-
1.
0BÖLÜM 1- KARŞILAŞMATümünü Göster
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Islanmamak için hızlı hızlı yürüyordum. Toplantıya gecikmiştim. Bu ilk gecikmem değildi. Zaten evde yeterince birileriyle tartışmıştım. ikinci bir kavgayı çekecek havamda değildim. Böyle giderse aile şirketinden kovulan ilk ve tek kişi olarak tarihe geçecektim. Bu gün mutsuzdum. Aslında bakılırsa 32 yıldır mutsuzdum ben. Bu hayattan bıkmıştım. Rahatına düşkün insanlardan, gösterişten, paralarını yarıştıran tiplerden. Herşeyden... Niye yaşıyordum ki ben? Bu hayattan ne istiyordum ya da hayat benden ne istiyordu? Toplantılara yetişip, davetlere katılmak ve bir sürü insana gülümsemek miydi hayat? Böyle olmamalıydı hayat bu kadar basit olmazdı. Eğer hayat buysa anlamsızdı yaşamak. Anlamsızdı yaşamam... Ölürsem kimse üzülmezdi galiba. insanların kaybedeceği bir şey olmazdı ama benim kazanacağım çok şey olurdu. 32 yıldır kavuşamadığım mutluluğu tadardım. Belki de ölünce yeniden doğardım. Önümde bir sonuzluk vardı ve arkamda nefret ettiğim binlerce insan. Belki bir süre üzülürlerdi ama unutulup giderdim. Umrumda değildi bu dünya herkesin canı cehenneme. Bu hayattan nefret ediyordum. Evet karar vermiştim bu gün ölecektim. içimde zerre kadar korku yoktu. Ani bir hareketle gerisin geri yürümeye başladım. Evet bu gün ölecektim. içimde tuhaf bir ürperti hissettim. Korku değildi bu hissettiğim ama tam olarak adını koyamamıştım. Yağmur giderek hızlanmaya başlamıştı. Ama umursamıyordum ıslanmayı sırılsıklam olmayı. Elimdeki dosyaları yere fırlattım. Artık hiç bir şey umrumda değildi. içimdeki garip bir dürtüyle koşmaya başladım. Sanırım ilk kez koşuyordum. Arasıra yalpalıyordum, ayağım takılıyordu ama yine de yılmıyordum. Koştum, koştum, koştum... Ta ki nefesim kesilinceye kadar. Etrafımdaki insanlar bana deliymişim gibi bakıyorlardı. içimden hepsine dil çıkarmak geldi. Ama sonra durdum. Tanrım ne yapıyordum ben! Benim hemen ölmem lazımdı. Bu sefer yürüdüm. Eve doğru yürüdüm. Koca villanın kapısının önünde durdum. Hiç olmadığı kadar ihtişamlıydı bu gün. Beni görünce kapıdaki adam hemen kapıyı açtı.
" Arabamın anahtarlarını getir" dedim soğuk bir sesle.
"Baş üstüne " deyip uzaklaştı.
Sabırsızdım. Sanki geç kalıyordum. Ölüme... Biraz daha beklersem yapamayacağımdan korkuyordum. Acele etmeliydim. Ölüm kaçıyordu benden ve onu yakalamam gerekiyordu. Ölüm hızlıydı. Bense çok yavaş. Yetişmem gerekiyordu. Anahtarlarımı beklemekten vazgeçtim. Güvenliğin kenardaki arabasını aldım. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Nerede ve nasıl ölmeliydim? Şehir dışına doğru sürdüm. Yollar boştu. Yine yalnızdım. Ölürken bile... Gaza iyice abandım. Radyoda rastgele bir şarkı açtım. Yabancı şarkıydı muhtemelen. Sözlerini bilmiyordum. Ama önemli değildi. Şarkıya eşlik etmeye başladım. Bilmediğim bir şarkıya eşlik etmek. Tam bana göre... Git gide aklımı yitirmeye başlıyordum. Ama güzeldi bu. Arabanın dikiz aynasından kendi yansımama baktım. Yakışıklı sayılacak bir yüzüm vardı. Sarıya çalan kahverengi açık saçlarım. Birden üzerimdeki takım elbiseye baktım. Yüzümü buruşturdum. Sonra birden gözlerim arabanın dışındaki bir görüntüye kaydı. Yolun ortasında yatan bir insan vardı. Aniden frene bastım.
• **
başlık yok! burası bom boş!