+6
sevip de sevilmemek üzücü bir durum, bunda herkes hemfikirdir; fakat daha üzücü bir durum var. insan bu duruma alışıyor. hayır maalesef bağışıklık kazanmıyor; sadece alışıyor. hayatınızın en buruk parçası oluveriyor bu durum.
bana şu kısa hayatını özetle deseler önce uzun uzuna özlemi anlatırım; sonra bir cümle eklerim: ben bu kızı çok sevdim; ama o beni sevmedi, sevemedi. oysa ki daha üç sene bile olmadı onunla tanış olalı; onun tarafından reddedileli. hakikaten ne yapıyordum ben hayatımda özlem yokken?
hatırlamıyorum, ne yazık. inanın bana hatırlamıyorum. sanırım daha mutluydum; ama çok şükür şimdi de keyfim yerinde. insanız sonuçta; alışıyoruz her şeye.
bir şekilde devam ediyoruz. bir şekilde işimize okulumuza gidiyoruz, arkadaşlarımızla eğleniyoruz, ailemize sevgiyi saygıyı ekgib etmiyoruz. belki o kadar alışıyoruz ki; o kadar devam ediyoruz ki hayatımıza birileri giriyor. onunla ihanet ediyoruz özlem’e. hem yaren'e ihanet ediyoruz, hem de özlem’e; ama en çok da kendinize ihanet ediyoruz. hayat garip değil mi? özlem başkasını seviyor; siz özlem’i seviyorsunuz; belki başkası da sizi seviyor.
insan alışıyor. her şarkıda onu hatırlamaya, onu düşünerek uykusuz kalmaya alışıyor, her aklınıza geldiğinde yaşınıza hiç de yakışmayan öksürüğünüze rağmen bir sigara yakmaya alışıyorsunuz. hiçbir zaman özlem olmayacak; insan bu gerçeğe alışıyor. siz özlem’i seveceksiniz; özlem sizi sevmeyecek; özlem başkalarını sevecek; siz de başkalarını seveceksiniz.
alışıyorsunuz ama şaşkınlığınız geçmiyor, sadece şaşırmaya da alışıyorsunuz. en ufak sebebin geçerli olduğunun farkında olarak; mesela dünyanın en yakışıklı en iyi erkeği bile olsanız özlem sizi saçınız siyah diye sevmeyebilirdi, o bu hakka sahip; ama yine de şaşırıyorsunuz. tanrı'nın planını kavramakta güçlük çekiyorsunuz. neden? neden karşınıza özlem’i çıkardı? sizi neden böyle sınadı. her şeyi bilen sizin ne kadar çok sevebileceğinizi de bilmiyor muydu? hayırlısı oldu; ama hayırlısı neden böyle oldu? saygısızlık etmek istemem; ama huzuruna çıktığımda fırsat bulabilirsem soracağım onlarca sorudan bir tanesi de bu olacak.
karşılıksız aşk üzerinden hayatı sorguluyorsunuz. iyiyi, kötüyü; gerçeği, yalanı; doğruyu, yanlışı; aşkı, sevgiyi; tanrıyı, kararları; özlem’i sorguluyorsunuz; tabii en çok kendinizi sorguluyorsunuz. geri dönüp bakıyorsunuz; hatalarınız, sabırsızlığınız, zayıflığınız sizi ezip geçiyor. maalesef hoyratlığınızın bedelini yine siz ödüyorsunuz ve "ama ben çok sevdim." bir nedenden öte çocukça bir bahane oluyor. hayatta bazen çok istemek yetmiyor, çok istediğiniz şey değil; hayırlısı oluyor.
özlem’i görüyorsunuz; özlem mutlu, özlem birini seviyor. özlem hep başka birini sevecek. sonra özlem birini çok sevecek. allah özlemleri sevenlerine, sevdiklerine bağışlasın; allah özlemlerin mutluluklarını daim etsin. özlemler bunu fazlasıyla hak ediyor. sizin varlığınızı seçmeyen insanlar yokluğunuzla mutlu olmayı hak ediyor.
hadi kendinize bir iyilik yapın; ben yapamıyorum, lütfen siz yapın. sevmeyin artık özlem’i. o sizi sevemiyor diye üzülmeyin artık. o sizi sevmiyor diye sizi sevenleri ve daha önemlisi kendinizi üzmeyin. o sizi sevmiyor diye siz de onu sevmeyin. ben de farkındayım ona olan sevginiz en değerliniz, en kıymetliniz; ama yetsin bu kadar güzellik. toplum, insan ilişkileri böyle çalışmıyor, kabul edelim artık.
biliyorum rol yapmak istemiyorsunuz, yeteri kadar çaba gösteriyorsunuz zaten hayatta kalabilmek için; buna gücünüz var mı bilmiyorsunuz; ama yetmiyorsa daha fazlasını yapmaktan başka yolunuz yok. hadi beklemeyelim artık. bitsin artık bu taktan dünyadaki çocuksu, naif duygularımız.
çocukları; o masum yaratıkları, insanların en safını, en güzelini kimse ciddiye almıyor, büyüyelim artık. her şeyin hayırlısını veren bize yardım etsin. oysa tek ihtiyacınız olan şey biraz umuttu; ama boşverin. hadi büyüyelim artık.