-
76.
+7çümüz de mümkün olduğu kadar az konuşarak yolculuk ediyorduk. Ortamda hafif bir gerginlik vardı. Zeynep benimle muhabbet etmek için Mürüvet'ten çekinirken, belli ki Mürüvet de Zeynepten çekiniyordu. Üstelik Zeynebin suratı, Mürüvet'in de gelmesinden dolayı halen asıktı. Ben de yanlış bir hareket yapıp veya yanlış bir şey söyleyip, bir çuval inciri berbat etmekten çekiniyordum. Ama arabadaki bu sessizlik fazla sürmedi. Mürüvet Zeynebi dürterek, "Kızım, hadi benimki Rusya'da, Harun'unki de Almanya'da. Diyelim bizim neşemiz o yüzden yok! Ama sen bugün nişanlını göreceksin, senin suratın niye asık?" diyerek takıldı. Zeynep ise, "Suratım asık falan değil abla, sadece biraz uykusuzum!" dedi. Mürüvet de Zeynebe, "Haa, ben de birşey var sandım!" dedikten sonra, bana da, "Harun, müzik yok mu arabada? Güzel birşeyler aç neşelenelim!" dedi.
Torpidodaki CD'lerin hepsini arkaya uzattım. Mürüvet birini seçti, onu koydum. Müzikle birlikte arabaya biraz neşe gelmişti ve cenaze arabası gibi yolculuk etmekten kurtulmuştuk. Müzik açmamla birlikte sohbet eder de olmuştuk. Hatta ilerleyen dakikalarda, özel konulardan bile konuşuyorduk. Mürüvet kocasını epeydir görmediğini ve evli bir kadın için kocasızlığın zorluğunu anlatıyor, ben de dikiz aynasından ona bakıyordum. Kısa kısa da olsa aynadan göz göze geliyorduk. O an Mürüvet'in kafasından neler geçiyordu bilemiyordum, ama benim yarağım çoktan hareketlenmeye başlamıştı bile. Mürüvet Zeynebi dürtüp, "Tabii senin öyle bir derdin yok!" deyince, Zeynebin beti benzi soldu birden. Zeynep telaşla, "Ne demek istiyorsun abla?" diye sordu. Mürüvet, "Kızım şimdi Harun'un yanında konuşturma beni! Sen ne demek istediğimi bal gibi de anladın!" dedi
başlık yok! burası bom boş!