-
1.
+6Biraz vaktim vardı ofiste, Part 2yi tükürüyorum beyler.Tümünü Göster
Buyrun.
….Ertesi gün okulun ikinci günü sabah kalktım 8de. 14 Eylül 2004 / Salı. Öğlenciydim ama uyku tutmamıştı. Müzik açtım. O zamanlar evimizde henüz internet yoktu. 146 dönemleri. Merkeze inip CDciye ‘karışık slow yapsana abi’ diyip CD aldığımız dönemler. Taktım bi karışık. Açtım winamptan slow çalıyo. Nev, sezen aksu, Tarkan sırayla gidiyo. Sonra geldi çattı vakit. Saat 11.00. Hazırlandım. Düştüm gene yollara. Okula doğru yürüyorum. Gene saçlarım deyvit bekım. Geldim okulun kapısına. Derin bir nefes aldım. Girdim içeri. Günlerden 14 Eylül 2004 Salı. Bahçede koşuşan kalabalıklar. Bi grup geçmiş kızlı erkekli takılıyo. Bi grup geçmiş voleybol oynuyo. Bi grup geçmiş futbol oynuyo pas yapıyo. Etrafta gezinen bolca yalnız adam var. Ama hiç yalnız kız yok. Kızlar hemen kaynaşmış tanışmış dedikoduya bile başlamışlar anlaşılan. içimden geçiriyorum vay anasını bakalım nasıl ortam yapıcaz gibisinden. Etraf korkunç kalabalık havada sıcak. Çıkardım ceketimi. Dizimin üzerine koydum. Sabahçı öğrencilerin çıkması bekleniyo. Sıraya girilicek sonra sınıflara geçilicek. Asfalt zeminde kürsünün önüne yeni çizgiler çizilmiş önlerinde de sınıf kodları yazıyo. Anlaşılan o kodların önünde sıraya geçicez. Zil çaldı. Sabahçılar hızlı hızlı çıkıyo okuldan. Bende sıraya geçtim hemen. En ön denk geldi. Hakan hemen beni bulmuş yanıma geldi. ‘Kanka tünaydın’. ‘Tünaydın kanka’. Selamlaştık gene muhabbet sohbet gırla gidiyo. Sonra bi mikrofon sesi geldi. ‘Sessiz olun! Susun! Herkes sırayla sınıflaraa! Diye bizim bedenci gene bağrıyo. Sonra sınıflara çıkmaya başladık. Her sınıf sırayla geçiyo kontrol eden hocaların önünden. Sonra tam bizim sınıfa geldi sıra, hoca beni çekti kenara. Hoca dediğim bildiğin MÜDÜR!
‘oğlum bu saçlarına ne sürdün?’
‘joleledim hocam bekım tarzı.’
‘bide bekım diyo bak bak! Hemen git saçlarını yıka öyle sınıfa geç!’
‘tamam hocam…’
Küfür ede ede binbir emekle yaptığım saçlarımı yıkadım. Heryerim yapış yapış. Jole aktı içime. Sırtım bildiğin sırılsıklam. Ceketimi giydim. Sınıfa girdim kafa ıslak tabi ne tesadüf ders Ahmet hocanın. Hemen ne olduğunu sordu cevap verdim. Bidaha o sekil gelme dedi. Tamam dedim oturdum yerime. Tüm sınıf tabi beni kesiyo. Sırama geçtim oturdum hemen gözlerim onu aradı. Buldu! Uzun uzun baktım tabiki! Önündeki kısa boylu şişman ama çok tatlı bi çocukla sohbet ediyolar. Çocukla göz-göze geldim. Gülümsedi bana. Bende ona gülümsedim. Hakana sordum ‘kim lan bu?’. Hakan ‘kanka Burak. Çok iyi çocuk tanışırsınız.’ Dedi. Tamam dedim derse geçtik. Okulun ikinci günü çok önemli şeyler olmadı aslına bakarsanız. Ama önümüzdeki iki haftada iplerin kopcağı meselelerin başlangıcı bu günde oldu hep. ilk teneffüste burak yanıma geldi. O sempatik gülümsemesiyle ‘selam burak ben dedi elini uzattı.’ Cevap verdim ‘selam fırat bende’. Sonra teneffüslerde gezdik muhabbet sohbet ettik. Kral adamdır kendisiyle sonradan epey sağlam dost olduk. ikinci günde bu şekilde geççti gitti. Üçüncü günde ise burak beni yanına çağırdı sıraya. Geçtim hemen oturdum. Önümüzde de o var! Çok heyecanlıydı. Burakta tabi farkında herşeyin, aklı sıra beni yakınlaştırmaya çalışıyo. Banada sürekli ya sen amba yakışıklı çocuksun hee diyip takılıyodu. Sonra ön sırada bana döndüğünü gördüm. Tombo uçlu kalemi bozulmuş. Hemen aldım. Tamir ettim. Geri verdim. Başladı yanındaki arkadaşıyla fısır fısır konuşuyo tabi benim içim varya alevvv aleeeeeev!! Bi atak bekliyorum kendimden ama yok sıfır sıfır sıfır. Tutuluyorum doğru düzgün konuşamıyorum bile.
Böyle gel-git okulun ilk haftası geçti. Birçok arkadaşla tanıştık. Tenefüslerde kaynaştık. Sohbet muhabbet ettik. Ama benim gözüm hep ondaydı! Sonra ikinci hafta ilk gün bi baktım yanında başka birinin çantası var. ilk başlarda anlam veremedim tabi. Ama sonradan baktımki cam kenarında en arkada oturan muratın çantasıydı bu.
Hasgibtir lan dedim ne alaka murat. Muratta uzun boylu yakışıklı bi bin. idealist takılıyo çalışkan falan. Ama benimde ağzım laf yapıyo hafiften binlik var. Ders başladı farkettimki çocuk yerinde oturuyor ama çantası benimkinde! Haydaaaa dedim ne alaka. Baktım benimki çantaya sarılıyo vermiyorum diyo Murat. Muratta aklı sıra ver işte falan tarzında birbirlerine kur yapıyolar.
Ananı avradını…. Beynimden vuruldum! Noluyo lan dedim! Kaçıramazdım onu o benimdi benim olmalıydı. Nerden tanıyorum ben onu diye düşüne düşüne bulmuştum zaten bizim ortaokuldan olduğunu duyunca hatırlamıştım bile baka baka baka. Ama sanki çocukluğumdan beri benimdi… Sanki dogdugum günden beri benimle gibiydi. Onu o şekilde görünce sınıftan koşarak çıktım. Bahçeye indim bahçe bomboş. Ders başlıcak ama yukarı çıkamıyorum. Hakan geldi aldı beni. Sakinleştirdi. Geç mi kalmıştım? Lan ne geçi daha okulun ikinci haftasıydı. Ne ara tanıştılarda böyle bişey olmuştu? Deliriyodum. Ertesi gün okula geldiğimde baktım yanyana oturuyolar… O zamanlar bende fotoğraf çeken telefon yoktu, nokianın 2100 telefonu vardı. Ama bu ikisininde telefonları fotoğraf çekiyodu. Baktım telefonlara birisi 6600, diğeri 6610… Napsam napsam derken burak çağırdı beni yanına. Geçtim. Bunlar önde oturuyor. Gırgır şamata muhabbet. Bende dinlemeye çalışıyorum. Çocuk bişeyler anlatıyo ara sıra laf çakıyorum ezmeye çalışıyorum. Ama modum acaip düşük. Hiçbişey olmuyodu o artık elimden kayıp gidiyodu sanki. Hiçbişey yapamıyodum. Buraga açıldım. Herşeyi anlattım. Keşke daha önce davransaydın galiba murattan hoşlanıyo dedi. Cevap veremedim. Artık yapmam gereken tek şey beklemekti. Sadece beklicektim….
Tabi bu sırada hakan burak ben selen ayşım hayriye ve başkalarınında olduğu bi grubumuz vardı. Beraber geziyoduk teneffüslerde. Sohbet muhabbet güzel gidiyodu ama benim aklım hep ondaydı, her saniye her dakika ondaydı…
Devam edecek panpalar.
başlık yok! burası bom boş!