-
76.
+1Part 30 – Bölüm 2Tümünü Göster
Durağa kadar yürüdük beraber. Sonra Nilgün otobüse bindi ve gitti. O akşam çok ama çok rahatlamıştım ama vicdanım sızım sızım sızlıyordu. Sedirli kafeye geçip Serdarı aradım.
‘Alo, kardeşim. Müsaitsen atla gel sedirli kafedeyim. Biraz konuşalım…’
‘Tamam kanka, hemen geliyorum.’
Benim canım güzel kardeşim… Tereddüt etmeden atladı ve geldi. Hemen yanıma oturdu montunun cebinden marlboro soft çıkardı. Paket yeniydi:
‘Sana aldım kardeşim. Sen seversin. Al aç paketi, bana da ikram et bitane o meşhur ikram edişini yap bakalım.’ Dedi kahkaha atarak. Benim favori sigaramdı marlboro soft. O zamanlar sigaraların paketleri daha bir güzeldi. Üzerinde yazılar resimler falan yoktu tabi.
Aldım paketi. Açtım. Çıkardık yaktık sigaraları. Çaylarımızda gelmişti. Koyulduk muhabbete. Havadan sudan bir sürü muhabbet ettikten sonra Serdar artık dayanamadı:
‘Kanka. Artık çıkar ağzındaki şu baklayı. Hadi bak. Anlat bana. Son günlerde sen çok üzgünsün düşüncelisin. Olum lan zapzayıf oldun napıyosun sen lan dıbına koyucam! Anlat şu derdini çözelim be kardeşim…’ dedi Serdar omzuma elini koyarak. Derin bir nefes aldım tüm yaşananları tüm yaşadıklarımı anlattıktan sonra Serdar bir sigara yaktıki sormayın… Yaktı, içine çekti… Üfledi. Sonra derin bir nefes aldıktan sonra:
‘Sen varya kerizsin. Sen dünyanın en salak en saf adamısın. Olum mal mısın lan sen? Lan madem böyle bir taku yedin git söyle böyle böyle bir tak yedim beni affet her türlü cezaya razıyım de. Neden susuyorsun neden gizliyorsun?’
‘Kanka ben…’
‘Sus cevap verme! Beni dinle. Sen kızları tanıdığını falan zannediyorsun ama safsın benim güzel kardeşim. Sen sanıyor musun Nilgün susacak? Gerçekten böyle mi zannediyorsun?’
‘Kanka ne biliyim biz öyle konuşup anlaştık.’
‘Ah be kardeşim… Ah be canım kardeşim… Çok büyük hata yapıyorsun. Git Semaya söyle, sadece fiziksel bir şeydi de. Bir hata yaptım de affet beni de itiraf et. Gizlemeye devam edersen o her türlü çıkacak bak görürsün…’
‘Kardeşim tamam bunu düşünücem ama artık ne olursun konuşmayalım. Ben şuan hallettiğimi düşünüyorum. Günlerdir içim yanıyor artık biraz nefes almak istiyorum nolur kapatalım konuyu artık…’
‘ Tamam kanka tamam… Gel yürüyelim biraz…’
Sahilde yürüdük uzun uzun muhabbete devam ettik. Serdar son raporlarıda bana verdi. Fakat pek anlamadığım bir biçimde Sema ile alakalı pek fazla bilgi vermemeye başlamıştı. Bazı şeylerden hoşlanmadığını ama ben üzülmeyeyim diye söylemediğini hissetmiştim. Üstelemedim. Kötü şeyler duymaya tahammülüm yoktu. Geçiştiriyordum kendi içimde. Fakat tahmin ettiğim ve hoşlanmadığım şeylerin devam ettiğini içten içe de biliyordum…
Vedalaşıp ayrıldıktan sonra mahallede Cemalin yanına uğradım. Birazda onla muhabbet ettikten sonra eve gelmiştim artık. Yeni dönem gitar kursu için Hakan aradı o akşam. ismimi yazdırdım. Zaten baya bir geliştirdiğim gitarımı artık kursta daha ileri seviyeye taşıyacaktım. içim hiç rahat değildi. Gene kavgalar çıkacaktı gene darlanacaktım. Ama ne müzikten ne Semadan vazgeçebilirdim…
Bundan sonra tek dileğim Semanın Nilgünle aramda geçen mevzuları öğrenmemesiydi. Umarım öğrenmezdi. Umarım bunu asla bilmezdi. Serdar belki haklıydı fakat ne ben kaldırabilirdim bunu ne de Sema. Sema asla kaldıramazdı bundan emindim. Serdar haklıydı söylemem gerekirdi fakat Sema bambaşka biriydi. Buna anlayış göstermesini ondan bekleyemezdim. Eğer söylersem burnumdan fitil fitil geleceğinden emindim. Bu seçenek benim için tamamen ortadan kalkmıştı artık…
Herşey normale dönmeye başlar gibiydi. Olaylar yatıştıktan sonra bir müddet kavgasız geçti. Fakat ara sıra Nülgün mevzusu açılıyor Sema şüphelendiğini ima ediyordu. Bense şiddetle reddediyordum. Ben şiddetle reddettikçe Sema şüphelenmeye devam ediyordu. Artık yeni kavga konumuza bir de Nilgün meselesi eklenmişti.
Normal herşeyin süper olduğu bir günde bile konu dönüp dolaşıp benim müzik yapmama veya Nilgüne geliyordu. Hatta ve hatta artık Hande Benay Berna ve diğer tüm kız arkadaşlarımla olan muhabbetlerimde sorun olmaya başlamıştı. Geçmişte de buna benzer meseleler olmuştu fakat Nilgün meselesinin bahanesiyle artık tamamiyle köşese sıkışmıştım.
Serdar her gün yeni bir şey anlatıyor her gün canımı sıkacak bambaşka mevzular yaşanıyordu. Sema ben neyden hoşlanmıyosam sırf Serdar görsün ve bana söylesin diye yapıyor ve ben akşam çıkışa geldiğimde bununla alakalı mutlaka kavga ediyorduk.
Bir gün okula geldiğimde Serdarların sınıfından hoşlanmadığım bir çocukla Semayı yan yana fazla samimi gördüm. Çıkışta bekledikten sonra bahçe kapısının orda Sema yanıma geldi. Çok fazla sinirliydim:
‘Sen naptığını zannediyorsun? Kaç kere konuştuk bu mevzuları? Neyden hoşlanmıyorsam sürekli yapıyorsun! Neden bunu yapıyorsun?!
‘Fırat defol yanımdan git yanımdan gelme yanıma rahat bırak beni!’
‘Kes sesini ya! Sen bana bunları yaşatamazsın! insanlar sürekli arkamdan konuşuyorlar sen farkında mısın?!
‘Offff insanlar umrumda değil istediğimi yaparım!’
Sema bunu söyledikten sonra ben kendimi kaybetmiştim artık. Çöp konteynerının arkasındaki pencerenin demir korkuluklarına kafamı hızlıca vurdum. Ve bir daha vurdum ve bir daha vurdum… Kendimi tamamen kaybetmiştim. Hızla uzaklaştım sonra ordan. Sahile doğru ilerledim. Tekelden iki bira aldım. Oturdum deniz kenarına… Yaktım sigaramı… Beynim zonkluyordu fakat kalbimin zonklaşıyı beyniminkini bastırıyordu. Unutmam lazımdı olanları… Unutmak zorundaydım…
Bir yandan yaptığım tek hata, bir yandan yaşadıklarım ve hala yaşamakta olduğum buhranlar… Nasıl bir döngünün içindeydim ben? Nasıl kurtulacaktım bütüm bunlardan? Nilgün meselesinin cezasını çekiyorum ben diyerek buna razı gelemezdim çünkü biz bu kavgaları zaten yaşıyorduk…
Artık dayanamıyordum. Farkındaydım artık mesele ne Nilgündü ne müzikti ne bambaşka bir şeydi. Mesele, Sema bana bunları yaşatmaktan çok fazla hoşlanıyordu, haz alıyordu bundan. Geçmişte yaşadıklarımızın daha beterlerini yaşamaya başlamıştık artık… Kafamı çöp konteynerının arkasındaki pencerenin demir korkuluklarına defalarca vuracak kadar hemde….
Kurban gelir payın yoktur
Haftan yoktur ayın yoktur
Ankara'da dayın yoktur
Mamudo kurban niye doğdun?
Aşık Mahzuni Şerif aynı şiirinden bu dörtlükte de ne güzel söylemiş gene…
başlık yok! burası bom boş!