+8
2) aşık olduğunuz kişi sizi kabul etmek zorunda değil, reddetmek de zorunda değil. dünya üzerinde hiçbir şey aşka engel değildir. aşk anarşisttir, özgürlük ister demiş romain Gary. genel bi olgu vardır ki sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevmek zorunda mı diye.. manav işletmiyoruz, aşk gerçekliktir. dünyanın monotonluğundan ayrılıp hayatın farkına varmaya başlamaktır, ki bu sebeple acıyla bağdaştırılır. insanı bırakırsan hep olduğu şekliyle kalmak ister, aşk ise baştan ayağa değişmektir. belki deri değiştirmektir.
aşk, arzudur dedim. ona duyduğun şiddetli arzu, onun dışındaki herşeyi paramparça etme gücünü de verir. çoğu kişi aşık olduktan sonra ailesiyle arası bozulur, arkadaşlıklarından uzaklaşır, istediği şeyin onlar olmadığını bilir. alkole, sigaraya yönelip bunun kendini nefes aldıran şeyler olduğunu düşünür.
aslında insana koyan onsuz yaşamak değil, onsuz günler görmektir.
aşk tam bilinç haliyken eskiye dönmek için alkol, sigara vb. şeylere yönelirsin. hayal dünyana dönüp orda yaşarsın. zaten hayal, aşkın en sevdiği ortamdır. binlerce kez ayrılıp, binlerce kez birlikte olursun.
ayılıp, uyanıp, güne başladığında onların hiçbirinin olmayacağı fikrinin acısını hissedersin, yanlışı o değil sen yapıyorsun. sevgi başka aşk başka..
aşk arzudur, arzu da şehvet.. şehvet de cinsellikle alakalı bir kavramdır. şehvet sadece onu elde edene kadar olan kısmıyla ilgilenir, onu elde ettikten sonrası tamamen senin zihniyetine kalmış.
ilk görüşte aşkla evlenip, 3 ay geçmeden boşananları bilirsin.
eğer hayattan zevk almak istiyorsan, eğer alkolden, sigaradan daha keyif verici şeyler arıyorsan, şehvetin peşinden koşmamayı bilmen gerekiyor. şehveti bırak demedim, peşinden gitme dedim. çünkü aşkın temeli budur, onu sevgiye dönüştür. sevgi tamamen özgürdür.
istanbulda vapura binenler martıların uçarken ne kadar güzel olduğunu bilir, hayranlık duyar. peki martıyı alıp evine zütürsen, sırf ona aşk duyduğun için buna onu yapsan nasıl olur? yine aşk ile hayranlık duyar mısın ona?
tabiki de hayır. martı, vapurdan izlerken güzeldi.
biz de herkesi gözümüze hoş gelen bi hali için severiz. hani yazarların sürekli bahsettiği, "benim gözümden seni görecekler diye ödüm kopuyor" mottosundan bahsediyorum. o hali ancak gökyüzünde martının özgürce uçuşunda görebilirsin. onu aşık olduğun için evine de zütürebilirsin, sevdiğin için uçmasına izin de verebilirsin.
çoğunuzun üniversiteyi kazandığında başka bir şehire giderken yaşadığı durumdan biliyoruz yine bunu. annenle veya yakınınla son vedalaşmanda seni ne kadar sevdiğini hissedersin, ama senin iyi olmanı, iyi yerlere gelmeni ister. belki ağlar ama asla gitmemen için diretmez. işte bu sevgidir.
sevgi hiçbir zaman karşılıksız kalmaz.
vapurdan indiğinde sen yürürken martının da seninle uçması bir ihtimaldir, çok güzel bir ihtimal.
unutmamalı ki, martı dediğimiz canlı bile şehirden ayrılıp, sadece deniz üstünde, tek başına kilometrelerce uçabilecek bir hayvandır. ama o tercihini tüm gün vapurlara eşlik etmekte yapmıştır. vapurlar sürekli aynı hat üstünde git gel yaparak duruşunu belli etti, eşlik etmek martıya kaldı.
unutmamalı ki, her canlı eşiyle varolur. artı varsa eksi de vardır, ekşi varsa tatlı da vardır. seven varsa sevilen de vardır. ve bunlar mıknatısın zıt kutupları gibi sürekli birbiriyle olmak ister. martı ve vapurun kusursuz birlikteliği fotoğraflarla ölümsüzleşir. vapur görenin aklına martı gelir.
onun o haliyle onu sevip, yapacağın tek şeyin sevmek olduğunu bilmelisin. ciks vb. amaçla birini sevdiğini, aşık olduğunu iddia ediyorsan, bırak okuma yazılanları. zaten bunlar yüzlerce kişinin okuyup, 1-2 kişinin anlayacağı mevzular.
Tümünü Göster