0
felsefi ve siyasi açıdan neo-beat hangi noktada durmaktadır?
felsefi ve siyasi anlamda da homojen bir dağılımdan söz edilemez. neo-beat içinde çok farklı siyasi ve felsefi çizgileri benimsemiş isimler, aynı üretim sürecinin parçası olabilmektedir. biz bir ideoloji ya da kuram üzerinden değil, 60’ların hepimizi birleştiren şarkıları üzerinden, ortaklaşıyoruz. umulan odur ki, yıllar geçtikçe insanlar bu üretim sürecinde silinip giderken, sonsuz hayat coşkusunun yansıdığı kalıntılar bu sayede bir araya getirilmiş olsun. varoluşçuluk, dadaizm, nihilizm, sürrealizm gibi ekollerin elbette üzerimizde büyük etkisi olmuştur. ancak neo-beat tek bir teoriyi merkezine koymak¬tan özellikle kaçınmaktadır. düşünsel anlamda farklılıkların bir arada birlikteliği bizim zenginliğimizdir. zeytinli fest’te neo-beat kamp alanında nüdist arkadaşlarla başörtülü arkadaşlar aynı şarkılara eşlik etmiştir. pink floyd’un “hey you”suna sürekli vurgu yapmamız birleştiriciliğinden gelmektedir.
60’lar ve 2000’leri kıyaslarsak neler söyleyebiliriz?
60’lı yılların ardından, dünyanın her yerinde bilişsel bir gerileme dönemine girilmiş ve sistemin gözetiminde yetiştirilmiş tek tip insan modellemeleri bütün caddeleri, barları, plajları doldurmuştur. bu bilişsel gerileme, aynı zamanda kitlesel bir mutsuzluk salgınına neden olmuş ve milenyum insanının ilk karakteristik özelliği “amaçsızlık” olmuştur. 60’ların ruhunu geri getirmenin yolu, beat kuşağı’nı geri getirmektedir. çünkü 60’lı yıllarda müzikte ve edebiyatta şahit olduğumuz büyük dönüşümde ve buna paralel olarak gerçekleşen cinsel devrimde, batı’nın zen’le ve buda’yla tanışmasında hep beat kuşağı’nın doğrudan etkisi vardı.
69’un woodstock kültünün ölmesiyle birlikte, çağımızda şirketler tarafından reklama boğularak kitschleştirilen tek tip pop konserler, 60’ların efsane festivallerinin yerini almıştır. kurulacak komünler bir anlamda bu sürece tepkidir ve belki orta vadede alternatif festivaller düzenlenme konusunda yeni bir yol önerisidir
her yer neo-beat toprağıdır evet peki büyük esin kaynağı olan bölgeler varsa nereleridir?
beat kuşağı’nın ortaya çıktığı new york city’nin ardından, denver, los angeles, kertenkele kral’ın ortaya çıktığı venice beach, varoluşçuluğa ve deneysel sanata katkılarından dolayı paris, 60’ların müzik devrimini ve alt kültürlerini başlatan londra, her zaman karşıda olan hamburg ve st. petersburg ve nasıl dünyada beat noktaları olarak önemliyse türkiye’de ise kızılay, kadıköy, olimpos ve alsancak gibi yerleri güçlü neo-beat noktaları olarak sayabiliriz…
neo-beat’in projelerine herkes katılımda bulunabilir mi?
neo-beat’in bütün projeleri her zaman dışarıdan katılıma ve müdahaleye açıktır. bölgesel olarak aldığımız buluşmalara ya da kurduğumuz komünlere katılarak ya da doğrudan yolda projesi’nin bir parçası olarak bu projelere yeni değerler ekle¬yebilirsiniz.
tarih boyunca kimleri neo-beat olarak sayabiliriz?
bu, komünlerde sürekli tartışılan bir konudur. 2014 zeytinli fest’te ilk neo-beat olarak jim morrison’ın ismi öne çıkmıştır. john lennon, bob dylan, patti smith, grace slick, andy warhol, david lynch, godard gibi birçok sanatçının ismini sayabiliriz. tarihsel olarak neo-beat yaşam tarzına esin kaynağı olmuş isimleri ele alırsak buda’dan hayyam’a, sartre’dan heidegger’e, nietzsche’ye sayısız ismi göz önünde bulundurmak gerekir. neo-beat, herhangi bir akımı salt moda olarak giymeyi tercih eden yapıların aksine felsefi arka plana büyük önem vermektedir.
aslında sosyal medya öncesi de neo-beat olarak bir oluşum içindeydiniz. doğru mu anladım? birbirinizi nasıl buldunuz peki?
evet, bunun tarihini birkaç yıl öncesine dek zütürebiliriz. özellikle üniversite öğrenci toplulukları düzeyinde hacettepe, gazi, odtü ve ankara üniversitelerinden arkadaşlarla daha önce denenmemiş etkinlik formlarını üniversiteye sokmaya çalışıyorduk. belirli bir başlangıç noktası olarak 2012’de üniversitenin kongre merkezinde gerçekleştirilen hacettepe üniversitesi inci sözlük zirvesi kabul edilebilir. doğrudan inci sözlük’le bir ilişkimiz yoktu ama oradaki enerjiyi üniversite ortdıbına sokup olacakları görmek istedik. liselerden muazzam düzeyde katılım oldu. oldukça olaylı bir etkinlikti.
üniversite öğrenci topluluklarıyla belli bir noktaya kadar gidilebilse de belli tabuları aşmak mümkün olmuyordu. bunun üzerine topluluklardan çekilerek kendi aramızda fanzin ve kısa film çalışmalarına yöneldik. bir anlamda yeraltına inmeyi seçtik. bütün bu süreç boyunca statik bir gruptan söz edilemez, belli etkinlikler formunda bir araya gelen ve deneysel her şeye açık insanlar vardı sadece. dolayısıyla zaman zaman geri çekilenler olduğu gibi sürekli yeni katılımlar devam ediyordu. ilk çalışmaların kızılay’da yoğunlaşması nedeniyle, bu bölgenin her zaman neo-beat için özel bir yeri olmuş, ankara’ya ilk kez neo-beat buluşmalarıyla gidenler için bile kızılay bir ev görünümünde olmuştur. hangi şehirden olursak olalım, kızılay’a gitmek bizim için hep eve dönmektir. bunu doğru çıkaracak şekilde oradaki etkinliklerde neo-beat her seferinde büyük bir coşkuyla karşılanmıştır. her şeyden öte sahiplenilmiş ve sevilmiştir.
sosyal medya faaliyetleri farklı şehirlerden arkadaşlar katıldıkça kendiliğinden gelişti diyebiliriz. çünkü bir şekilde iletişim ağı oluşturma gereksinimi duyuldu. sosyal medyada ilk zamanlardan bu yana ilgi en çok kadıköy’den gelmektedir. aslında neo-beat’in sosyal medya kanallarına girmesinde, kadıköy’den gelen çağrının etkisi çok büyüktür.
beat kuşağı neo-beat için ne ifade ediyor?
daha çok bir yaşam tarzı, bir vizyon(zen), hayata karşı bir duruş (arayış), bazen pink floyd, bazen david lynch, otostop yolculukları ve bir şeylerin sonuna dek gidebilme cesareti… bunun yanında beat kuşağı’na vurgu yaparken; beat kuşağı’nın 50’lerin yaşam koşullarından, blues ve cazdan ve o dönemin parlak düşlerinden bağımsız düşünülemeyeceğinin farkındayız. neo-beat adını kullanma nedenimiz de budur.
beat kuşağı ile neo-beat arasındaki fark nedir? neler değişti?
bir çağın kapanışı olarak kabul ettiğimiz 69 woodstock’tan itibaren her alanda bilişsel bir gerileme dönemine girildi. özellikle 80’lerden itibaren ivme kazanan pop kültürünün yükselişi, avrupa’nın latin medeniyetini terk edip orta çağ’ın karanlığına gömülmesine benzer. beat kuşağı’na vurgu yaparken, o dönemin giyim tarzlarına, modasına ya da bire bir yaşam şartlarına dönüşü kastetmiyoruz. milenyumun başlangıcında modern yaşamın ince buzu üzerinde kayarken unutulan heidegger’in deyişiyle varlığın sesine dönüşü, beat’i canlı bir deneyim olarak yeniden duyumsamayı kastediyoruz. bu anlamda neo-beat belki provokatif bir sözcük olarak bir şeyler ifade eder. çünkü literatürde böyle bir kavram yoktur. geçmişte kendilerince bunu kullanan bazı çevreler olduysa da aramızda felsefi anlamda bir bağ yoktur. dadaistlerin dada sözcüğünü kullanması gibi yoktan yaratılan bir kavramdır sadece, en başta kavram algısını yıkma adına.
beat kuşağı etkisi 90’larda türkiye’de görülmeye başladı. o zamandan bu zamana türkiye’de beat kuşağı etkisi nasıl seyir aldı?
90’lı yıllarda kadıköy’de yükselen enerji istanbul’da beat çevrelerinin oluşmasının habercisi oldu. sonrasında türkiye’nin her yerine yayılan fanzinlerle, kısa film atölyeleriyle, okuma gruplarıyla ve pek tabii ki festivallerle bu kültür türkiye’de tanındı. ama zaten istanbul her zaman beat’in en parlak olduğu şehirlerden birisiydi. howl’da ginsberg’ün bu şehri onurlandırması boşuna değildir. bugün istanbul, bize avrupa’nın paris, madrid, roma gibi şehirlerine kıyasla beat’e daha yakın görünüyor. onu nyc’nin hemen ardına yerleştiriyoruz hatta.
bu gerçekten güzel, en azından kendi adıma sevindirici… sosyal medya üzerinden takipçilerinizle diyaloğunuz nasıl?
neo-beat’in gruplaşma potansiyeli gösteren her hareketin düştüğü hataya kapılmaması adına zaman zaman reelde organize ettiğimiz dinamik etkinliklere katılım çağrısı yapıyoruz. böylece bu vizyona kendini yakın hisseden herkes doğrudan sürece dahil olabiliyor. şu an neo-beat adına etkin olan arkadaşlarımızın birçoğu istanbul buluşması’nda aramıza katılmıştır. bu şekilde neo-beat’in kendi bürokrasisini oluşturmasının önüne geçmeyi umuyoruz. çünkü her bürokrasi, her iktidar çürümenin başlangıcıdır.
Tümünü Göster