/i/Tespit

  1. 26.
    0
    Ayrıca mustafa kemal megiddo savaşında 7.ordu komutanıydı ve o savaş kaybedildi senin bakış açından bakarsak o da vatan haini
    ···
    1. 1.
      0
      Mustafa Kemal savaşıyordu kaybetti. Sen en son cepheye inen padişah kimdi hatırlıyor musun? Ama Mustafa Kemal 'Osmanlı' soyundan değildi değil mi?
      ···
    2. 2.
      0
      Padişahların ordunun başında sefere çıkması keyfiyeti XVII. asır sonuna kadar muntazaman devam etti. Bundan itibaren padişahlar ordunun başında sefere çıkmadılar. Bu bir zaaf olarak görülmemelidir. Çünki aynı devirde, Avrupa’da da artık krallar orduya bizzat kumanda etmiyordu. Asker-hükümdar tipinden; devlet adamı ve diplomat-hükümdar tipine doğru bir değişiklik meydana gelmişti. Artık harblerde teknik ve taktik; şecaat ve kuvvetin önüne geçmişti. Padişahlar, ordunun başında sefere gitmektense; bu işi ehli bir vezire tevdi edip, merkezde kalarak, otoriteyi korumayı daha uygun görmüştür.

      Üstelik artık bir meydan muharebesiyle harbin nihaî neticesi alınır olmaktan çıkmıştı. Aylarca, yıllarca sürüyordu. Padişahın bu kadar uzun müddet pâyitahtı terk etmesi, başka gâileler doğurabilirdi. Çeşitli nüfuz grupları, öldürülmeyip sarayda yaşayan şehzâdeleri kullanarak fitne çıkarabilirdi. Hem artık ailenin en yaşlısı tahta çıktığı için, padişahlar eskisi kadar genç ve dinamik değildi. O yaşta, at üzerinde kilometrelerce uzakta aylar, yıllar geçirmesi imkân harici idi.
      ···
    3. 3.
      0
      Sonra gelen padişahlardan sefere bizzat çıkmak isteyenler yok değildir. Meselâ Sultan III. Mustafa, Ruslara karşı tarihteki ilk mağlubiyeti tattığımız harbe bizzat çıkmak istemiş; ancak hastalığı engel olarak vefat etmişti. Yine de ordunun sevk ve idaresinde, askerin yüreklendirilmesinde merkezdeki hükümdarın çok mühim rolü olmuştur. Osmanlı Devleti’nin kazandığı son zafer sayılan 1897 Osmanlı-Yunan Harbi’nde, zamanın padişahı Sultan Hamid’in günü gününe merkezden orduyu yönlendirerek gâlibiyete yardımcı olduğu meşhurdur. Kanun-ı Esasî’ye göre, padişah ordunun başkumandanıdır. Yaver-i Hazret-i Şehriyarî adıyla askerî müşavirleri vardır. Mustafa Kemal Paşa, son padişah Sultan Vahîdeddin’in böyle yaveri idi. Mukavemet hareketlerini tek elden yönetmek gibi gizli bir vazifeyle ve fevkalâde salâhiyetlerle Anadolu’ya gönderilmişti.
      ···
    4. 4.
      0
      'Avrupa’da da artık krallar orduya bizzat kumanda etmiyordu.'
      Demek ki işimize geldiğinde batılılık kötü işimize gelmediğinde iyi. Savaşı başlatan erk'in savaşta bulunmaması da ayrı bir manidar.

      'Padişahlar, ordunun başında sefere gitmektense; bu işi ehli bir vezire tevdi edip, merkezde kalarak, otoriteyi korumayı daha uygun görmüştür.'

      pek ehline devretmek yerine Otoritesini sağlamlaştıracak kişileri tercih etmişler. Zira padişah taifesi için otoriteleri halkın bekasından her zaman önemlidir. Vahdettinin mondros'a koydurttuğu ilk maddenin, hanedanın güvenliği olması bu durumu çok güzel örneklendiriyor.

      'merkezden orduyu yönlendirmek'
      evet bu gerçekten ilginç bir tanım sanki savaş değilde medieval total war oynamış birileri. Zira savaş başarısız olduğunda sahadaki kumandanın kellesi gider padişahın değil.

      Vahdettin'in Atatürk'ü anadoluya vatanı kurtarması için göndermesi teorisine gelirsek(ispatlanmamış herşey teoride kalır)
      Milli kuvvetlere karşı kurulmuş kuvay-ı inzibatiye gayet niyeti belli eder.
      ···
    5. diğerleri 2
   tümünü göster