+7
Hızla ve öfkeyle koşarken, köşedeki bakkaldan ekmek alırken ve yastığa kafamı koymadan kafamın içinde hep aynı düşünce vardı: megamarketi çaresiz bırakmak ve onlara zarar vermek istiyordum.
Bir bilgisayar mühendisi bir megamarkete nasıl zarar verebilirdi? Gidip yangın çıkarsam sigorta şirketi ertesi gün büyük bir çekle zararı hemen tazmin ederdi. Elimde silah birkaç yöneticiyi haklasam? Hapislerde çürürdüm.
Başka ne olabilirdi? Öyle bir şey bulmalıydım ki...
Büyük bir hınçla ve inatla her hafta muhakkak bir kez megamarkete uğruyordum. Hiçbir şey almasam bile (sonuçta bir müşteri olarak girmeme engel olamazlardı) öylesine dolaşıyordum. Çalıştığım yere girmeme tabi ki izin vermiyorlardı. Orası özel manyetik kartlarla girilen, klimaların havayı buz gibi yaptığı ve bilgisayar sisteminin olduğu yerdi. Almanya’dan gelen yöneticilerin büyük bir gururla övündükleri stok takip progrdıbının çalıştığı yerdi.
“Raflardan bir sakız eksilse ekranda bunu görürüz” diye övünürlerdi hep. Dedikleri doğruydu, bir sakız kasada satılsa, tüm sakızların olduğu veri tabanına bu hemen işlenirdi. Hem donanım hem de yazılım olarak bilgisayar sistemleri ile o kadar övünürlerdi ki herhangi bir anda herhangi bir rafta bulunan sakız sayısını kesin olarak bulabileceklerini söylerlerdi. Bu konuda abartıya kaçmıyorlardı, kayıp ve bozulmaları hesaba katmazsanız gerçekten tam sakız sayısını bilebilirlerdi. Bu özel stok takip sistemin dünya üzerinde birkaç otomobil fabrikasında ve megamarkette olduğunu iddia ediyorlardı. Bu iddialarında haksız sayılmazlardı. Sistemi Almanlarla birlikte kuran bendim ve dedikleri gibi gerçekten mükemmel işliyordu. Sadece bilgisayar ayağı değil, aynı zamanda stok sayımı, kasa takibi, ürün girişi vs. hepsi birlikte mükemmel bir bütündü. Bütün ürünler ambara girişinden, kasa çıkışına kadar sıkı bir şekilde takip edilirdi ve en ufak bir kaçak dahi söz konusu değildi.
Bunları düşünüp yürürken birden çıkış kapısındaki detektör öttü. Sanırım bir müşteri ya bir şeyi kasaya işletmeden yanlışlıkla almıştı yada mutsuz bir kleptoman bir şey yürütmeye kalkışmıştı. Güvenlik detektörünün ötmesiyle birden aklıma bir şey geldi. ister megamarket olsun ister ufak bir bakkal, bütün kontroller sadece çıkışta yapılırdı, girişte hiç bir kontrol olmazdı. Başka bir süpermarketten alışveriş edip megamarkete geldiyseniz naylon torbanız içeri girmeden önce görevliler tarafından bantlanırdı, Böylece kasada karışma olması engellenirdi. Bir de ayrıca güvenlik kontrolü vardı ki o sadece üzerinizde silah yada kesici bir alet var mı? diye bakmak içindi. Bildik ve sıradan prosedür yani.
Bütün güvenlik önlemleri megamarketten herhangi bir şey çalınmaması için düzenlenmişti ama kimsenin aklına megamarkete bir şey sokmak isteyen birinin çıkabileceği gelmemişti. Öyle ya durduk yerde bir müşteri niye megamarkete mal soksun ki? Yani megamarketi durduk yerde daha da zengin etmenin görünürde hiç bir mantığı yoktu.
Bunu düşününce gülümsedim. Aklıma gelen fikrin basitliği beni bile şaşırttı. Megamarketi çıldırtabilirdim, hem de çok basit bir şekilde. Onları çok övündükleri bilgisayar sistemiyle vurabilirdim.
işten atılalı beri ilk defa yüzüme bir gülümseme ve içime bir neşe yayıldı. Hemen megamarketten çıkıp evime geri döndüm. Kapıdaki görevlinin “işten ayrılmanıza çok üzüldüm” demesi üzerine başımı sallayıp, görevliye bakıp kaygıyla yüzümü ekşittim.
Eve dönünce hemen intikam planımı yapmaya başladım.
Tümünü Göster