/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +5
    Kaptanın kamarasından sorumlu kadın olmuştum. Akşama kadar ortalığı temizliyor , kaptanın elbiselerini katlayıp odasını düzenliyordum. Sürekli kullandığı yerleri kendisi büyük bir titizlikle düzenliyordu zaten. Kendine has , eşyalarını sadece kendisinin bulabileceği karışıklıkta bir düzeni vardı. Garip ve karmaşık bir adamdı kaptan. Takip eden günlerde akşamları bana Türklerden , Türk dilinden ve adablarından bahsetti. izmir'de nasıl hayatta kalacağımı ve nelere dikkat etmem gerektiğini anlatmasını istedim. Her gece bana ders veriyor , sanki yeni doğmuş bir kız çocuğu yetiştirir gibi beni yetiştiyordu. ilk ayın sonunda artık mürettebat ile türkçe anlaşmaya başlamıştım. Bazı kelimeleri anlamasamda , başka kelimeleri kullanarak anlatmaya çalışıyorlar , zamanla öğreneceğimi söyleyerek geçiştiriyorlardı. Mürettebat zaman geçtikçe beni sevmeye başlamıştı. Bir kaç kere ambardaki sebzeler ve bakliyatlardan onlara kadın eli değmiş yemekler yaptım. Hayatımda kurduğum en güzel aile ortamı buydu. Daha önce hiçbir ailenin içinde bu derece sağlam ve samimi bir bağ görmemiştim. Bazı gecelerde kaptanda muhabbete dahil oluyordu. Kaptanın geleceği gecelerde sabahtan akşama kadar bütün mürettebatta akşamı iple çektikleri bir heyecan oluyordu. ilk gece bu heyecanın sebebini anlamamıştım. Bütün çalışanlar işlerini titizlikle yapıyordu. Ve biran önce işlerini bitirip akşam için hazırlık yapmak için adeta yarışıyorlardı. Denizin ortasında ne olabilirdi ki ? Ne gelebilirdi ? Bir dansçı gelip bütün mürettebatı eğlendirecek değildi ya ? Yada okyanusun ortasında gece bir eğlence düzenleyip bir gecelik mola vereceğimiz bir eğlence adası mı var ki ? Diye merak etmiş kendi kendime sormuştum. Akşam olduğunda bütün mürettebat güverteye toplanmıştı. Genişçe bir daire şeklinde oturulmuş dairenin bütün taraflarından net bir şekilde görülecek ve duyulacak yere kaptanın oturması için beklemeye başlamışlardı. Kaptan elindeki feneri alarak dairemizin tam ortasına koydu. Hemen yanı başında duruyordum. Sanki ortamızda bir ateş yanıyordu. Fenerin titrek bir mum alevi gibi parıldayan ateşi yüzümüzü okşayan nazenin bir kız eli gibiydi. Ve kaptanın anlattığı hatıralar ve anılarla şenlenen yüreklerimizin huzuru anlatılamayacak kadar güzeldi. Muhabbetin ortalarına doğru kaptanın sağ kolu ihtiyar Bekir , içeriye gidip büyük bakır bir şey getirdi. Bakırdan dev bir sürahiye benziyordu. Her yerinden zincirler ve türlü boncuklar geçirilmiş işlemeli orjinal birşeydi. Türklere has olduğunu söyledikleri bu şeyin semaver olduğunu söylediler. içine odun ve benzeri küçük tahta parçaları atarak ateşi harlıyor bir yandan demlikten çayın olup olmadığını kontrol ediyorlardı. Bekir'in onayını aldıklarına mürettebattan semavere en yakın kişi çayları dolduruyor ve teker teker dağıtıyordu. Ama onları asıl keyiflendiren şey muhabbetin sonlarına yakın yaptıkları türk kahvesiydi. Adına kahve deselerde normal kahveden çok farklıydı. Normalde her sabah içip , içmeden kendime gelemediğim kahvenin yanından bile geçmiyordu tadı. Lakin muhabbet esnasında başlarda biraz acı gelsede , zamanla alışmaya başlayıp , bazı zamanlar gerçekten tutku ve arzu ile nerede kaldığını sorduğum olmuştu. Kaptanın sayesinde türklere ve izmire karşı bir sempatim oluşmuştu. Özgürlüğümü elde edeceğim şehir gözümde şirinleşmeye başlamıştı. Ve bu durumdan sonsuz bir hoşnutluk ve mutlulu duyuyordum. Her şeye rağmen günler günleri izlemiş biz nihayet izmir limanına demir atmıştık. Kaptandan ve küçük ailemizden ayrılmanın vakti gelmişti. Kısa zamanda büyük bir bağ ile bağlandığımı o zamana kadar hiç farketmemiştim. Kaptan bana iyi dileklerini sunan bir konuşma yaparak elimi sıktı. Ben ne kadar güçlü durmaya ve türk kültürüne aykırı olduğunu bilmeme rağmen dayanamadım ağladım. Ve kaptana sarıldım. Bütün mürettebat bu yaptığımın yanlış olduğunu bilseler de ses etmediler. Kaptanda karışmadı bi süre. Beni sevdiklerinden çok büyük bir hoşgörü ile yaklaşıyorlardı. Her biri ile ayrı ayrı vedalaşıp çantamı omuzlayarak indim limanda. Ve özgürlüğümü sonuna kadar hissedeceğim topraklara ilk defa ayaklarımı bastım. işte burasıydı. Buradan kim bilir nerelere, ve kimlere gidecektim bilemiyorum. Kader beni hangi limanlarda sürükleyecek , hangi gecelerde hangi kültürleri öğretecekti kim bilir. Bildiğim tek şey , özgürlüğümün tadını , ağzımdaki bütün hücrelerde hissedebiliyordum.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster