-
51.
+2Part 27Tümünü Göster
…
Geceleri yastığa kafamı koyduğumda içimden gelen sesleri dinliyordum. Bir yandan duygularım bir yandan mantığım konuşuyor, ara sıra ikisine de müdehale ediyordum. Çok fazla küfür ettiğimde oldu her ikisine. Biri başka konuşuyor diğeri başka konuşuyordu. Hangisini dinleyeceğimi şaşırmıştım.
Sonra akışına bırakmaya karar verdim. Mücadele ettikçe bir sonuç elde edemiyordum çünkü. Artık herşey olacağına varacaktı. Çok fazla düşünmeyecektim ve huzuru bulacaktım. Tek beklentim buydu.
Öğlencilerin okula geliş saatinde Serdarı yakaladım. Okuldan kaçıp benle sedirli kafeye gelmesi için ikna ettim. Sonra ismailde bize katıldı. Semaya Handeye ve Tuğbaya söylememiştik. Çok ani oldu haber verme gereği duymamıştık.
Sahilden yürüye yürüye sedirli kafeye geldik. Oturduk çaylarımız geldi sigaralarımız yanıyor… Muhabbet sohbet esnasında tam kapıya yüzümü döndüm ki kapıdan kimler giriyor kimler…
Hande, Tuğba ve Sema bizi takip etmişler. Yanımıza oturdular. ismaille Serdar hemen durumu açıkladı ve hallettiler. Ben açıklama gereği hissetmedim. Zaten Serdarla ismail o sırada gerekeni söylemişlerdi. Aynı durum benim içinde geçerliydi. Semanın suratı beş karıştı, usulca döndüm:
‘Sevgilim, bak işte bir sorun yok, sizden bahsetmekten başka napıyoruzki zaten? Seviyoruz uleenn’ diyerek gülümsedim ve sarıldım. Olayı şakaya vurarak yumuşatmaya gayret ettim. Demiştim ya artık bu şekilde davranacaktım, rahat olacaktım. Sonra Sema durdu boş boş baktı, ‘yemeği önünden alınmış bir kedi’ gibi astı suratını. Hiç bir şey söylemeden yanımdan hızlıca kalkıp çantasını alarak koşa koşa dışarı çıktı.
Peşinden gitmedim ilk başta. Sonra dayanamadım çıktım. iskeleye doğru gittiğini gördüm. Uzaktan biraz izledim. Oturdu. Biliyordum arkasından gitmemi bekliyordu. Gidicektim fakat uzaktan biraz izledim. Sadece öylece oturuyordu. Yanına gittim:
‘Sema, bitanem neden böyle davranıyorsun ne oldu?’ diye usulca sordum biraz yakınlaşıp. Cevap vermedi. Sadece sinirli bir şekilde oturuyordu. Tekrar konuştum:
‘Hayatım, sorun edicek bir şey yok hadi gidelim arkadaşlarımızın yanına.’ Diyerek ikna ettim. Kalktık tekrar sedirli kafeye oturduk. Akşam olana kadar gene çok fazla rahatsız edici davranışla karşılaşmama rağmen sesimi çıkarmadım. Lakin artık sesimi çıkarmayacaktım.
Aşırı derecede beni rahatsız etsede Semadaki bu değişim, aldırış etmemeye çalışıyordum artık. Çünkü ona aşıktım. Deli gibi aşıktım… Ondan vazgeçebilmem için geçerli bir sebep yoktu yaşadığımız ilişkide. Herşeyle beraber kabullenmiştim. Ne kadar rahatsız olup kavga etsemde sonucunda kabullenen taraf bendim. Ne zamanki o rahatsız olsun gene kabullenen bendim… Ben fakat bu durumuda kabullenmiştim artık…
O günü kazasız belasız atlattıktan sonra biraz öğretmenler günü etkinliğininde bana vermiş olduğu moral motivasonla günler güzel geçmeye başlamıştı. Rahat davranma kararım keni üzerimde etkili olmuş önceki kadar kafama takmıyordum hiçbirşeyi. ilişkimiz aynı gitsede ben aynı değildim artık. Daha az kafama takıyor daha az kavga etmeye çalışıyordum. Yaşananlar aynıydı hatta daha ağırdı fakat tepkilerim daha hafıfti.
Öğretmenler günü etkinliği yaklaştıkça provalar artıyor, artık akşamları da bir prova yapılıyordu. Etkinliğe kadar akşam provaları üç veya dört kez olmuştu toplamda.
Akşam provalarının bir tanesinde herkesle vedalaştıktan sonra okul kapısına doğru yöneldim. Tam dışarı adımımı atcakken arkamdan bir ses:
‘Fıraaaaat! Fırraaaaat! Benide bekle beraber gideliimmm.’
Bağıran Nilgünden başkası değildi. ilk an tereddüt ettim. istemedim. Ben düşünüp cevap verene kadar yanıma kadar gelmişti zaten:
‘Sahilden yürümüyor musun eve giderken?’
‘Evet, nolduki?’
‘Ee tamam işte bu akşam beraber yürüyelim bende yalnız gitmemiş olurum.’
Sustum ilk baş. Sonra:
‘E peki madem yürüyelim.’ Dedim isteksiz isteksiz.
Hava karanlıktı. Yürürken bir yandan gırgır şamata yapıyor bir yandan da çekirdek yiyorduk. içim hiç rahat değildi aslına bakarsanız. Fakat rahat olmaya karar vermiştim. Ben yanlış bir şey yapmıyordum sonuçta arkadaşımla yürümekten başka bir şey değildi bu yaptığım. Semanın bundan fazlaca rahatsız olması tabikide önemliydi benim için yoksa bu kadar düşünmezdim. Evet önemliydi fakat son zamanlarda yaşattıklarından sonra…
Sahile kadar yürüdük beraber Nilgünle. O anlattı ben anlattım. Semaya dair herşeyi anlattım. Onu nasıl sevdiğimi yaşadıklarımızı nasıl bu duruma geldiğimizi herşeyi biliyordu artık. Bütün hikayeleri dinletikten sonra döndü bana baktı:
‘Sen bence fazla yormuşsun kendini. Belkide tek taraflıdır senin sevgin. Farkında bile olmayabilirsin. Semayı az çok tanıyorum. Senide artık az çok tanıyorum. Eminimki şuan bu kadar üzülmen onun umrunda bile değildir!
Çok sinirlenmiştim. Nilgün gene üzerine düşmeyen işlere burnunu sokmaya kalkışmıştı ve sokmuştuda. Fakat bu sefer kafamda bir soru işareti belirdi. Acaba Nilgün doğru söylüyor olabilir miydi? Acaba beni uyandırmaya mı çalışıyordu, yoksa beni kandırmaya mı çalışıyordu? Meriçin yakın arkadaşı olduğu fikri aklıma geldikçe iyicve içim bulanıyor işin içinden çıkamıyordum. Evet Nilgün iyi kalpli ve arkadaş canlısı birisiydi. Fakat bana olan yaklaşımı çok farklıydı.
O gün eve gittiğimde bütün gece bunları düşündüm. Nilgüne mesaj attım:
‘Acaba haklı mısın diye düşünüyorum bazen.’
Cevap anında geldi:
‘Haklı olmayı isterdim.’
‘Neyse, elektrikler gitti, şarj az, görüşürüz.’
‘Şuan karanlık bir yerde olmak isterdim…’
Son mesajı okuduğum zaman çok şaşırmıştım. Nilgüne karşı tamamen arkadaşça yaklaşıyordum ben fakat sanırım onun tarafında bu hiçte öyle değildi. işime gelmişti açıkçası. Bunca sıkıntının arasında bunca sorunun arasında bir macara gibi.
Anlamamazlıktan gelerek konuyu kapattım. Ertesi gün okulda çok fazla karşılaşmamaya çalıştım. Çünkü için rahat değildi. Nilgünün bana karşı bir şeyler hissediyor olma ihtimali bile beni korkutuyordu. Zaten ilişkim berbat gidiyordu ve ben ilişkimi daha fazla berabet bir duruma sokmak asla istemiyodum…
başlık yok! burası bom boş!