-
1.
+1ikimizde tırsmıştık. Saçma sapan bir kavga yüzünden dünyanın en iyi 2. büyücülük okulundan kovulmamız an meselesiydi. Çok geçmeden okulun hoporlörlerinden Bilge ve ikimizin ismini bağırıp Profosör Alfred in odasına gitmemizi söylediler. Profosör Alfredin odasının nerede olduğunu bilmiyorduk bu yüzden o günün kat sorumlusu nöbetçi öğretmene gidicektik. O gün nöbetçi öğretmen Paranormal Mistik Güçler öğretmenimiz Acey miş Kibarca yanına yaklaşıp Profosör Alfred in odasını sorduk. Bize ne suç işlediğimizi sorduğunda ise herşeyi apaçık şekilde anlattık. Konuşmamı bitirdiğimde gözleri gülüyordu. Sanki okuldan atılacağıma sevinmiş bir hali vardı. Sert bir şekilde "BENiMLE GELiN!" diye ağırdı. Acey i takip ettik. Bizi okul koridorunun en sonundaki karanlık tuvalete zütürdü. Burayı daha önce bir kaç kez görmüştüm ama oraya girmeye kimse cesaret edemezdi. Eski bir tuvaletti burası. Ancak temizdi. Acey tuvaletin ortasına eğilip işaret parmağı ile renkli daireler çizmeye başladı. Bunları yaparken sessiz bir şekilde bir şeyler söylüyordu çok geçmeden yerde bir yuvarlak bölme açıldı. Merdiveni yoktu sadece kocaman bir delik ve aşağısı gözükmüyordu. Acey " Benimle gelin hadi" diyerek aşağıya atladı. Bilge de cesaretini toplayıp 10 saniye sonra atladı. Ve mecburen bende atladım ancak birden bir odada belirdik. Acey ben ve Bilge etrafımıza bakıyorduk. Şaşa lı bir masa vardı ve burasının Profosör Alfred in odasının olduğu her yerden belli idi. Acey "Oturun" dedi. Bilge ile karşılıklı masanın önündeki koltuklara oturdu. Acey ise "Burada bekleyin Profosör birazdan gelir" diyerek masanın karşısında ki perdeyi aralayıp gümüş bir kapıdan çıktı. Kapıyı incelemek için ayağa kalktım şaşırmıştım çünkü kapının üzerine işlenmiş semboller bana çok tanıdık geliyordu. Babamın asasısın üzerindeki semboller ile tıpa tıptı. Sembolleri gördükten sonra Bilge ye hiç bir şey çaktırmadan yerime geri oturdum. Bilge herzamanki gibi sessizdi. 5 dakika sonra Profosör Alfred bizim geldiğimiz yerden geldi. Ancak inerken bizden çok daha yavaş inmişti bu da beni biraz şaşırttı. "Efendim bunu nasıl yaptınız?" dedim. Gözlüklerinin üzerinden bakarak biraz düşünüp "Boşver" dedi ve yerine oturdu. "Evet peki neden buradasınız" dedi. Nasıl yani bizim neden orada olduğumuzu bilmiyormuydu? Belkide olayı bizden duymak istemiştir diyerek bir de Mr. Alfred e olayları baştan sona anlattım. Alfred Bilgenin dışarı çıkmasını söyledi. Bilge de nazikçe selam verip dışarı çıktı. Ama asıl büyüyü o yapmıştı ve onu dışarı göndermesi sinirimi bozmuştu biraz. Profosör masasından kalkıp yanıma geldi ve asasını masanın üzerine tutarak "CALLOFORY!" Diye bağırdı. Masanın üzerinde orta baş parmağımın ucundan dirseğime kadar olan uzunlukta bir asa belirdi. Renkli bir asaydı bu. Daha önce görmemiştim ve eline alıp bana uzattı. Hiç bir şey söylemeden yerine oturdu ve konuşmaya başladı. "Babanın döneminde de okul müdürlüğü yapmıştım. Bu asayı babandan seninkine benzer bir suç işlediği için almıştım. O zamandan beri bu asa benim depomda durur. Şimdi bunu sana vermenin zamanı geldide geçiyor bile" diyerek gülümsedi. Cılız bir sesle "Efendim peki ya ceza?" dedim. "Unut gitsin. Siz Türkleri bilirim nasıl olsa tekrar yapacaksın" dedi. Ben bu cümleyi duyunca hafif gülmeye başladım. Asanın renkleri ve ışıltısı beni benden almıştı. Onu cebime koydum. Profosör "Şimdi gitte biraz asanı arkadaşlarına göster" diyerek o klagib yaşlı gülüşünü yaptı. Bu günden sonra Alfred ile aramda inanılmaz bir bağ oluştu. Noele kadar iki günde bir sık sık görüşür olduk. Noel zamanı geldi çattı ancak okulda kimsenin dini olmadığından Hristiyan da yoktu. Bu yüzden Noel onlar için kutsal bir değerden fazla eğlenceydi.Tümünü Göster
başlık yok! burası bom boş!