-
1.
+1Annem ve babam islam kültürü ile büyüyüp yetiştikleri için Noel i pek fazla takmazlardı. Ancak onlarda herhangi bir inanca sahip değildi. Özellikle ingiliz ve Amerikan vatandaşlar Noel gecesi okula panayıra çevirmiş her yer renkli balonlar ve süslemelerle doluydu. Okulda alkol içmemizde hiçbir zaman sakınca olmadığı için Noel geceside alkolun dibine vurmuşlardı. Ertesi gün Noel tatili için herkes evlerine gidicekti ancak okulum ikamet ettiğimiz yere uzakta olduğu için ben okulda kalmayı tercih ettim. Meriç gitti ve ben okulda Bilge ile kaldım. Profosör Alfred inde hiçbir yere gitmeyeceğini duyunca içten içe sevinmiştim. Çoğu öğretmende tatil için evlerine gitmişti. 1 hafta sürecek bu tatilde zamanımı genellikle kitap okuyarak geçirmeyi planlıyordum. 5-6 bin kişilik okuldan toplasanız 100 kişi kalmıştı. Bilge ile okulun geçmişini araştırıyor bir yandanda öğrendiklerimizi kendimize anlatıp günümüzü böyle tamamlıyorduk. Tatilin 3. günü aklıma Profosör Alfred in odasında gördüğüm semboller geldi. Sembolü tanımlamak gerekirse beşgen biir şekil ve ortasında fare cinsi bir sürüngen canlı bulunuyordu. Bu konuyu Bilge ye anlatma kararı aldım ve konuyu açtım. Bilge de şaşkınlıkla beni dinliyordu ve "O zaman kitaplardan araştıralım ne anlama geldiğini" dedi. Bu fikir aklıma yatmıştı ancak tüm gün boyunca o semboller ile alakalı gram bilgi bulamadık. Bunun ne anlama geldiğini öğrenememek canımı sıkmıştı. Bilge ye "Dışarı çıkıp hava alalım böyle olmayacak" dedim. O da kabul etti ve okulun çevresinde bir kaç tur attık. Okulda pek fazla kişi kalmadığı için okulun yanında ki gitmememiz gereken yasaklı yere gidersek kimsenin bizi görmeyeceğini düşündük. Türk aklı işte okulun bahçesine yasak deseydiler okulun bahçesinden ayrılmazdık. Bilge ile okulun yanındaki taş merdivenlerden inip çimenlik bir alana geldik. Burası temizdi ve insana huzur veriyordu. Çimenlik alanın ortasında sadece bir ağaç vardı öğlen sıcağının etkisiyle o ağacın gölgesine oturduk ve düşünmeye başladık.Tümünü Göster
Bilge: iyice dikkat ettin mi? Sembolleri benzetmiş olamaz mısın?
Ben: Kör değilim Bilge... O kapının arkasında ne olduğunu düşünüyorum.
Bilge: Profosör Alfred e soralım istersen.
Ben: Saçmalama beni öldürsende böyle bir şeyi yapmam.
Bilge: iyi meraktan kendini ye bitir o zaman.
Bu şekilde atışmalar geçti aramızda. Gerçektende kendimi yiyip bitiriyordum.
Ben: Peki gizlice Alfred in odasına girip kapının arkasında ne olduğuna bakabilirmiyiz?
Bilge: Asıl sen şimdi saçmaladın! Eğer biraz daha saçmalamaya devam edecek olursan tek başına düşünmek zorunda kalacaksın!
Bu çıkıştan sonra hiç bir şey demedim ve bu işi tek başıma yapmaya karar verdim. Ama nasıl giricektim o odaya? Hiç bir fikrim yoktu. O karanlık tuvalette söyleyeceğim sihirli kelimeleri bile bilmiyordum. Tüm günü bunu düşünerek geçirdim. Ertesi gün kalktığımda o sembollerden başka yerde olup olmadığına bakmaya karar verdim. Tüm okulu gezecek olsamda bunu yapmalıydım. O gün Bilge ile hiç konuşmadan tüm okulu gezdim. Aynı sembolü bulmak değil, benzerini bile bulamamanın üzüntüsüyle yatakhaneye dönüp dolabımdan bir hikaye kitabı alıp şöminenin başına oturdum. 400 sayfalık kitabın 120. sayfasında olmama rağmen kitaptan hiç bir şey anlamamıştım. Çünkü aklımı kemiren başka düşünceler vardı. Biraz sakinlemek için basit bir büyü yapıp kahve getirdim. Bir yudum almadan Bilgenin arkamda olduğunu farkettim. Arkamı döndüm ve ben ağzımı bile açmadan "Sonunda bırakmışsınız beyfendi" dedi. Ben "Hayır bu işin peşini bırakmayacağım" dedim sakince. Çocukluk aklı işte laf soktuğumu zannettim bir an için. Tam o sırada gözüme bir şey takıldı...
başlık yok! burası bom boş!