-
51.
+2Part 28Tümünü Göster
….
Ertesi gün okulda yanına gittim. Biraz daha samimiydim o gün. Bana olan ilgisini farkedince tatlı gelmeye başlamıştı. Bir yandan tırsıyordum fakat bir yandan da bu durum hoşuma gidiyordu. Tüm yaşadığım taktan günlerin içinde iyi geliyordu bana.
Semayla aramsa her zamanki gibi berbattı. Çok fazla takmamaya çalışsamda aklımın ucudnaydı hep. Arkadaşlarım sevdiklerim yanıma geliyor ve bana Semanın hiçte üzgün olmadığını herşeyin yolunda gittiğini söylüyorlardı. Serdar özellikle her gün mesaj atıyor bana rapor veriyordu. Herkes böyle demeye başladığında Nilgünün aslında haklı olabileceğini düşünmeye başlamıştım iyiden iyiye. Öyle düşündükçe de her gün ne lduysa ne yaşandıysa Nilgüne anlatıyordum. Tenefüste yanına gittim. Gene bazı muhabbetleri anlattıktan sonra döndü bantı bana Nilgün:
‘Sen ağzınla kuş tutsan, kanadı niye siyah bunun der sana.’ Dedi. Yanımda uzaklaştı. Arkasından gittim.
‘Bak haklı olabilirsin evet, seninle konuşmak bana iyi geliyor buna da evet, ama seviyorum napabilirim?’
Cevap vermedi. Nilgün akşamları başka bir okulda tiyatro organizasyonuna gidiyordu. Muhabbetler esnasında söylemişti. O gün sabah okuldayken akşam yanına gitmek için plan yaptım. Sonra vazgeçtim. Zaten iki gün sonra öğretmenler günüydü. Etkinlik bittikten sonra belkide hiç görmemeyi seçecektim. BU macerada burda biterdi. ilgisi hoşuma gidiyor aynı zamanda ilişkimle ilgili yaptığı yorumlar sanki kafamı açıyor gibiydi. Ona karşı herhangi bir şey hissetmiyordum sadece bir arkadaş ve dost olarak görüyordum.
Prova günü gelip çattığında herkes çok heyecanlıydı. Salon tamamen dolmuştu. Gözlerim Semayı arıyordu fakat bulamamıştım. O anda onun gösteriye gelmeyecek mi acaba düşüncesi bütün moralimi alt üst etmişti. Sinirlenip elimi duvara vurunca biraz çizildi ve kanadı. Nilgün hemen yanıma gelip yara bandı verdi. Birini elime bantladım. Diğerini gitarın sapına bantlayarak üzerine ‘4.10.2004’ yazdım.
Moral olarak tamamen çökmüştüm nerdeyse. ilk bölüm tamamlanınca sahneye yürüdüm yavaş yavaş. iki tane parçamı söyledim. Hızlıca sahneden indim. iğrenç bir performans sergilemiştim. Semanın gelmeyişiyle orda yapayalnız kalmıştım sanki. Salon dopdoluydu ama sanki boştu… ikinci yarının bitmesini zor bekledim.
Tüm etkinlik tamamlandığında hemen salondan kantine yukarı çıktım. Semayı arıyordum ulaşamıyordum. En son kantine baktığımda gördüm orda…
Sınıfından arkadaşlarıyla oturuyor kahkahalar gülüşmeler havada uçuşuyordu… Yanına gittim:
‘Sema benimle biraz dışarı gelir misin?’
‘Ne oldu ne var?’ dedi. Sonra kalktı kantinin kapısına çıktık. Kolundan tuttum usulca:
‘Neden gelmedin? Neden dinlemedin beni?’
‘Off Fırat hiç uğraşamıcam şu anda!’
Bu cümleyi duyunca çılgına dönmüştüm. Sadece yüzüne baktım. Sadece baktım Cevap vermeden salona geri döndüm. Bir hışımla içeri girdim. Herkes vedalaşıyordu ve dağılıyordu. Hızlıca ve nefes nefese etrafıma bakmaya devam ettim. Nilgünü arıyordu gözlerim. Nihayet sahne arkasında buldum onu:
‘Hadi çabuk giyin toplan gidiyoruz!’
‘Fırat sakin ol ne bu halin tamam gidelimde nereye gdiyoruz noluyor?’
‘Offf fazla uzatma hadi giyin beraber sahile gidelim çok sinirliyim.’
‘Tamam bekle.’
Üzerini giyinip geldi. Herkesin vedalaşmasını beklerken zaten tüm okul dağılmıştı. Biz çıkarken dışarı okuldan sadece etkinlik ekibi kalmıştı dışarıya çıkan.
Sahile doğru yürümeye başladık. Tüm olanları anlattım tekrardan. Sonra Nilgüne döndüm:
‘Elimde olsa ayrılırdım ama elimde değil. Seviyorum.’
‘Bunları oturunca konuşalım’ dedi. Tamam dedim. Çantasından bira çıkarttı. içe içe sahile doğru yürümeye başladık. Sonra kayalıklara geçtik oturduk. Bir yandan içiyorduk bir yandan sohbet ediyorduk. Nilgün bana döndü:
‘Sen daha toysun. Daha kimbilir kimseyle sevişmemişsindir bile. Böyle hissetmen çok normal ama kullandırtıyosun kendini farkında bile değilsin!’
Toy kelimesi beni çok rahatsız etmişti. O dakikadan sonra hiç bir şey umrumda değildi sanki. Aşırı derecede zor durumda hissediyordum kendimi. Sığıncak limanımda tam karşımda hatta dibimde oturuyordu. Hatta ve hatta sığınmama hazır bekliyordu.
‘Sen bana toy demekle çok büyük hata ettin. Ne yani şimdi sana kendimi ispat etmekle mi uğraşıcam? Hiç sanmıyorum canım!’
Diyerek cevap verdim bu lafına. Nilgün benden sadece bir yaş büyüktü ama gerçekten benden kat ve kat daha tecrübeliydi. Benim Semaya olan saf ve temiz sevgim onu etkilemiş:
‘Senin Semaya olan sevgin beslediğin duygular beni çok etkiledi. Yani senden etkilendim. Sana Semadan ayrıl gel bana diyemem evet ama inan bana söylediklerimde haklıyım, gör artık.’
Sustum. içimde sadece ‘toy’ kelimesinin verdiği hırs vardı. Güzel bir cümleyle bertaraf etmiştim o kelimeyi fakat bir cümle yetmeyecekti. Nilgünün zaten bana olan ilgisini farketmiştim. Evet çok iyi bir arkadaştı arkadaş canlısı fedakar birisiydi ancak içimdeki şeytan o gece ona o gözle bakmıyordu. Bir an kalkıp gitmeyi düşünsemde bunu yapmadım. Şeytanın söylediklerini birer birer yapmaya başladım. O günün sonunda yaşadığım hırs ve sinir şimdi kendimi ıspat etme çabasına dönüştürmüştü. Nilgünün tek lafı beni diğer manada kendine çekmeyi başarmıştı.
Biramdan son yudumu alıp sigara yaktım. Sonra Nülgüne döndüm sigaradan bir fırt çekip üflerken konuşmaya başladım:
‘Bu akşam sana toy olmadığımı uygulamalı olarak göstericem. Hazır mısın?’
Dumanı yüzüne üflerken kurduğum bu cümle Nilgünün gözlerini kapatıp bana yaklaşmasına sebep oldu. Artık ok yaydan çıkmıştı. Dudaklarımız birbirine yapışık bir vaziyette bir yandan öpüşüyor bir yandan da belinden kavrıyordum. Sonra bir anda kendimi geri çektim. Yüzünü tuttum, kulağına yaklaştım:
‘Sen bana toy demiştin dimi?’
diyerek üzerindeki tişörtü omzundan aşağı doğru bir anda açtım. Artık şairinde dediği gibi ‘yüzünün bittiği yerde memelerin vardı, memelerin kahramandı sonra, sonrası iyilik güzellik…’
Sonrasını anlatıp size ferre malzemesi yapmayacağım tabikide. Fakat işte tam o anda benim içimdeki şeytan tamamen ortaya çıktı…
Artık bir yanım aşık Fırattı, diğer yanım pişman Fırat, diğer diğer yarımsa toy olmayan Fırattı artık….
başlık yok! burası bom boş!