynı hataya düşüyorsun. Tanrı zar atmaz. Tabi ki Tanrı zar atmaz ama parçacıkların davranışlarının belirsiz olması Tanrı'nın mikro alemi belirsizlik üzerine yarattığını gösterir. Bohr'un da dediği gibi ''Sen Tanrı'nın işine karışma.'' Ben topa vurdum o da önündeki topa çarptı öndeki topun hangi yöne gideceğini bilmiyorum. Sağa da sola da ileri de gidebilir. Bu öndeki topun hareketinin benim vurduğum topun ona çarpması olduğunu değiştirir mi? Aynı şekilde mikro alemdeki parçacıkların hareketlerinin nedeni enerjileridir. Sahip oldukları potansiyelidir. Belirsizlik ilkesinin belirlenebilir olması zaten onun sistematik olduğunun göstergesidir.
        Matematik bilgin iyiyse formel bilimlerde iyiysen ingilizcen iyiyse sen de benim attığım arxivi oku hangisinin daha kapsamlı olduğunu tartışmayalım istersen.
        ···
      4. 4.
        -1
        Günümüze oranla daha düzenliydi derken mumun söndü sonunda.Evren şu ana göre çok daha düzensizdi ilk oluşum evresinde.hep aynı teraneleri okurken sonunda yanıldın.Einstein tanrıya inanmıyordu ki bu sözü tanrıyla bağdaştırasın cehaletini bir kere daha gösterdin sonunda..Einstein kişisel bir tanrıya inanmadığını binlerce kez açık açık beyan etmiş mektuplarında bu teistlerin geçmişteki büyük bilim adamlarını sözlerini çarpıtarak kendi safhasına çekmeye çalışmasını acınası buluyorum.O sözüyle kastettiği olay ise fizik yasalarının anlaşılabilir ve algılanabilir olmasıyla alakalı tanrıyla bir alakası yok yani sadece mizahlı bir yaklaşımı var,sonra yanılmış ve üst boyut fizik yasalarının belirsiz ve anlaşılamaz olduğunu kabul etmiş..

        Al Einstein ne demiş öğren de aydınlan lafı yanlış anlarsan böyle oturursun işte.

        http://www.hurriyet.com.t...-biliyor-musunuz-21954210

        http://blog.milliyet.com....n--2-/Blog/?BlogNo=325561

        Önceki postlarında da einsteinin ateist olduğunu ısrarla inkar etmeye çalışmıştın.Kendi sözlerini de yalanla bakalım yalanlayabiliyorsan.

        Stephen Hawking'e de aynı yakıştırmalarla gelmiştin gel bunu da çürütelim fırsattan istifade..

        http://www.starmus.com/ starmus festivallerine katılan Hawking eylül 2014 te konuşma yaptı ve kendini ateist ilan etti istersen doğruluğunu bizzat araştırabilirsin bu kadarını da inkar edebileceğini düşünmüyorum hatta röportajını da atayım.

        Hawking has stated that he is "not religious in the normal sense" and he believes that "the universe is governed by the laws of science". Hawking stated:

        There is a fundamental difference between religion, which is based on authority, [and] science, which is based on observation and reason. Science will win because it works.[287]

        "The laws may have been decreed by God, but God does not intervene to break the laws".[288] In an interview published in The Guardian, Hawking regarded the concept of Heaven as a myth, believing that there is "no heaven or afterlife" and that such a notion was a "fairy story for people afraid of the dark".[207] In 2011, when narrating the first episode of the American television series Curiosity on the Discovery Channel, Hawking declared:

        We are each free to believe what we want and it is my view that the simplest explanation is there is no God. No one created the universe and no one directs our fate. This leads me to a profound realization. There is probably no heaven, and no afterlife either. We have this one life to appreciate the grand design of the universe, and for that, I am extremely grateful.[289][290]

        In September 2014 he joined Starmus Festival as keynote speaker and DECLARED HIMSELF AN ATHEIST.[291]

        Ve dostum vikipedi de her istediğini yazamıyorsun.Mutlaka denetimden geçmesi gerekiyor,ve orada ateist olduğu bilinen kişiler listesi diye bir liste yapılmışsa ve buraya belirli isimler koyuluyorsa hepsinin sağlam delege ve kaynakları vardır ki her Önemli konunun altına kaynaklarını sıralıyorlar.Hadi vikipediyi inkar ettin diğer yerlerden paylaşıyorum onları da inkar et.Geçen tartışmamızda zamanım olmadığı için cevap verememiştim..Eğer dediğin gibi istediğimi yazabilseydim ki bunlar çoğunlukla şu ana dek bilinmeyen öneriler oluyor örneğin yeni keşfedilen bir virüs türü gibi bunların içinde yanlış ögeler bolca olabilir çünkü alternatif açıklaması henüz yoktur.Ama konu Einstein ve Hawking'e gelince vikipedi hata yapmaz.Ha eğer istediğim kişiyi ateist yapıp vikipediye yerleştirebilseydim o zaman çok alakasız kişileri koyabilmem mümkün olurdu.

        Ben sana net sorular soruyorum sen hala kaçıyorsun parçaların boyut değiştirip fiziki yasaların dışına çıkması kuralların olmadığının göstergesidir diyorum hala aşırı anlamsız açıklamalarla zaman kaybediyorsun,mario önermesiyle tanrıyı kıyaslayamazsın diyorsun.Attığım yazıyı okusan hassas ayar sabitesi diye bir şeyin hiç olmadığını fark edeceksin ama nafile at gözlüğü takmışsın hep aynı telden çalıyorsun..Belirsizlik ilkesinden bahsetmiyorum ben şu anda o konuları 20.yüzyılda bıraktık.Madde ve anti madde ilişkisinden bahsediyorum kuantum dalgalanmasından bahsediyorum neden parçacıklar belirlenen sınırların dışına çıkabiliyor,oysa sistematik bir düzen olsa sınırlayıcı sabitelerin dışına çıkılamazdı diyorum.Aynı gta oyununda avrupa kıtasına gidemeyeceğin gibi burada bu örnekle evren örneklemesi ve mario örneklemesi eşdeğer ve gayet kıyaslayabilirim zira daha önceki postlarında tanrının bir mühendis olduğunu ve evreni design ettiğinden sen bahsetmiştin oyun yazılımcıları da birer mühendis olduklarına göre bu önermede çelişki yoktur..Son postunu yaz çünkü aynı şeyleri yazmandan sıkıldım.Bu sefer adam akıllı olsun.
        Tümünü Göster
        ···
      5. 5.
        0
        Linkte fizik yasalarının sabit olmadığından bahsedilmiyor şöyle birşey var deneyde. Fine Structure Constant diye bir terim var bu Elektromanyetik ilişkileri tanımlayan bir sabite Bu sabitenin zamana bağlı olarak değiştiği söyleniyor Yani hala elektromanyetik kütle var kütleçekimi var yasaların bildiğimiz değişmesi gibi birşeyi yok Yılda yaklaşık 2 × 10^-17 kadar değişiyormuş bu Fizikçiler tanımlamak için kullandıkları şeylerin çoğuna sabite denir deneydeki de Sommerfield Sabiti Yani değişken olabilir attığım linkte dark matter dark energy yazısını görüp burada ince ayardan bahsetmiyor len aq kafasını yaşa attığın linkte sabiteden kasıtın ne olduğunu bilmemen ve yanlış sonuca ulaşman gibi
        ···
      6. 6.
        0
        Ayrıca daha düzenli derken daha basit demek istedim ben de biliyorum evrenin başlangıcında maximum düzensizlik olduğunu anla işte yaw. Evet Einstein kişisel bir Tanrı'ya inanmazdı teist de değildi ama Paul Davies'in kitabında pek çok değindiği sözleri var Einstein'ın "Tanrı'nın dünyayı nasıl yarattığını merak ediyorum" ve "Tanrı zar atmaz" gibi Paul Davies'in vikipedi gibi herkesin bişeyler ekleyebileceği kaynaklardan alıntı yaptığını da sanmıyorum. Einstein Spinoza'nın inandığı Tanrı düşüncesine sahipti.
        Evrendeki fiziksel sabiteler devamlı değişiyor deyip saman adam yapmışsın , attığı deneyde hassas ayarda kullanmadığımız ve değişen bir sabiteden bahsetmişsin fakat bizim bahsettiğimiz ayarlar değişmemiş olanlardır. sadece elektron/proton kütlesi oranının değiştiğini söyleyerek tüm sabiteleri çökerttiğini sanmışsın.
        Ayrıca Hawking Karadeliklerden sonra ne olduğunu bilmiyor hiçkimse bilmiyor, EPR paradoksu var Karadelikte bilginin kaybolması paradoksudur bu fakat burada farklı boyuta geçme farklı evrene geçme yorumları spekülatiftir temeli yoktur da.

        Ayrıca Teolojik terim olan düzen ile bilimsel terim olan düzen farklıdır bunu önceden belirtmiştim ben, zira entropinin artması da bir düzendir.

        Ayrıca ilk söylediğin şey de yanlış, çünkü burada da saman adam yapmışsın ve Dede Torun ilişkisinden hassas ayarlara güya eleştiri yapmışsın. O sabiteler farklı da olabilirdi ve böylece hiç evren olmayabilirdi fakat sabite evrenin dolayısıyla yaşamın olacağı düzeyde ayarlanmış.
        Üstteki yazıda attğın linkle ilgili açıklama yaptım zaten ayrıca metafor olarak kullanılan mühendis kelimesiyle gerçek anlamda kullanılan mühendis kelimesi aynı şeyi ifade etmez analojin yanlış.
        ···
      7. 7.
        -1
        Sabiteler değişime uğrarsa uzun zaman ölçeklerinde fizik yasaları da değişir bunu kavrayabileceğini düşünüyordum yazı da bu keşfin başlangıcı olduğu söyleniyor yani değişmez fizik yasalarının değiştiğini gösteren bir takım bulgular elde ettik diyor ve bu sadece başlangıç diyor ayrıca bilim yanlışlanabilir ve değiştirilebilir dir tıpkı evren gibidir dogmatik değildir bu yüzden yasaların değişemeyeceği görüşünü savunman bilimin temel ilkelerine saldırıya teşebbüs etmek olur. Tanrı zar atmaz sözünü sana 2 kere açıkladım daha ne kadar açıklayayım,,

        O sabiteler farklı da olabilirdi ve böylece hiç evren olmayabilirdi fakat sabite evrenin dolayısıyla yaşamın olacağı düzeyde ayarlanmış.

        Gene aynı şey, zaten sabiteler farklı olsaydı sen bunları düşünüyor olamazdın. Ayrıca farklı fizik yasalarının olmadığını ve tek yaşam biçiminin bu şekilde olduğu sadece algılarla karar vermektir ve yanıltıcıdır. Aynı tanrı fikrime aklıma geliyorsa kesin tanrı var gibi içi boş ve anlamsız.
        ···
      8. 8.
        0
        Bahsettiğin şekilde Tanrı tanımından yola çıkan ontolojik kanıt zaten bana da güçlü gelmiyor değinmeye gerek yok. Hassas ayarlar bilgisayar simülatörleri ile gözlemleniyor ayarlar daha farklı olsa nasıl olacağı da gözlemleniyor ve sabitler bu şekilde belirleniyor değişken bir sabite olması tüm evren çapında sabiteleri çürütmez ki fizikçilerin sabite anlayışını söylemiştim sabite denmesi için hassas ayar olmasına gerek yok açıklamasını zaten yapmıştım
        ···
      9. 9.
        0
        Sabitelerin değişime uğraması demek fizik yasaları da değişecektir anldıbına gelmez, attığın linkteki deneyde elektromanyetik kuvvetin gücünün değişmesinden bahsediyor fakat bu her yılda 2 × 10^-17 kadardır. Eğer evrenin başlangıcına kadar gidersek bu sabite hala az bir değişime uğramış olacaktır ve hala elektron ve proton arasında elektromanyetik bir kuvvet var olacaktır.
        Ayrıca yazıdaki bilimsellik deney ile ilgilidir, keşfin başlangıcı olduğunu söylemesi kişinin şahsi görüşüdür zira bizim bahsettiğimiz ayarlarda bir değişiklik saptanmamıştır:

        http://arxiv.org/pdf/astro-ph/0511774v3.pdf

        Ayrıca bilimin kendisinde de zaten dogmatiklik vardır, zira bilime göre yasalar genellenebilirdir fakat buna dair kanıt ortaya koyamaz, bu da bilimin dogmatik kabulleri olduğunu gösterir. Yani bilim bu önkabullerle gelişir ve bu önkabuller de bilimin bahsettiğin temel ilkelere saldırıya teşebbüs olması gerektiği halde değildir. Anlamayla ilgili ciddi sorunların var gerek kendi attığın gerek benim attığım kaynaklarda... Daha fazla mantık hatalarına tahammül etmeyeceğim. Tekrarladığın zırvaları da dinlemekten sıkıldım. Sana zırvalarınla mutluluklar istediğin kadar zırvalayabilirsin istediğin kadar ad hominem yap.Bana soru sorduğunu söyledin soru nerede?Straw men yaptığımı söyledin straw men nerede? Matematiksel zekan varsa dediğimde aşşağıladığımı sandın. Oysa insanlarda sözel ya da matematiksel zeka vardır. Matematiksel zekası olmayan ya da sözel zekası olmayan kişinin aptal olduğu anlamın gelmez bu. O kişinin zeka seviyesini de belirlemez sadece zeka türünü belirler.
        Okulda kurallar var. Ben kurallara uymuyorum ve okulda sigara içiyorum diye kurallar yok mu oluyor. Hayır hala kurallar var. Yukarıda cevapladım zaten hiç bir yerden kaçmadım. Kozmik kaosu her zaman entropi arttırır. Einstein konusunda ve benzeri bilim adamları konusunda sözler yazar ve kaynak da atardım hiç önemli değil. Ama ben senin gibi bir bilen safsatasına düşmek istemedim. Ali zeki biri demek Ali her konuda haklıdır demek değil.Kendi attığın kaynaktan bihabersin. Orada evrim ağacındakilerin ekleme yapması gibi kişi kendi şahsi görüşünü de yazıya eklemiş ve sen de oradaki deney kadar nesnel olarak görmüşsün bunu. Bunu deneyciler değil yazıyı yazan kişi söylüyor ama deneycilerle aynı seviye görmüşsün. O sabitin değişmesi yukarıda yazdığım gibi her sene aynı oranda oluyor. Yani sabit bir ilerlemeyle değişkenlik gösteriyor.Neyse bunları zaten yukarıda yazdım.Başka bir yerde argümanlar yanlışlanamaz olsaydı din felsefecilerinin %95'inin Müslüman olması gerekirdi demiştin. Bunun ne alakası var anlamadım. Argümanlar Tanrı'yı kanıtlama konusunda. Bu argümanları Müslümanlar,Hristiyanlar ve deistler oluşturuyor. Argümanlar islam'ın doğruluğunu kanıtlar deseydim bu dediğin geçerli olabilirdi. Ve yine straw men. Algı manyağı konusuna gelince işim algı manyaklığı değil.Ben burada düşüncemi iyi savunamazsam bu düşüncemin yanlış olduğunu değil benim savunduğum düşünceyi iyi savunamadığımı gösterir. Yani burada haklı çıksam da çıkmasam da savunduğum düşünce çürümez.Bunu argümanlara benzetebiliriz. Örneğin Tanrı'nın varlığına dair argümanlar(teolojik arügmanlar) çürüse -ki muhtemelen hiç çürümeyecekler- bu Tanrı yoktur demek olmaz. Bu tamamen imana kalmış rasyonel bir temele oturtulamayacak derecede bir düşüncedir demek olur. Bu da son mesajımdı. iyi boş konuşmalar sana.
        Tümünü Göster
        ···
      10. 10.
        -1
        Sayısal zekan varsa gibi boş bir hakaretin sebebini belirtmiştim sayısal zekam olmasa fizikle uğraşmaz şu an sana aynı senin yaptığın gibi demogoji ve süslü cümlelerle konuyu saptırma arayışına giredim.. Yazılımcı örneği veriyorum cevabını istiyorum soru nerde diye zırvalıyorsun atom altı parçacıklar nasıl boyut dışı alanlarda hareket kabiliyetine sahip olabilir bu mühendis örneğiyle çelişir diyorum gene cevap yok.Çürütse ki muhtemelen hiç çürümeyecekler..Senin nasıl dogmatik bir zihne ve koşullanmış inançlara bağlı olduğunu gözler önüne seren bu cümle, içine boğulduğun derin pgibolojik çıkmaz hakkında bize ipuçları veriyor, çaresizce tanrına kanıt aramaya devam et bilim geliştikçe tanrının hastalığı artıyor..

        Nietzsche nin dediği gibi tanrı ölmedi ama son 30-40 yılı falan kaldı.Ha felsefik açıdan çoktan ölü zaten benim konuştuğum kısım bilim kısmıyla alakalı * Sen önce taptığın felsefecilerden kötülük problemini nasıl açıklıyorlarmış onu bir soru ver çünkü kendisi yegane büyük bir problem hadi googlene sarıl cevap aramaya bak, Imanuel kantın teodisenin dıbına koyduğuna ulaşacaksın en sonunda * .Bak fark ettiysen teist felsefeye girmiyorum burada tanrı var mı yok mu diye tartışıyoruz bunun adı Allah olsaydı onlarca sorun ve çıkmaz olacaktı ve sende her teist gibi bilemeyiz algı dışı gibi agnostik kavramlara yatıp işi kurtarmaya çalışacaktın..

        Aynı soruları tekrarlıyorum ama cevap maalesef hala yok bunun yerine straw man dediğin ki burada bilimsel bir münazara yapmıyoruz burası inci sözlük dıbına koyayım kendin straw manı 3 cümlenden birinde ihlal ediyorsun ama konu bize gelince boş laf kalabalığı yapıyorsun. Gene çok bariz bir hata argümanları deistlerve teistler savunuyor demişsin. Deistlerin savunduğu olsa olsa kelam kozmolojik argüman olur o da determinizm safsatası üzerine kurulu 19 bile değil 18.yüzyıl fiziği resmen..Her şeyin bir nedeni vardır o yüzden tanrı olmalıdır fikri aynı ontolojik argüman gibi kendi kendini çürüten basit bir argüman daha determinizmin çöküşü kuantum mekaniğine dayanır.. Teistlere sorsan her şeyin bir nedeni var ama sebebin nedeni yok kendi argümanlarını çürütüp rezil hale düşmekten başka bir şey değil.ilk önerme sunuyorlar sonra 2. önermeyi koyuyorlar.2 önermeli bir felsefik argümanda bile kendileriyle çelişebilme yeteneğine sahipler. Cidden verdiğin onca tanrı varlığı delilinden sadece hassas ayar sabitesi kale alınmaya değer diğerleri orta çağ düşünürlerinden ileriye gidemeyen komedi argümanlar

        Sana hassas ayar konusunda ayar verdim ama aynı teraneleri okumaya devam ediyorsun. Sorduğum sorulara cevap veremiyorsun iki kelimenden birisi o da sistematik belirsizlikte sistematik kuantum dalgalanması da sistematik başlı başına straw man zaten..Bu aynı matematikte sonsuz rakdıbını teorik olarak gösterdiğimizde bu sonsuz değil 1 fazlası var demek gibi içi boş ve anlamsız.5-6 tane laf ezberlemişsin nereden duyduysan artık. Analitik düşünme yetin zaten yok sana verdiğim örneklere açıklama getiremiyorsun sonra soru nerde diye ağlıyorsun.

        Evren bebekken düzenliydi diyorsun birde utanmadan. Sonra da hatanı görmezden geliyorsun temelsiz inancını savunman için sana bir fırsat verdim bin bin bir türlü yalanına ve hatana göz yumdum,sen de inancın gibi derin çıkmazlarda boğulacaksın 1500 yıllık hasta bir adamı ayakta tutmaya çalışıyorsun hatta yakında kanını boşaltıp sıvı nitrojen dolduracaksın ama bunların hiç biri onu ayakta tutmaya yetmeyecek, şimdiden ölüm döşeğine kuruldu piminin çekilmesini bekliyor. Ezberlediğin 4-5 teori ve felsefik argümanı her platformda dile getirmeye devam et.tabi rezil olmaya da.

        Hadi gibtir git göğüs kafesinden sperm üret ve kalbinle düşün *
        Tümünü Göster
        ···
      11. 11.
        0
        Sayısal zekan varsa gibi boş bir hakaretin sebebini belirtmiştim
        Bunu hala hakaret olarak algılamanı anlayamıyorum. Bu hakaret değildir. Örneğin biri şiirden pek anlamaz. Bu kişiye cahil diyemeyiz sadece sözel zekası yoktur. Biri sayısaldan anlamaz. Bu kişi cahil değildir. Zeka türü sayısala eğilimli değildir deriz.
        Yazılımcı örneği? Sanırım mühendis demek istedin. Mühendis örneğinde mühendis ister kusursuz yaratır ister sadece iş görür derece yaratır ama mühendisin amacı ürünün sonunun da olması ise ürünün sonunu getirecek bazı kusurlar oluşturabilir. Ama Mario örneğinde ya da herhangi bir oyun örneğinde Tanrı ile empati problemi var. Kusurlu bir varlık kusursuz bir varlığı anlayamaz. Ben belirsizlik ilkesinin de sistem olduğunu söylemiştim ama benim bunu tekrar etmemden rahatsızlık duyuyorsan sayın pgibanalizci egoist siz de aynı şeyleri söylemeyeceksiniz. Aramızdaki fark ben hiç sana sürekli aynı şeyleri tekrarlıyorsun demedim son mesaja kadar. Ama sen sürekli aynısını dedin. Ve bunu sürekli demene rağmen benim aynı şeyleri tekrarladığımı söylemen de ironik. Hele hele ki sistematik düzen ile evrensel düzeni ayıramazken daha ironik. Belirsizliğin olduğunu belirleyebiliyoruz yani hiç bir zaman belirsizlik durmadı kaldı ki parçacıkların hareketleri belirlenilse bozunum zamanları dalga mı parçacık mı fonksiyonu gösterecekleri belirlense bu ilke ortadan kalkar. Ama bu olmuyor. Bunun ilke olmasının ve sistem denmesinin sebebi de bu. Parçacıklar belirsizlikten sapmazlar. Aslında bu daha iyi bir şeydir. Örneğin çifte yarık deneyleri var. Işık yayılmasa daha mı iyiydi hayır peki ışık sadece yayılsa herhangi bir aralıktan geçmese daha mı iyiydi hayır. Işık yeri gelir yayılır yeri gelir parçacık etkisi gösterir. Ben mühendis örneğinde ne dedim? Tekrarlıyorum akıllı tasarım kusursuz tasarım değildir. Parçacıkların hareketinin böyle olması da kusurlu diyemeyiz. Parçacıkların hareketinin böyle olmasına sen kusurlu dersin ben ise Tanrı parçacıklara böyle özellik yüklemiştir derim.
        1) Akıllı Tasarım, “Kusursuz Tasarım” demek değildir. Tasarlanmış bir yapı, özellikle kusurlu kılınmış olabilir.
        2) “Kusur” yorumu çoğu zaman subjektiftir. “Ben olsam böyle yapmazdım” mantığından yola çıkar.
        Benim kendimi şartlandırdığımı düşünüyorsun ama Nietzsche nin dediği gibi tanrı ölmedi ama son 30-40 yılı falan kaldı.Ha felsefik açıdan çoktan ölü böyle bir cümle kurarak sen objektif mi oluyorsun. Deistler bizim savunduğumuz tüm argümanları savunur. Aslında zaten çoğu argüman Aristo'dan çıkmıştır. Aristo'da deisttir sonra gelişim aşamasına girmişlerdir.
        Kozmolojik argümanda ne dediğini anlamadım. Eğer dediğin yani kendi kendine çürütme olayı Tanrı'nın da nedei olması gerekir sonucu ise zaten kelam argümanı herşeyin değil var olmaya başlayan herşeyin nedeni vardır der. Genel görelilik sayesinde madde, hareket,mekan ve zamanın birlikte başladığını anlayabiliyoruz. Tabi bunları Big Bang ve BGV Teoremi gibi kanıtlarla birleştirince. Hiçbir yerde rezil olmadım sadece sen rezil ettiğini sandın. Aynı şeyleri tekrarladığın için aynı şeyleri tekrarlama mecburiyetinde kalmama aynı şeyleri tekrarlıyorsun diyerek ve üstün pgibanaliz yeteneğinle (!) retorikten başka bir şey yapmadın. Araya küfür sıkıştır. He biraz da dalgageçer bir tavır takın. Kaynak at ama ne karşındakinin kaynağında yazandan ne de kendi kaynağında yazandan haberin olsun. Biraz da karşındakini küçük gören bir tavır sergile. Hiçbir argümana sağlam eleştiri yapama ama hepsini çürüttüğünü san. He oldu artık sen bir teistsavarsın. Şimdiye kadar seni küçük görücü davranışım olmadı olmayacak da. Sen birşey bildiğini sanan ve sürekli retorik yapan karşısındakine pgibolojik baskınlık kurmaya çalışıp karşısındakini algı manyaklığıyla suçlayan bir cahilsin ama bunu şimdiye kadar dile getirmedim. determinizmi çürüten kuantum? Hacı nedensellikten ne anlıyon sen?
        ihtimallerin rastgele olması ihtimalin nedensiz olduğu anldıbına mı gelir. Düştüğün hata parçacığın hareketi belirlenemez ise parçacığın hareketinin nedeni yoktur. hatası. Olmayan şey parçacığın belirlenebilirliğidir. Nedeni değil. Parçacığın enerjisi olmasa parçacığın belirlenemez hareketi dahi olmaz. Direkt olarak parçacığın kendisinin ve belirlenimsiz hareketinin nedeni parçacığın sahip olduğu enerjidir. Bir parçacığın hem konumunun hem de hızının aynı anda bilinememesi parçacığın hareketinin belirsiz olmasının, parçacığın hareketinin nedensiz olmasıyla hiçbir bağlantısı yoktur. Ben bir topa vurdum. O da önündeki topa vurdu. Öndeki topun gideceği yönü tam olarak bilemeyebilirim. Öndeki top sağa da sola da karşıya da gidebilir. Öndeki topun gideceği yönü bilmemem öndeki topun hareketinin nedeninin benim vurduğum topun kendisine çarpması olduğunu değiştirmez. Ama parçacık hareketinin belirlenebilir ya da belirlenemez olması parçacık hareketinin nedensiz olması demek değil. Parçacığın hareket nedeni enerjisidir. PARÇACIĞIN BELiRLENEBiLiR HAREKETi OLMADIĞI iÇiN ZATEN BELiRLENEBiLiR OLMASININ NEDENi DiYE BiRŞEYDEN BAHSEDEMEYiZ. BAHSEDECEĞiMiZ ŞEY ANCAK PARÇACIK HAREKETiNiN BELiRSiZ OLMASINA RAĞMEN PARÇACIĞIN HAREKETiNiN NEDENSiZ OLMAYIŞIDIR. Düşün ki bir taş atıyorum. Attığım taşın hızı konumu gideceği yön belirlenemez. (Aslında belirlenebilir ama o tür bir taş düşün ki belirlenemesin.) Bu taşın hızını, konumunu,yönünü önceden belirleyemiyor olmamız bu taşın hareketinin nedeninin benim o taşı fırlatmam olduğunu değiştirir mi? O taşın hareketinin, hızının,gidiş yönünün nedeninin benim onu fırlatmam olduğunu tabi ki değiştirmez. Çünkü olay burada parçacığın nedensiz olması değil. Parçacığın hızının ve konumunun belirlenemez olması. Parçacığın hareketinin olasılıklar dahilinde olması. Ama kesinlikle parçacığın hareketinin nedensiz olması değildir. Top örneğini düşün veya taş örneğini metaforik olarak nesneleri parçacıklarla özleştir. Yani vurduğum topun önündeki top parçacık olsun. Topun hareketinin konumu hızı belirlenemez. Hareketi tamamen olasılıksal olsun. Vurduğum top parçacık yerine metafor kullanarak hareketi olasılıklara bağlı olan topa vuruyor. Ve olasılıksal hareket eden topumuzun hareketini belirleyemiyoruz. Ama hareketi belirlenemiyor diye nedensiz olmaz. Parçacığın hareket nedeni enerjisi olması gibi olasılıksal hareket eden topun hareket nedeni vurduğum toptur.Ve o topun hareket nedeni de ben oluyorum yani ilk neden benim. Aynı şekilde parçacığın hareket nedeni enerjisi enerjisinin nedeni varoluş potansiyeli yani enerjinin mümkünatıdır. Bu enerjiyi mümkün kılan ilk neden. Sanırım yeter. Hakaretli konuşmanın ve küçük görücü tavırlarının nedeninin de kendi içinde haklı olmalıyım tartışmada son sözü söylemeliyim diyerek kendini haklı çıkarma çaban tabiri caiz ise senin de bahsettiğin üzere algı manyaklığındır. Çünkü son sözü söylemezsen kendini haksız gibi hissedeceksin için içini yiyecek dayanamayıp yine yazacaksın bu sefer daha bir küçük görerek hem de. Çünkü alay etme kendini kandırmanın en kolay yolu. Çünkü en kolay kandırabileceğin kişi kendinsin. Yine kelama dönersek,var olmaya başlayan her şeyi genel olarak kuantum dünyası anlamında ele almalısın. Tek tek parçacıkları değil çünkü bütün bu parçacıklar mikro aleme aittir. O halde mikro alemi bütün olarak ele almak tek tek ele alma olayından daha rasyoneldir. Evrenin zaman, mekan,maddesel olarak bir başlangıcının olduğunu ve bu başlangıcın Big Bang olduğunu artık biliyoruz. Böylelikle mikro alem de makro alem de bir başlangıca sahip oluyor. Ve Big Bang'in nedeni ne ise deolaylı olarak ama aynı zamanda temel olarak mikro alemin ve makro alemin de yani bütüncül bakışın ve indirgemeci bakışın da yani kuantum boyutunun da nedeni oluyor
        Buraya sığmadı mesajın devamı aşağıda :
        Tümünü Göster
        ···
      12. 12.
        0
        Kelam argümanı ile ilgili olarak: Öncül (1)’in, diğer öncüllere kıyasla tartışmasız doğru olduğu kanaatindeyim. Bir şeyin yoktan var olamayacağı metafiziksel sezgiye
        dayanmaktadır. Bundan dolayı, bu ilke adına ortaya konan herhangi
        bir kanıtın, ilkenin kendisi kadar açık olmaması muhtemeldir. Büyük
        şüpheci David Hume bile, bir şeyin nedensiz olarak var olabileceği gibi
        mantık dışı bir önermeyi hiçbir zaman iddia etmediğini ifade etmiş-
        tir; O sadece bir kimsenin açık bir şekilde doğru nedensel ilkeyi ispatlayabileceğini” inkâr etmiştir. Eğer başlangıçta, mutlak bir şekilde -Tanrı, uzay, zamanın var olmadığı- yokluk olsaydı, o takdirde nasıl
        evrenin bir şekilde var olması mümkün olabilirdi? Exnihilo (yokluktan) nihilfit (yokluk meydana gelir) ilkesinin doğruluğu bence barizdir.
        Buna rağmen, bazı düşünürler, mevcut bağlam içerisinde bu öncülün işaret ettiği teizmden kurtulmak için, onun doğruluğunu inkâr etmek zorunda hissetmişlerdir kendilerini. Onun teistik çıkarımlarından
        sakınmak için, Davies “çok fazla ciddiye alınmaması gerektiğini itiraf ettiği bir senaryo sunar, fakat bu senaryonun Davies için güçlü bir
        cazibesi varmış gibi görünüyor. O bir kuantum kütle-çekim teorisine
        referansta bulunur; buna göre uzay-zamanın kendisi, mutlak yokluk￾tan sebepsiz bir şekilde var olabilir. Henüz tatmin edici bir kuantum
        kütle-çekim teorisinin var olmadığını kabul etmesine rağmen; böyle
        bir teori; parçacıkların kendiliğinden ve nedensiz ani bir şekilde yaratılması ve yok olmasına olduğu gibi uzay-zamanın kendiliğinden ve
        nedensiz ani bir şekilde yaratılma ve yok olmasına olanak sağlar. Teori, örneğin önceden olmadığı yerde bir uzay lekesinin meydana çıktığı, matematiksel olarak belirlenmiş kesin bir olasılığı gerektirmektedir. Böylece uzay-zaman, sebepsiz kuantum geçişlerinin sonucu olarak
        hiçlikten ansızın meydana gelebilir.
        Aslında parçacık çifti üretimi, Davies’in işaret ettiği şekilde, bu radikal yoktan oluş için analoji ortaya koymaz. Bu kuantum fenomeni,
        her olayın bir nedeni vardır ilkesine bir istisna teşkil etse bile, bir şeyin yokluktan var olduğuna dair analoji oluşturmaz. Fizikçiler bun￾dan parçacık çifti “yaratılması” veya “imhası” olarak bahsetmelerine
        karşın, bu tür terimler felsefi olarak hatalıdır, zira gerçekten var olan
        şey enerjinin maddeye dönüşümü veya tersidir. Davies’in ifade ettiği
        gibi; “Burada tarif edilen süreç, maddenin yoktan yaratılması yerine, önceden var olan enerjinin maddi forma dönüşmesini gösterir.” Bu
        yüzden, Davies; “parçacıklar... hiçbir yerden özel bir sebep olmaksızın var olabilir” ve yine “ama kuantum fiziği rutin bir şekilde yokluktan bir şeyler üretmektedir” diyerek, okuyucusunu son derece yanlış
        yönlendirmiştir. Bilakis kuantum fiziği, “hiçbir zaman” yokluktan
        bir şeyler üretmemektedir.
        Aslında, kuantum teorisi, Davies’in işaret ettiği şekilde, yokluktan
        kendiliğinden oluşu hiçbir şekilde içermez. Bir kuantum kütle-çekim
        kuramı, bir temel kuvvet ve tek türde parçacığın var olduğu süpersimetrik bir durumda bütün tabiat kuvvetlerini bir araya getiren Büyük
        Birleşik Teori’de açıklanabilen uzay geometrisinden ziyade; parçacıkların (gravitonlar) değişimine dayanan bir kütle-çekimsel teori ortaya
        koyma gayesi güder. Fakat bunda, kendiliğinden exnihilo oluşun imkanını ileri süren hiçbir şey yoktur.
        Aslında Davies’in açıklamasının rasyonel olup olmadığı bile açık
        değildir. Yokluğun “öncesinde hiçbir şeyin var olmadığı” bir uzay￾zaman bölgesini meydana getirmek durumunda olduğu matematiksel
        bir olasılığın var olduğunu iddia etmekle, kastedilen ne olabilir? Yeterli zaman var olduğunda, belirli bir mekânda bir uzay-zaman bölge￾sinin aniden var olacağı anldıbına gelemez; zira ne mekân ne de zaman, uzay-zamandan ayrı vardırlar. Bir şeyin yokluktan var olduğu ile
        ilgili bazı olasılıkların var olduğu düşüncesi tutarsız gözükmektedir.
        Bu bağlamda, bir şeyin nedensiz olarak var olabileceği hususunda
        Jonathan Edwards tarafından ileri sürülen bir kanıt hakkında A.N.
        Prior tarafından yapılmış bazı yorumları hatırlatırım. Edwards, bunun imkânsız olduğunu söylemiştir, çünkü o zaman, neden bir şeylerin veya her şeyin nedensiz olarak var olamadığı veya olmadığı açıklanamaz. Bir kimse, sadece belirli yapıdaki şeyler nedensiz olarak var olurlar şeklinde cevap veremez, çünkü onların var olmaların￾dan önce onların var olmalarını sağlayacak bir doğaya sahip değildiler.
        Prior, Edwards’ın yaklaşımını kozmolojiye uygulamıştır; bunu yaparken yokluktan sürekli hidrojen atomlarının yaratıldığını kabul eden
        Durağan Durum Modeli’ni hareket noktası yapmıştır:
        Bu sürecin nedensiz olması Hoyle’un teorisinin bir parçası değildir, fakat
        bunun hakkında daha kesin olmak istiyorum ve söylemek istiyorum ki eğer
        nedensiz ise, o takdirde aniden olduğu ifade edilen şey fantastik ve inanılmazdır. Eğer objelerin –şu anda gerçekten obje olanların, kapasitelere sahip cevherlerin- bir neden olmaksızın var olmaya başlamaları mümkünse￾o zaman onların hepsinin aynı çeşit objeler olarak, yani hidrojen atomları
        olarak, sonuçta ortaya çıkmaları inanılmazdır. Hidrojen atomlarının kendine has doğası, bu tür var olmaya başlamayı, başka herhangi türdeki objeler
        için değil de, hidrojen atomları için mümkün kılan şey olamaz. Zira hidrojen atomları, onlar ona sahip olmak için orada olana kadar, bu tabiata sahip
        değildirler; yani onların var olmaları zaten gerçekleşene kadar. Edward’ın
        kanıtı budur esasında; ve burada tamamen ikna edici gözüküyor….
        Mevcut durumda, eğer mutlak olarak yokluk olsaydı, o takdirde
        boşluktan kendiliğinden çıkan, diyelim ki hidrojen atomları veya tav-
        şanlar değil de, niçin uzay-zaman olmuş olmalıdır? Bir kimse, herhangi tikel bir nesnenin aniden sebepsiz olarak yokluktan var olma
        olasılığından nasıl bahsedebilir?
        Davies, bir keresinde, fizik kanunlarından sanki nedensiz var olabileni belirleyen kontrol edici unsurlarmış gibi cevap veriyor görünü-
        yor: “Peki ya kanunlar? Evrenin varlığa gelebilmesi için ilk evvela onlar ‘orada’ olmak zorundadırlar. Bir kuantum geçişinin evreni meydana getirebilmesi için, ilk olarak kuantum fiziği (bir anlamda) var
        olmak zorundadır.”32 Bu aşırı tuhaf gözükmektedir. Davies, kendiliğinden oluşu sınırlandıracak şekilde, tabiat kanunlarına bir çeşit ontolojik ve nedensel konum bahşetmiş gibidir. Bunun açıkça yanlış bir
        bakış olduğu açıktır: Fizik kanunlarının kendileri herhangi bir şeye
        neden olamaz veya onu sınırlandıramaz; onlar sadece, evrende meydana gelen şey hakkında belirli bir yapının ve genellemenin önerme￾sel betimlemeleridir. Edward’ın gündeme getirdiği soru şudur: Mutlak
        bir şekilde yokluk olsa, başka bir şeyin değil de onun yerine herhangi
        bir şeyin, nedensiz aniden var olması neden doğru olsun? Öyle olma￾sının bir şekilde uzay-zamanın tabiatından kaynaklandığını söylemek
        faydasızdır, çünkü eğer mutlak olarak yokluk varsa, o takdirde, uzay￾zamanın var olmasını belirleyecek bir tabiat var olmuş olmayacaktır.
        Bununla birlikte, daha temelde Davies’ın düşündüğü şey, tereddüde
        mahal bırakmayacak şekilde metafiziksel olarak anlamsızdır. Onun senaryosu bilimsel bir teoriymiş gibi sunulmuş olmasına karşın, kralın
        çıplak olduğunu söyleyecek kadar cesur olunmalıdır. Uzay-zamanın
        ortaya çıkışı için zorunlu ve yeter şartların var olduğu ve var olmadığı
        durumları değerlendirelim; eğer varsa, o zaman yokluğun var olduğu
        doğru değildir, eğer yoksa, o zaman varlığın mutlak var-olmayandan
        meydana gelmesi ontolojik olarak imkansız gözükmektedir. Yokluk￾tan kendiliğinden var olmaya “kuantum geçişi” demek veya ona “kuantum kütle-çekimi” atfetmek, hiçbir şeyi açıklamaz; aslında bu açık￾lamada bir açıklama yoktur. O sadece olur!
        Bu yüzden, bana göre, Davies burada sunulan kanıtın ilk öncülü-
        nün doğruluğunun yadsınması için herhangi makul bir temel ortaya
        koymamıştır. Var olmaya başlayan her şeyin bir nedene sahip olduğu, bizim tecrübemizde devamlı doğrulanan, ontolojik olarak zorunlu bir
        doğru olarak gözükmektedir. Buraya da sığmadı devamı aşağıda :
        Tümünü Göster
        ···
      13. 13.
        0
        ince ayarda ayar verdim deyip yine az önce yaptığım analizi kanıtladığın için ağol ve yine devamında aynı şeyleri tekrarlamışsın. Ama attığın kaynaktan kendin haberin yok. Tekrarlıyorum:
        Sabitelerin değişime uğraması demek fizik yasaları da değişecektir anldıbına gelmez, attığın linkteki deneyde elektromanyetik kuvvetin gücünün değişmesinden bahsediyor fakat bu her yılda 2 × 10^-17 kadardır. Eğer evrenin başlangıcına kadar gidersek bu sabite hala az bir değişime uğramış olacaktır ve hala elektron ve proton arasında elektromanyetik bir kuvvet var olacaktır.
        Ayrıca yazıdaki bilimsellik deney ile ilgilidir, keşfin başlangıcı olduğunu söylemesi kişinin şahsi görüşüdür zira bizim bahsettiğimiz ayarlarda bir değişiklik saptanmamıştır:

        http://arxiv.org/pdf/astro-ph/0511774v3.pdf

        Yani bu sabitteki değişim bile belli bir sabitte oluyor. Evrendeki fiziksel sabiteler devamlı değişiyor deyip saman adam yapmışsın , attığı deneyde hassas ayarda kullanmadığımız ve değişen bir sabiteden bahsetmişsin fakat bizim bahsettiğimiz ayarlar değişmemiş olanlardır. sadece elektron/proton kütlesi oranının değiştiğini söyleyerek tüm sabiteleri çökerttiğini sanmışsın. Ayrıca diyelim ki bir sabit çöktü bu diğer sabitleri de mi çökertir. Okulumuz çok iyi bir okul. Ama bir öğretmen kız öğrenciyi taciz etti. Bütün öğretmenler mi suçludur? Kendi attığın kaynakta adam kendi görüşünü de eklemiş ve sanki deneyciler söylemiş gibi adamın şahsi görüşünü bana söylüyorsun. Özneli kendi varsayımların ile nesnelleştiremezsin. Yine belirsizliğe girmişsin de yukarıda zaten kelamın 1. öncülünden bahsederken konuya değindim. Ondan önce de değindim. Bir şey sabit şekilde bir yönergeyle ilerliyorsa sistemdir. Parçacıkların hareketleri hiç bir zaman belirlenebilir değil ve olmadı. Belirlenebilir olmadıklarını belirledik. Entropi hiç bir zaman düzene neden olmadı her zaman düzenin bedeli düzensizlik oldu. Bunların ikisinde de bir yönerge ve sabit işleyiş var. Bu yüzden sistemdir.
        Evren bebekken düzenliydi diyorsun birde utanmadan. Sonra da hatanı görmezden geliyorsun Evrenin ilk hali bundan daha düzenli demiştim evet. Ama daha sonra sana açıkladım ne demek istediğimi. Demek istediğim daha basitti ama bunu düzenliydi şeklinde yazınca biraz karmaşık oldu anlatımım. Ama ben de evrenin başlangıçta maximum düzensizlikte olduğunu biliyorum. Orada demek istediğim evren ilk anlarında basitti olacaktı. Bu sadece yanlış kelime kullanımı oldu. Ayrıca görmezden gelmedim bir sonraki mesajda bunu söylemiştim zaten. Argümanlar hakkında bunlar çöktü,bunlar eskidi,bunlar bitti,hala mı bunları kullanıyorsunuz vb... tabirlerden ve kendinin bile anlayarak okumadığını düşündüğüm kaynaklardan eleştiri yapma çabanı anlamak zor. Açıkçası itiraz değil itiraz kırıntısı bile yokken bunlar konusunda beni rezil ettiğini düşünmen en kolay kandırabileceğin kişi kendinsin düşünsesi doğruluyor içini böyle rahatlatmaya devam et sen. ince ayar konusunda bunun bilgisayar simulatörleriyle gözlemlendiğini söylemiştim. Evrenin şu ankii halinden farklı olma durumunu gözlemleyip hesaplayabiliyorlar. Evren daha farklı durumda olsaydı nasıl olurdu gibi sorulara yanıt veriyorlar. Bu yüzden bunlar ince ayar çünkü bu olasılıklar dışındaki her ihtimalin sonucunun ne olduğunu çözebiliyorlar. Örneğin Stephen Hawking-Zamanın Kısa Tarihi adlı kitabında evrenin genişleme hızının ne kadar kritik olduğundan bahseder. Evrenin neden ve nasıl bu kritik hızda ilerlediğini bilmiyoruz ve evren hala aynı kritik hızda ilerler der. Ve evrenin genişlemesinin bu hız dışında (10^55/1) ilerlemiş olsa çökeceğini belirtir. Yine sığmadı devamı aşağıda:
        Tümünü Göster
        ···
      14. 14.
        0
        Stephen hawkin'e değinmişken:
        https://www.youtube.com/watch?v=F2BKMJd1LWg
        https://www.youtube.com/watch?v=QJqLWPwpVUc
        Madem buraya kadar geldik. Einstein konusunda da hatta sadece Einstein değil diğer bazı bilim adamları konusunda da:
        Zannımca en değerli kısımları :
        "kanıtın teorilerimizi şekillendirmesi yerine yerleşmiş teorilerin, kanıtı görüş şeklimizi değiştirmesine ne kadar kolay izin verdiğimizi görüyoruz. "
        -Antony Flew
        "Gerçeğin ve onun insan aklına eşsiz biçimde erişebilmesinin mantıklı yapısına duyulan bir inancı "din kelimesinden daha iyi ifade edecek bir şey bulamadım. Bu inancın olmadığı yerde bilim, yavan bir süreç haline gelir. Eğer rahipler bunu kendi çıkarları için kullanacaklarsa bırakalım da bunu şeytan düşünsün. Bunun için herhangi bir ilaç yoktur".
        -Albert Einstein
        "Etrafımdaki dünyanın bilimsel resmi oldukça ekgibtir. Bu resim bana bol miktarda gerçekci bilgi sunmakta, bütün deneyimlerimizi muazzam derecede uyumlu bir düzen içerisinde bir araya getirmektedir, fakat kabimize gerçekten de yakın olan, bizi gerçekten de ilgilendiren şeyler konusunda pek bir şey anlatmamaktadır. Kırmızı ile mavi, acı ile tatlının yarattığı hisler, neşe ve keder duyguları hakkında tek bir kelime bile söyleyemez. Güzel ve çirkin, iyi veya kötü, Tanrı ile sonsuzluk hakkına hiçbir şey bilmez. Bilim bazen bu alanlardaki soruları cevaplıyormuş gibi yapar, fakat verdiği cevaplar çoğunlukla o kadar saçmadır ki, bunları genellikle ciddiye almayız".
        -Erwind Schrödinger
        ". Bilime genellikle ateistlik damgası vurulur. Söylediğimiz o kadar şeyden sonra bu hiçte şaşırtıcı olmasa gerek. Eğer bilimin dünyaya dair çizdiği resim güzelliği, neşeyi, kederi kapsamıyorsa, eğer kişisellikten bilinçli olarak yoksun bırakmıyorsa, bu resmin, kendisini insan aklına sunan en yüce fikri kapsaması nasıl beklenebilir ki?"
        -Erwind Schrödinger
        "Din ile doğal bilim birlikte şüpheciliğe, dogmacılığa, inançsızlığa ve batıl inanca karşı "Tanrı uğruna" amansız bir savaş vermektedir".
        -Max Planck
        "Tanrı üst düzey bir matematikçidir ve evreni yaratırken ileri düzeyde matematik kullanmıştır"
        -Paul Dirac
        "Muhakeme yolculuğu
        Konuya bir öyküyle başlamak istiyorum. Denizin bir uydu telefonunu, daha önce modern toplumla hiç temas etmemiş bir kabilenin yaşadığı uzak bir adaya sürüklediğini düşünün. Yerliler arama tuşlarıyla oynar ve belirli sıralarda bastıklarında farklı sesler duyarlar. ilk önce bu sesleri çıkaranın cihazın kendisi olduğunu düşünürler. Daha zeki yerlilerin bazıları, yani kabilenin bilim adamları, bir kopyasını oluşturarak yeniden tuşlara basarlar. Sesleri tekrar duyarlar. Sonuç onlar için ortadadır. Kristaller ve metaller ve kimyasallardan oluşan bu kombinasyon insan sesine benzeyen sesler oluşturur ve bunun anlamı seslerin cihazın bir özelliği olmasıdır.
        Ancak kabilenin bilgesi bir toplantı için bilim admlarını bir araya getirir. Konu üzerine uzun zaman düşünmüş ve şu sonuca varmıştır : cihazın içinden gelen sesler kendileri gibi yaşayan ve bilinç sahibi olan ancak başka bir dilde konuşan insanlardan geliyor olmalıdır. Seslerin telefon cihazının özelliği olduğunu varsaymak yerine, gizemli bir iletişim ağı yoluyla diğer insnalara "irtibat" halinde olma ihtimallerini araştırmaları gereklidir. Belki de bu yöndeki daha fazla araştırma sonucunda, bu adanın ötesinde ki dünyayı daha iyi anlayacaklardır. Ancak bilim adamları bilgeye gülmekle yetinirler ve şöyle derler : "Bak, cihaza zarar verdiğimizde sesler gelmeyi kesiyor. Yani açıkca görülüyor ki bunlar, lityum ve basılı devre levhaları ışık emici diyotların eşsiz bir kombinasyonunun ürettiği seslerden başka bir şey değil"
        Bu öyküde, kanıtın teorilerimizi şekillendirmesi yerine yerleşmiş teorilerin, kanıtı görüş şeklimizi değiştirmesine ne kadar kolay izin verdiğimizi görüyoruz".[A].
        Değerlendirme :
        Bu sonuca varmama özellikle iki alandaki gelişmeler yol açmıştır. Bunların ilki doğanın kannunlarının kaynağı sorusu ve günümüzün saygın bilim adamlarının bu konuyla ilgili görüşleridir. ikincisi ise yaşamın kaynağı ve üretme sorusudur.
        Doğanın kanunları diyerek neyi mi kastediyorum? Kanun kelimesiyle anlatmak istediğim şey doğadaki düzen veya simetridir. Ders kitaplarında sık sık yer alan bazı örnekler ne demek istediğimi gösterebilir :
        Boyle kanunu : Sıcaklığın sbiy kalması koşuluyla, bir miktar gazın basıncı ile hacminin çarpımı daima sabittir.
        Newton'un Birinci Hareket Kanunu : Herhangi bir cisim üzerine bir kuvvett etki ediyoden kuvvetlerin bileşkesi sıfırısa, cisim durumunu değiştirmez; yani duruyorsa durur, hareket ediyorsa hareketini bir doğru boyunca devam ettirir.
        Enerjinin korunumu kanununa göre, kapalı bir sistemin içerisindeki toplam enerji miktarı sabittir.
        Önemli nokta yalnızca doğada düzenli olması değil, bu düzenlerin matematiksel olarak kesin, evrensel ve "birbirine bağlı" olmasıdır. Einstein bunlara "somut mantık" diyordu. Bizim sormamız gereken soru, doğanın bu şekilde bir bütün haline nasıl geldiğidir. Bu kesinlikle Newton, Einstein ve Heisenberg gibi bilim adamlarının sordukları -ve cevapladıkları- sorudur. Bu kişilerin buldukları cevap : "Tanrı'nın Aklı" olmuştu.
        Bu düşünce biçimi yalnızca Isaac Newton ve James Maxwell gibi modern çağ öncesindeki teistik bilim adamlarında rastlanan bir şey değildi. Aksine modern çağın çok sayıda önemli bilim adamı, doğanın kanunlarını Tanrı'nın Aklını düşünceleri olarak görmüştür. Stephen Hawking en çok satılan kitaplar listesinde yer alan "Zamanın Kısa Tarihi" kitabını şu paragrafla bitiriyor :
        "Ekgibsiz bir kuram keşfedecek olursak, bu kuram zamanı geldiğinde yalnızca birkaç bilim adamınca değil, herkes tarafından anlaşılabilir olmalıdır. Ardından filozoflar, bilim adamları, sıradan insanlar, yani hepimiz, bizlerin ve kâinatın neden var olduğu sorusuna ilişkin tartışmaya katılmalıyız. Bu sorunun cevabını bulacak olursak, bu, insan aklının en büyük zaferi olacaktır -çünkü ancak o zaman Tanrı'nın aklının ne olduğunu öğrenebiliriz".
        Hawking, bu paragraftan bir önceki sayfada şöyle bir soru sormuştu : "Olası tek bir ortak kuram olsa bile, bu kuram yalnızca bir kurallar ve denklemler kümesidir. Bu denklemlere can veren bu denklemlerin tanımlayacağı bir evreni yaratan şey nedir?"
        Hawking kendisiyle daha sonra yapılan röportajlarda bu konu hakkında şunları söylemişti : "En büyük kanıt evrendeki düzendir. Evren hakkında daha fazla şey keşfettikçe evrenin mantıklı kanunlarca yönetilmekte olduğuna dair daha fazla şey keşfederiz. Ve aklınızda hâlâ şu soru olur : "Evrenin var olma nedeni nedir? isterseniz Tanrı'yu bu denklemin cevabı olarak tanımlayabilirsiniz"".[A2].
        Einstein'ın Güzel Bir Beyanatı : (Yine sığmadı devamı aşağıda)
        Tümünü Göster
        ···
      15. 15.
        0
        "Einstein kesinlikle dünyanın temelindeki mantığı açıklayacak yüce bir kaynağın olduğuna inanıyordu. Bu kaynağı yer yer "üstün akıl", "sonsuz üstün ruh", "üstün muhakeme gücü" ve "takım yıldızlarını hareket ettiren gizemli güç" olarak adlandırıyordu. Einstein'ın bu görüşü birkaç ifadesinde de açık biçimde görülmektedir :
        "Gerçeğin ve onun insan aklına eşsiz biçimde erişebilmesinin mantıklı yapısına duyulan bir inancı "din kelimesinden daha iyi ifade edecek bir şey bulamadım. Bu inancın olmadığı yerde bilim, yavan bir süreç haline gelir. Eğer rahipler bunu kendi çıkarları için kullanacaklarsa bırakalım da bunu şeytan düşünsün. Bunun için herhangi bir ilaç yoktur"."[A3].
        Kuantum Bilimcilerinin Sözleri :
        Heisenberg'in belirsizlik prensibi ve matris mekaniği ile bilinen Werner Heisenberg, "Yaşamım boyunca sürekli olarak bu iki düşünce alanının (bilim ve din) ilişkisini düşünmek zorunda kalmışımdır çünkü her ikisinin de işaret ettikleri şeyin gerçekliğinden asla kuşku duyamamışımdır", demişti.
        Heisenberg bir defasında da şunları söylemişti :
        Wolfgang (Pauli) hiç beklemediğim şekilde bana şöyle bir soru yöneltmişti : "Bireysel bir Tanrı'ya inanıyor musun?" "Sorunu başka bir şekilde ifade edebilir miyim?" diye sormuştum. "Ben şahsen şu formülü tercih ederim : Sen veya herhangi biri, varlığı şüphe zütürmeyen şeylerin veya olayların temelindeki düzene bir başka insanın ruhuna ulaştığınız gibi doğrudan ulaşabilir misiniz? "Ruh" kelimesini yanlış anlaşılmamak için kasıtlı olarak kullanıyorum. Eğer sorunu bu şekilde yöneltecek olursan cevabım evet olur... Bu özel pusulayı yönetmiş olan manyetik güç - ve bunun kaynağı emel düzen değildir ne nedir? - bir gün tükenecek olursa insnalığın başına toplama kampları ve atom bombalarından bile daha kötü şeyler gelebilir".
        Bir diğer kuantum öncüsü olan, dalga mekaniğini geliştiren Erwin Schrödinger şu ifadeleri kullanmıştı :
        "Etrafımdaki dünyanın bilimsel resmi oldukça ekgibtir. Bu resim bana bol miktarda gerçekci bilgi sunmakta, bütün deneyimlerimizi muazzam derecede uyumlu bir düzen içerisinde bir araya getirmektedir, fakat kabimize gerçekten de yakın olan, bizi gerçekten de ilgilendiren şeyler konusunda pek bir şey anlatmamaktadır. Kırmızı ile mavi, acı ile tatlının yarattığı hisler, neşe ve keder duyguları hakkında tek bir kelime bile söyleyemez. Güzel ve çirkin, iyi veya kötü, Tanrı ile sonsuzluk hakkına hiçbir şey bilmez. Bilim bazen bu alanlardaki soruları cevaplıyormuş gibi yapar, fakat verdiği cevaplar çoğunlukla o kadar saçmadır ki, bunları genellikle ciddiye almayız.
        Bilim, bizlerin de bir şekilde bir parçasını oluşturduğumuz, ait olduğumuz büyük Birlik söz konusu olduğunda da sessiz kalır. Bu büyük Birlik için günümüzde en yaygın biçimde kullanılan isim baş harfi büyük yazılan "Tanrı" kelimesidir. Bilime genellikle ateistlik damgası vurulur. Söylediğimiz o kadar şeyden sonra bu hiçte şaşırtıcı olmasa gerek. Eğer bilimin dünyaya dair çizdiği resim güzelliği, neşeyi, kederi kapsamıyorsa, eğer kişisellikten bilinçli olarak yoksun bırakmıyorsa, bu resmin, kendisini insan aklına sunan en yüce fikri kapsaması nasıl beklenebilir ki?
        Kuantum hipotezini ilk ortaya koyan Max Planck, "Din ile Bilim" arasında asla gerçek anlamda bir zıtlık olamaz, çünkü biri diğerinin tamamlayıcısıdır", diyerek açık biçimde bilimin dini tamamladığını ileri sürmüştü. Planck ayrıca, "Din ile doğal bilim birlikte şüpheciliğe, dogmacılığa, inançsızlığa ve batıl inanca karşı "Tanrı uğruna" amansız bir savaş vermektedir". demişti.
        Üçüncü bir kuantum kuramı formülü ile Heisenberg ve Schrödinger'i tamamlayan Paul A. M. Dirac, "Tanrı üst düzey bir matematikçidir ve evreni yaratırken ileri düzeyde matematik kullanmıştır", şeklinde bir ifadede bulunmuştu.[A4].
        Kaynakça-Dipnot :
        [A] : Antony Flew, Yanılmışım Tanrı Varmış, S.79, Çeviren : Hasan Kaya, Zeynep Ertan, Profil Yayıncılık, istanbul, Nisan, 2011, 4.Baskı
        [A2] : A.G.E., S.86-87
        [A3] : A.G.E., S.90
        [A4] : A.G.E., S.91-94
        Benim attığım arxivde 2 dark matter 2 dark enerrgy görüp ince ayarla bağlantı kuramamışsın. Bunu müslümanlar toplamıştır demişsin. Alınan kaynaklarda kaç tane Müslüman gördün? Sence bunu hazırlayanlardan (Max Tegmark, Anthony Aguirre, Martin J. Rees & Frank Wilczek) hangisi Müslüman. Although the standard models of particle physics and
        cosmology have proven spectacularly successful, they to￾gether require 31 free parameters
        Başlangıçtaki bu cümleden bile evrendeki ince ayarlara ve parametrelere değindiklerini anlarsın.
        Argümanlar hakkında ciddi itirazın olursa böyle hiç bir itirazın daha doğru ciddi itirazın olmadan çöktü bunlar yeeeaaa sen rezil olmaya devam et bunlar boş yeeeaaa diye boş yapmayı bırakırsan şu itiraz cevaplarına bakabilirsin. Ayrıca cevaplayan kişi Türkiye'nin en önemli felsefecilerinden ODTÜ Fizik 2.'si Felsefe 1.'si doktorasını Koç Üniversitesinde yapmış olan uluslararası makaleleri bulunan Doçent Dr. Enis Doko:
        https://www.youtube.com/watch?v=jVPdJdNpIs8 -ince Ayar
        https://www.youtube.com/watch?v=pFxIcNwTxxg -kelam Kozmolojik Kanıt
        https://www.youtube.com/watch?v=aiZGEnavVnE -Ahlak Argümanı
        https://www.youtube.com/watch?v=mg2YX6IMwL4 -Kötülük Problemi
        Şu göğüs kafesinden sperm üretmek ve kalp ile düşünmek mevzusundan ise gına geldi:
        http://sorgulayanmusluman...dusunen-organ-kalp-midir/

        http://sorgulayanmusluman...cikar-tarik-suresi-4-5-6/
        Tümünü Göster
        ···
      16. 16.
        -1
        salak aptal yemin ederim geri zekalı bu çocuk.Her şeyi zütünden anlayan aptal bu sana son postum..Sen incide takılma müslümanlar topladı bunu heralde * ) yaptım espri bu.Adama St Hawking'in kendini ateist ilan ettiğini belgeliyorum.20 yıl önce konuştuğu kısımları atıyor bir bilim insanının düşünceleri değişebilir bunu kabullenemiyorsan yapacak bir şey yok ağır bağnazsın. Ayrıca elimde zamanın kısa tarihinin yeni baskısısı var tamdıbını okudum ve tanrıyla ilgili bir ifadesi bile yok kitapta son paragrafta olsun bu da senin ne kadar bağnazca araştırmadan milletten kopyala yapıştır yaptığını gösteriyor sen inatla Einstein tanrıya inanıyordu zaaa xd diye savunmaya devam et tarih inkarcısı.Sr .Kötülük problemini Enis Dokoyla çürüttün bravo haahhahahaha felsefe özürlüsü sen git enis doko caner taslamana tapmaya devam et filozofların cevap bulamadığı kötülük problemini ..Düşünceleri pilot kalemle Allahı ispatlamaktan öteye gidemeyen ezik müslümanlarla daha fazla tartışmayacağım 30 yıl sonra zaten koltuğuna gömülüp kalacaksın zaten tartışmanın faydası yok yazdıklarımı bile anlayabilme kabiliyetin yok. Hadi sana basit hayatında mutluluklar.2000 yıldır filozofların tartıştığı ve Kant'ın teosideyi kökten bitirip tartışmalara son verdiğini biliyoruz youtubeden video atıp kötülük problemini çürüten enis dokoya burdan selamlar
        ···
      17. 17.
        0
        salak aptal yemin ederim geri zekalı bu çocuk.Her şeyi zütünden anlayan aptal ağır bağnazsın. haahhahahaha felsefe özürlüsü Evet buradan da görüyoruz ki Fred Hoyle'un da bahsettiği gibi ateizm tamamen pgibolojik. 3 lafından biri hakaret boş laf. ince ayarda bir şey yapamadın sadece link attın kendi attığın linkteki yazarın şahsi görüşlerini benimsedin. Sonra bu daha başlangıç falan. O linkteki gibi sabitleri biz sabitten bile görmüyoruz. Her önümüze geleni ince ayardan sayamayız. Öyle olsa entropiyi de ince ayardan sayardık. Ama entropi sürekli artıyor. Bu durumda herkes çıkıp aaa fizik yasaları değişkenmiş derdi. Tabi ki fizik yasaları değişken. Senin yazdığın da değişken bir fizik yasası. Bizim ince ayar olarak gördüğümüz türden bir yasa değil. Ama fizikçiler bu türden şeylere sabite der. illa bir şeyin sabite olarak görülmesi için ince ayar olmasına gerek yok. Belirsizliğin determinizmi çürüttüğünü sanan determinizm ile öngürülebilirliği ayıramayacak kadar düşüncesiz olan, evrensel düzen ve sistematik düzeni ayıramayıp neredeyse entopi sırf evrensel düzensizliği arttırıyor diye belirli bir yönergeyle hareket ettiğini inkar seviyesine gelerek yine neredeyse sistem olmadığını söyleyecek kadar bağnaz değilim çok şükür. Hiçbir argümana eleştiri getirmeyip hepsini bunlar boş, bunlar eskidi, hala bunlarla mı geliyorsunuz, sana ayar verdim diyerek kendimi avutacak kadar, itiraz değil itiraz kırıntısı bile olmadan sırf egomu tatmin etmek için hiç bir verim olmadan argümanlara boş diyecek kadar argümanların yetersizliğiyle ilgili hiç bir delilim olmadan sürekli geliştirilmiş ve hala çökmemiş bu argümanlara boş diyecek kadar bağnaz değilim çok şükür. Kendi attığım kaynaktan bile haberim olmayacak kadar, karşımdakinin attığı arxivin ilk 2 cümlesini okusam bunun ne demek istediğini anlayabilecekken rastgele 2-3 kelime okuyup arxivin konusunu başka yere çekebilecek kadar bağnaz değilim çok şükür. Eminim argümanlara itiraz ve kötülük problemi konusunda sana attığım youtube linklerinden hiçbirini izlememişsindir. Belki hemen açıp kapatmışsındır. Sen de filozof değilsin seninle de mi konuşmayalım. Sen teodise gibi boş, inkara değil sadece isyana yöneltici ve Tanrı anlayışıyla değil antropomorfik(insancıl) Tanrı anlayışıyla çelişen bir argüman söyledin ve ben hiç bununla mı geliyorsun yeaa diye takılmadım. Sen argümanlara hiç ciddi bir itiraz yapmadın sadece geçiştirdin ve kaçtın ben hiç niye kaçıyosun yeaa diye boş yapmadım. Ben arxiv atarken, ( [A2] : A.G.E., S.86-87 [A3] : A.G.E., S.90 [A4] : A.G.E., S.91-94) gibi kaynaklar atarken sen hürriyet milliyet gibi kaynaklar attın ben hiç salaksın gerizekalısın amk bağnazı gibtir git gibi laflar da etmedim ve herhangi bir aşağılayıcı ifadeye baş vurmadım. Çünkü karşımdakini küçük görüp kendime ego kazandırmak gibi, karşımdakini geçiştirip pgibolojik olarak kendime özgüven verip kendimi kandırmak gibi bir niyetim olmadı. Senin aksine... Hiç bir zaman pilot kalem muhabbeti yapmadım. Zaten o tür saçmalıkların sözünü bile etmemişken son straw men'ini de yapıp beni böyle bir saçmalıkla suçladın. Oysa ben tüm felsefe tarihi boyunca filozoflar arasında derin tartışmalara neden olan bilimin de desteğini alan günümüze kadar gelip sürekli gelişme geçirmiş olan argümanları, delilleri yazdım. Tabi ben hiç bir geçerli cevabım olmadan karşımdakinin argümanlarını çürüttüğümü sanacak kadar da bağnaz değilim çok şükür.
        Gelelim Hawking'e. Bende kitabın 25. baskısı var. Hawking herhangi bir güncelleme yapmış mı bilmiyorum. Ama aynı kitaba sahipsek bu senin algının ne kadar sorunlu olduğunu gösterir. Kitap bittikten sonra Albert Einstein, Galileo Galilei ve Newton'dan bahsetmeden önce yani bu 3 bilim addıbına geçmeden önceki son paragraf diyorum ben sana. Benim elimdeki kitapta bu 228. sayfaya tekabül ediyor. Zaten o sayfada tek paragraf var okuyabilirsin.
        Son yazdığım 5 mesajdan 1. sinde sayısal zeka olayına cevap verdim, mühendis örneğine değindim, akıllı-kusursuz tasarım olayına girdim, belirsizliğin nedensellikle değil öngürülebilirlik ile çeliştiğini gösterdim.
        2.sinde Kelam'ın 1. öncülünün doğrulamasının yapılması.
        3.sünde verdiğin kaynaktaki sabitenin bizim ince ayarlarda söylediğimiz türden bir sabite olmadığını söyledim. Verdiğim kaynaktaki gibi sabiteleri ve parametrelerin ince ayar konusunda kullanılabileceğini fizikçilerin sabite deyince sadece ince ayardan bahsetmediğini ve bunun ince ayar örneği denilecek bir sabite olmadığını söyledim. Ayrıca illa bunu o tür bir sabite sayacaksan her yıl belli bir (SABiT) artışta olduğunu da düşünebilirsin. Yine belirisizlik ilkesinin sistem olduğunu çünkü kuantum dünyasında sürekli bildiğimiz parçacıkların çıktığını, bilmediğimiz türden hiç bir parçacığın çıkmadığını dolayısıyla nedensellikle ve sistem anlayışıyla çelişmediğini, bunun ilke olma nedeninin aynı zamanda buna sistem diyebilme nedenimiz olduğunu söyledim. Bu parçacıkların belirsizlik ilkesi yerine sürekli belirli olsaydı buna sistem derdik gibi bir düşüncen var. Bir sistem her zaman düzen getirmeyebilir(entopi gibi) ama kendisi düzendir çünkü sistemdir. Bir sistem her zaman belirlenemeyebilir.(Parçacıkların davranışlarını öngöremememiz gibi.) Ama bunun sistem olduğu belirlenebilir.( Parçacıkların hareketinin hiç bir zaman belirlenememesi gibi çünkü parçacıkların hareketi bir kez bile öngörülebilse, parçacığın hızı ve konumu tek bir kez bile belirlense bu ilke çöker ama hep aynı doğrultuda giden bir ilke bu.) Bu yüzden sistemdir konusuna değindim ve şimdi de biraz özet geçtim.
        4.sünde kaynaklı bir şekilde bilim adamlarının sözlerine değindim. Ve
        5.sinde yine bilim adamları ve Kuran'a 2 iftiraya cevap linki attım. Senin için cevap mı önemli sidik yarışı mı anlamadım. Söylediklerini kavrayamadığıma dair bir iddian var. Oysa son 5 mesajda hepsine cevap verdim. Benden çok daha iyi anlatabilecek linkler attım. Ama sen linklere takıldın. Senin için ne söylendiği mi önemli yoksa kimin söylediği mi? Aslında cevap çok net! Sen kimin söylediğine takılıyorsun ve bana buna rağmen felsefe özürlüsü diyerek; ad hominem ve bir bilen safsatasına düşüyorsun.
        Enis Doko'ya geçecek olursak; eğer böyle saçmalayıp geçiştirmektense aklına ciddi bir itiraz gelirse linkllerde cevabı var olabilir demek istedim. Sense link olayına takıldın içeriğe değil. Sence hangimiz bağnaz oluyoruz bu durumda. Ayrıca o kadar arka arkaya 5 uzun mesaj yazdım ama sadece son mesaja odaklanmışsın. Eğer attığım videolarda itirazlara cevaplara cevabın olursa yazabilirsin diyeceğim ama büyük ihtimalle saçma bunlar boş yeeeaa diye geçiştirirsin. Kötülük problemine dair cevap videosunu izledin mi ki eleştiri yapıyorsun. Hiç sanmıyorum. Attığım bütün videolarda itirazlara sağlam cevaplar var ama sen içerikleri değil videoda kimin olduğunu merak ediyorsun. Oysa içerikler en güçlü itirazlara verilen cevaplar tabi güçlü itiraz ve sen biraz uyumsuz oluyorsunuz ama olsun. Buradan da hangimizin kendini şartlandırmış olduğunu anlayabiliyoruz. Attığım kişi Türkiye'nin en iyi felsefecilerinden ve fizikçilerinden. Belirsizlik ilkesi nedenselliği ortadan kaldırmaz, deterministik açıdan nedenselliği ortadan kaldırır örneğin her sebebin aynı sonucu vereceği gibi bir nedenselliği ortadan kaldırır fakat bir top hareket ediyorsa onun hareketinin nedeni olduğu gibi bir nedenselliği ortadan kaldırmaz.
        Entropi evrendeki düzensizliğin nedeni değil tanımıdır. Parçalardaki düzensizlik her parçacığın en küçük enerji seviyesine hareket etme isteklerinden, temel kuvvetlerden gelir. Hareketli parçacıkların boyut dışı alanlarda hareketi diye birşey duymadım ama böyle olması değişmez çünkü o boyutlar da evrendeki bir olgu olur, bizim çizgifilmlerde gördüğümüz evrenden bağımsız boyutlar değillerdir biz normal evrene 3 + 1 boyut deriz fakat Sicimciler 10-11 boyut olduğunu söylüyorlar. Nitekim sistem olmasıyla da çelişmez çünkü hala sınırlı bir kapasiteye sahip olurlar ki yine yasalara bağlı olurlar bu sonuçta, örneğin bir elektron olası spinlerinin dışında başka spin değerlerine sahip olamaz veya kendi yük değerinden farklı birşey olamaz.
        O parçacıkların farklı boyutlardan geldiği nereden çıktı onu anlamadım.
        Düzensizliğin tek nedeni entopi değil demiştin. Evrenin başlangıcını örnek vermiştin. Burada da dediğim gibi entropi düzensizliğin nedeni değil tanımıdır. Yani evrenin başlangıcında maksimum düzensizlik yani maksimum entropi vardır. Evrenin başlangıcı da entropiye dahildir. Dediklerini kavrayamadığım yok sadece senin de ne dediğinden haberin yok. Son mesajınla tezimi doğruladın
        Ama merak etme bana hakaret nedenini de biliyorum. Verecek cevabın olmayınca karşındakine verecek cevabın yok diyerek içindeki pgibolojik çöküntüyü bastırmaya , kendini kendine ispatlama çalışıyorsun. Benim küfre ya da karşımdakini küçük görmeye ihtiyacım yok çünkü pgibolojik olarak kendimi rahatlatmaya ihtiyacım yok. Zaten hepsine cevap verdim. Burada senin geçiştirdiğimi söyleme nedenin de yine pgibolojik olarak kendini rahatlatmak ve bana cevap veremedi, bana cevap veremedi ben ondan zekiyim,o boş diyerek kendini kandırmak. Bu da tezimin doğruluğunu kanıtlıyor. VEE FINISH
        Tümünü Göster
        ···
      18. diğerleri 15
    6. 6.
      +1
      Caner Taslaman benzeri var suku
      ···
    7. diğerleri 4
   tümünü göster