-
26.
+4Part 8 - Bölüm 1Tümünü Göster
Ramazan bayramından sonraydı galiba. Kasımın sonlarına doğru. Yağmurlu bi gün, hava leş gibi desem yeridir. Daha doğalgaz gelmemiş, heryerden dumanlar tütüyor. Havada duman kokusu var resmen. Öyle bi gündü. Okula geldiğimde Sema benimle konuşmuyodu ve en arka sıraya geçmişti. Bi anlam veremedim, ne olduğunu anlayamadım. Sonra ilk ders teneffüsünde tam Semanın yanına gidicekken Hakan beni durdurdu, bahçeye çıkarttı ve konuşmaya başladı:
‘Sana söyliceklerim var kardeşim…’
Dondum kaldım. ‘Lan gibik ne oluyo söyle dıbına koyim Sema neden benle konuşmuyo’ diyemedim. Aslında anlamıştımda işte, konduramıyodum. Dizlerim titriyodu, kollarım hissizdi. Sustum, konuşmasını bekledim.
‘Sema sana söyleyememiş, cesaret edememiş. Benim söylememi istedi’ dedi. Ben hala boş boş suratına bakıyodum. Cevp vermedim. Devam etti :
‘Ailevi sorunlarından dolayı artık seninle konuşamıcağını söyledi, benimde sana söylememi istedi…’
Gene cevap vermedim. Yanından uzaklaştım. Okulun bahçesinin kantin tarafında ücra bi köşeye gittim. Yarım saat falan oturdum. Sadece düşündüm. Başlangıcımızı, geleceği, arkadaşlarımızı, herşeyi düşündüm. Sonra karar verdimki bu çok basit bişeydi, bu şekilde bişey olamazdı, olmamalıydı, benim için bu kadar basit değildi. Kendimi toparladım sınıfa çıktım. Hakanın yanından kalkıp en ön sıraya oturdum, yanıma kimseyi almadım. Sadece derse odaklandım, kafamı toparlamaya çalıştım. Çıkışı bekliyodum onunla konuşmak için. Her teneffüste uzaktan uzaktan izledim Semayı. Yanıma bizim çocuklar geliyodu noldu falan diye soruyolardı. Çok fazla renk vermemeye, bişey anlatmamaya çalıştım. illaki anlamışlardı ama ağzımdan o cümleler çıkmıcaktı, kendimden emindim. Çıkışta bu işi çözücektim.
Son ders zili çaldığında ok gibi fırladım sıradan. Dışarı çıktım okulun kapısında Semayı beklemeye başladım. Heyecanım, stresim yerini umuda bıraktı. Resmen aşırı sakindim ve kendimden emindim. Sonra ilerde bi ‘Ay’ belirdi resmen. Geliyodu. Vay dıbına koyim be amba güzeldi lan. Yoktu öyle bi güzellik, yoktu kainatta öyle bi suret.
Beni gördü gözünü kaçırdı. Yanında Benay, Berna, Hande vardı. Yanıma doğru yürümeye başladılar. Ben onları dışarda beklerken yanlarına giderim Semayı alırım konuşurum diye düşünürken onlar yanıma gelmişlerdi. Selam verip gittiler yanımda sadece Sema kaldı. Kafasını kaldırıp bana baktı, o bakışı görünce içimde zıplayan filleri anlatmaya dil bilgim yetmiyor. O his, o kalp atışları… Sakinliğimden eser kalmamıştı. Bi on-onbeş saniye bakıştıktan sonra ‘Yürüyelim mi? Sana söyliceklerim var.’ Dedi. Heyecanım daha da artmıştı. Hemen cevap verdim: ‘Olur, bende senle konuşcaktım, seni bekliyodum.’ Dedim. Otobüs durağına doğru yürümeye başladık. Ana durakların oraya gelince durduk ikimizde. Birbirimize döndük. Hiçbişey konuşamamıştık daha. ikimizde cesaret edemiyoduk bişey söylemeye. Belkide 3 dakika 4 dakika orda öylece birbirimize baktık. Hava karanlıktı ve baya serindi. Sonra ben tam bişey söylemeye yeltencekken o da yeltendi. ikimizde sustuk gene. Ben gözlerinin içine o kadar uzun süre baktımki, artık dayanamıyodum, sarılmak istiyodum. Yanlış bi hareket yapmaktan korktuğum hiçbi hamle yapmadım. Sonra tekrar derin bi nefes aldı, belli bişey söylicekti, bekliyodum heyecanla bekliyodum, Uefa kupası finalinde popescunun penaltıyı atmasını bekler gibi bekliyodum. Sonra konuştu:
...
başlık yok! burası bom boş!