-
151.
+8Evi biraz tarif edeyim size. iki katlı bahçeli bir evi var Funda'nın. Her yer çiçeklerle, ağaçlarla bezenmiş halde. Mükemmel görünüyor desem yeridir. Tam onun gülümsemesine yakışır bir görüntü, ilk bakışta.Tümünü Göster
Güzel işlemeli rengarenk boyalı bir giriş kapısı var bahçenin. içeri adım attığınızda iki tarafta yeşillikler, çiçekler olan patika tarzı bir yol var sizi eve bağlayan. Etkilendim, yalana gerek yok. Beyaz bir kapısı var evin, tabi ev yine çok güzel renklerle boyanmış. Girer girmez neşe doluyor insan desek yeridir. Cıvıl cıvıl her yer. içeri adım attık, Funda biraz mahçup... Sonuçta ne kadar zamandır kendini bırakmışsa ev biraz incin haliyle. Kıyafetler dağılmış evin içine, her yer kağıtlarla dolu bir şeyler karalanmış şekilde. büyük küçük, renkli renksiz, yüzlerce, hatta binlerce kağıt var diyebilirim. Merak ettim, yerden birini aldım.
"Bugün buraya gelişinin 63. günü Can. Bugün de seninleyken sensizdim. Beraberdik seninle ama uzaktım sana. Yalnızsın bugün de, yanında kimseler yok. Koskoca bir dünyada tek başınasın. Ben de öyleyim ama neden bir türlü karşılaşmadık ki biz. Bu gece ilk defa bir yerde karşına çıktım uzun zaman sonra. Tanımadın beni. Hoş, zaten tanımıyordun. Senin için alelade bir insandım ben en baştan beri. ilk geldiğin gün içtiğin acı kahvede sana ben eşlik ettim ama sen bir şeyler karalamaktan kendini bile görmüyordun ki, yanında oturan beni nasıl göresin. O gecenin sonunda otel ararken bir şeyler sorduğun insan da bendim. Ne zaman bir şeylere ihtiyacın olsa sana yakındım ama yardım edemedim. Seni yalnız bırakmak zorunda kaldım bu koca şehirde. Özür dilerim... "
Funda'ya döndüm bunu okuduğum an. Yüzünü tekrar tekrar inceledim. Her detayını. Gerçekten de oydu. Gecenin bir yarısı yorgunluktan ve uykusuzluktan ölmek üzereyken yardım istediğim kişi oydu.
-Peki neden söylemedin bana o otelin yerini?
+Vicdansızlık diyebilirsin belki ama gitmeni istemedim. Seni izlemek istedim. Neyin peşinde olduğunu bilmek istedim.
-Yorgundum, peşinde olduğum bir şey olsa dahi o an aklıma bile gelmezdi.
+Yanlış hatırlıyorsun. O gece ki karşılaşmamızdan sonra telefonda görüştüğün adamın yanına gitmedin. Ağır ağır o yöne gitmeye başlamıştın evet, ama o cafeye girmedin. Bir şey dikkatini çekti ve yolunu değiştirdin. Vapur sesleri. Pek yakın olmasa da sahil oralara, sesler yine de ulaşıyordu. O seslere doğru yöneldin. Sonra martılar, deniz kokusu ve dalgalar karşıladı seni. Ben yine seni izliyordum, tıpkı dün akşam senin beni merak ettiğin gibi merak ederek. Çimenlere oturdun, bir sigara yaktın çok zaman geçmeden yine defter kalem elindeydi. Serin havaya aldırış etmeden uzandın çimenler üzerine, bir yandan yıldızlara bakarken bir şeyler karaladın yine. Uyudun kaldın orada. Defterin kalemin bir yanda, çantaların bir yanda uyudun. Üşüdüğünü gördüm, çekine çekine yaklaştım yanına. Tanımadığım biri olsan da vicdan bu el vermez kimseyi o durumda bırakmaya. Seslendim sana, bir süre uğraştım uyanman için ama nafile. Uyanmadın. Bir şekilde gece boyu sıcak durmanı sağladım. Cemil beyin cafesinde duruyor ya hani, serin akşamlarda sigara molası verdiğin zamanlar üzerine aldığın polar. Sabah uyandığında bu nerden geldi kim örttü bunu diye etrafına bakındığın polar. Üç yıldır, sende bana ait olan tek şey. Neden duruyor o hala sende? Kaldırıp atabilirdin...
başlık yok! burası bom boş!