/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +2
    Bölüm4 - Ayyaş mezesi

    Ayın ortası gelip çattı bu akşam Erol Bey kira aylığını istemek için kiracılarının kapılarını çalacak. Savaşın babası Yunus, 40 yaşında bir memur PTT'de çalışıyor. Savaş, babasının tam olarak ne iş yaptığını bilmesede, baban ne iş yapıyor diye soran kişilere babam memur cevabını veriyor. Akşam hava hafiften ağrıyor. Savaş, paketindeki son sigarayı mahallenin arasında içip iki sokak ötede ki kendini bizzat tanımadığı bir tekelden Muratti Rosso'sunu alıp eve geri dönmeyi planlıyordu. Evden çıkarken annesi Neriman'a seslendi:
    "Anne ben biraz dolaşıp gelirim." annesinin kimle, nereye sorularını yanıtsız bırakıp kapıyı çekti. Alt kattaki koridorun ışığı yanıyordu. Erol, Betül Öğretmen'den ev kirasını istiyordu. Erol Bey, elli yaşlarında emekli bir ustabaşı bu apartman ona miras kalmış. Emekli maaşı ve iki daireden aldığı kiralarla geçiniyor. En üst katta karısı Aygül Teyze ile birlikte oturuyor iki boyca çocuğu var biri askerde, diğeri evlenmiş çoluk çocuğa karışmış. Erol karışmış duman rengi saçlarıyla kalın çerçeveli gözlük takan hep gömlek üstü ceket ve keten pantolon giyinen bir amcaydı. Tüm günü mahalle kıraathanesinde mahallenin yaşlı heyetiyle okey oynar, çay içer ve sohbet ederdi. Akşamları mahallenin bir çok erkeği o kıraathaneye gider akşam namazları ve sonrası oraya kurulurlardı.

    O akşam Yunus'ta kıraathanedeydi. Yoğun duman altı havasız ve gürültülü ortamda okey taşlarının ve tavla zarlarının sesleri küfürler eşliğinde yükseliyordu. Kahvehane saat 11'e kadar açıktı. Kıraathanenin demirbaşlarından olan Erol Bey istediği kadar kahvehanede otururdu. Kıraathane sahibi anahtarı bırakırdı çıkarken kilitlersiniz deyip evine
    giderdi. Gecenin iki suları koca kahvehanede üç kişi kalmışlardı. Bir masada batak oynayıp Efes Pilsen'leri hızlıca süzgeç gibi içiyorlardı. Masada Erol, Kemal ve Yunus vardı. Sarhoşluğun verdiği duygularla Kemal ortaya konuşuyordu:
    "Yahu sizin apartmanda kalan bekar kız adı neydi lan heh Betül. Oğlum o nasıl bir hatun lan tek başına kalıyor dimi eve giren çıkan yok?" Erol yüzünden bin bir gülümseme ile muhabbeti körükledi.
    "Ne oldu lan dibin mi düştü he?"
    "Yok canım bir ihtiyacı olur yani yabancı değiliz sonuçta her türlü muameleye açığız anladın mı?" Yunus'ta muhabbete katıldı. "Ulan geçen bize yemeğe geldi bir züt var dıbına koyim yok böyle bir şey ya bir içimlik su şerefsizim." sigarasından şehvetle bir duman çekti ve devam etti. "Hocam, yazın açık saçık giyiniyordu bu, ulan bir baldır var süt, süt .. ahaha" Boş kahvehane kahkaha sesleri ile inliyordu. Erol "Ulan ne şerefsizsiniz ha" deyip bıyık altından sırıttı. Yunus alkol şişesini sanki düşlediği bir kadına sarılır gibi sıkıca kavradı şehvetle dudaklarına yapışır gibi yapışmıştı şişenin ağzına. Bir dikişte neredeyse yarısından fazlasını içmişti.Şişeyi sertçe masaya vurdu. "Ulan ona ne geçiririm be." dedikten sonra uzun bir nefes verdi. Kemal konuya devam ediyordu "Bak şerefsizim onun zütünü gibmekten parçalarım şimdi tazedir birde kimseye vermemişse.. vermişse sıkıntı yok abicim direkt önden işi bitiririm beni biliyorsun pavyondaki güllüyü nasıl gibiyordum çayırlıkta bunuda eşek gibi anırtırım hele bana verseler o hatunu varya.." iyice muhabbetin taku çıkmaya başlamıştı üçü birden hızla içilen biraların etkisiyle birbirlerini gaza getiriyorlardı. Erol, ikna olmuş bir şekilde iddialı ve alçaktan gelen laubali ses tonuyla:
    "Ulan bende bu karının yedek anahtarı var nasıl istemez gir evine çatur çutur gib dıbına koyayım." Kemal'in gözleri fal taşı gibi açıldı "gibmeyen top olsun abicim." dedi. Üçünün yüzündeki iğrenç tavır niyetlerini belli ediyordu.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster