-
26.
+5Part 10 – Bölüm 1Tümünü Göster
Artık havalar iyice soğumaya başlamıştı. Ben nedense okulda soğuk havaları daha çok severdim. Sınıflarda ve koridorlarda daha samimi bi hava olurdu çünkü. Montlar askılarda pencereler kapalı sınıflar koridorlar sıcacık. Hem ortam sıcak hem insanlar sıcak hem dostluklar sıcak. Daha ne isterdimki?
istisnasız bir insan evladının en saf ve en temiz duyguları yaşadığı dönemlerdir 14-18 yaş arası. Bence bu böyle. O yaşlarda öğrendik hepimiz kahpeliği, aşkı, sevgili, muallakliği. ilk o yaşlarda rastladık. Saf tertemiz duygularımıza zehrin karışmaya başladığı yaşlara kadar dünya tertemizdi, savaşsızdı, yeşili daha çoktu…
Tabiki benim içinde aynen bu şekildeydi. Tabiki bu şekilde hissetmeyen bazı istisna insan evlatlarıda vardı. Fakat hikayenin bu duygu yüklü ve saf temiz ilerleyen akışında şuanki bölümlerde bu omurgasızlara şimdilik yer vermiyorum.
ilerde hepsini tanıtıcam sizlere. Teker teker sıfatlarını yazıcam buraya. Çektirdiklerini, hissettirdiklerini, kahpeliklerini. Şimdilik saf temiz yürüyelim bakalım.
Bu güzel günlerde soğuk kış günlerinin gelmesiyle başlayan, okulun ilk günlerinden daha sıcak ve daha samimi ortam bizi dostlarımızla iyiden iyiye kaynaştırmıştı. Ahmet hoca bu kaynaşmadan bazı şeyleri değerlendirme fikriyle bizimle iletişime geçti. Bir tiyatro ekibi kurmayı düşündüğünü anlattı. Pazar kurslarına tiyatro ekibi ekleme fikri özellikle bizim sınıftan büyük ilgi ve destek görmüş, haftanın bir günü ders başlamadan önce bir buçuk saatlik bir kurs tadında etkinlik şimdi bizi bekliyodu. Tabi ben gene o meşhur heyecanımı yaşıyodum. Sema ben Berna Hakan Burak Selen ve daha bi çok arkadaşımızla ismimizi yazdırdık. Tiyatro kulübü artık resmen kurulmuştu. Asil üyeleri bizim sınıftan olmak üzere sanırım yaklaşık 18-22 kişiydik. Etkinlikler her Çarşamba günü sabah 9da başlayacak ve ders saatine kadar sürecekti.
Etkinliğin ilk günü konferans salonunda toplandık. Diğer sınıflardan öğrenciler geldikçe ortamımız daha da genişlicek gibi görünüyodu. Ahmet hoca klagib tanışma merasimini yaptıktan sonra ilk gün etkinliği olarak bizi ayakta çember halinde sıraya dizdi. El ele tutuştu herkes. Gözlerimizi kapatmamızı söyledi. Herkes gözünü kapattığında elindeki kağıttan şiirlerle ve güzel cümlelerle besleyerek bizi bi yolculuğa çıkardı.
‘Evet beyler bayanlar kesinlikle gözünüzü açmıyosunuz. Yoksa tadı kalmaz. Fırat kapa gözünü abicim. Selen, tamam artık gülme. Ersin, tamam abicim gülmüyoruz. Evet başlıyoruz artık. Hissedin arkadaşlar. Şuan sınıftasınız. Çemberimizin ortasından bir gözsünüz hepiniz. Dışardan gurubumuza bakan bir gözsünüz. Şimdi gurubumuza daha yukardan bakıyosunuz. Evet ne kadarda kalabalığız dimi? Evet şimdi daha yukardan bakalım mı? Çatıya çıktık sanırım he, gözler kapalı kalsın. Uçmaya başladık. Arkadaşlar okulun çatısı göründü nerdeyse. Ne kadarda büyük dimi? Daha da yükseliyoruz evet. Şimdi nerdeyse meydanı görebiliyoruz dimi? Hadi biraz daha çıkalım, işte ormanımız arkadaşlar. Ne kadar da büyük dimi? Şimdi daha yukarı arkadaşlar, tüm sahili görmeye başladınız mı? işte şuan nerdeyse bulutlara yaklaştık. Anadolu yakası ayaklarımızın altında. Ne kadarda güzel boğaz arkadaşlar. Uçuyoruz… Şimdi istanbul.. Ne kadar da büyük dimi? Yükselin arkadaşlar, daha yukarıya yükselin. inanılmaz dimi? Ülkemiz ne kadarda büyük. Şimdi dünya, inanılmaz büyük. Işık hızındayız. Güneşe bakın arkadaşlar. inanılmaz büyük… Yükseliyoruz.. Samanyolundan çıktık. Kainatımız, ne kadarda büyük dimi arkadaşlar?... ’
Ve Ahmet Hoca el şaklattı herkes gözünü açtı. Uçmuştuk, resmen animasyon yaşamıştık. Akıcı anlatımıyla bizi uçurdu Ahmet Hoca. Sonra şunları söyledi:
‘Evet beyler bayanlar, şimdi burnu havada olan kaldı mı? Koca kainatta bir gözdünüz. Yükseldikçe kendinizi bile göremez hale geldiniz. Sonra dünyayı bile göremediniz. Hatta sonra belki samanyolunu bile. Siz siz olun, kendinizi bilin.’
Bir alkış koptu. Gerçekten etkileyici bi eğitim olmuştu. Herkes yerine geçtikten sonra Ahmet Hoca güzel şeylerden bahsetti biraz. Sonra guruba şarkı söylemeyi bilen olup olmadığını sordu. Ersin diye bi çobuk bir anda ‘çarşambayı sel aldı…’ diye girdi şarkıya. Çokta güzel söyledi. Bu arkadaşımız sınıf tekrarı yaşayan 9.sınıflardan tombik bir solist arkadaşmış. Tanışmada hobileri arasında solistlik olduğunu söylemişti. Gerçekten hobi olarak değil konservatuara falan gitmeliydi. Orda tanıştık. Dedim ya, bir anda samimi olunan yıllar. Çok sevdim ben çocuğu. Saf temiz birine benziyodu. Sanatsal yönü olan birinden ne zarar gelirdiki? Gelmezdi. O günden sonra Ersinle çıkışla braz yürüyüp sohbet etmiştik. Çorabından L&M marka sigarasını çıkarıp ikram ettiği anı hala unutamam.
Artık kurs dışında da bi ekinliğimiz olduğuna göre Semayla daha sık görüşebilirdik ve görüşüyordukta. Ama hala daha baş başa çıkmamıştık. Sanırım uzun bi zamanda çıkmıcaz gibi görünüyodu. Malum o yıllarda kolay mı hafta sonu gel gezelim demek. Para bi yandan, onun ailesinden izin alması bi yandan. Okul ve etkinlikler bizim için değişmez noktalar olmuştu. Yaşadığımız inanın bana tam olarak aşktı. Ben kendi adıma bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.
….
başlık yok! burası bom boş!