-
251.
+7çıktığımızda bana çok önemli bir şey söyleyeceğini fakat önce bi bira içip sakinleşmem gerektiğini söyledi. biramı içtim. dibini bulmuştum.Tümünü Göster
-tamam, artık söyleyebilirsin
-sakinsin değil mi?
-evet gayet sakinim güzelim
-O 1 haftalığına yok.1 hafta boyunca yalnızız burda
-ciddi misin sen?
-evet.ne oldu şaşırdın mı? (dudaklarını ısırmıştı bunun dedikten sonra)
-onu ne kadar özleyeceğimi inkar edemesem de seninle 1 hafta boyunca yalnız kalmak kulağa hiç de kötü gelmiyor.
-bence de
bu haber bi yandan canımı sıkarken bi yandan da iyi gelmişti.1 hafta boyunca aralıksız sevişme şansı.hem de muhteşem bi sarışınla.ne kadar bu işlerden bıkmış gibi gözükse de benim gözlerime bakarken onun gözlerinin içi parlıyordu.
mutfağa gidip yemek hazırlayacağını söyledi.ben de dün eski çalıştığım gazetenin yayın müdürüyle konuşup tekrar işe dönmüştüm. zaten almamaları imkansızdı.ne de olsa ufak bir yerel gazeteydi.o yemekleri hazırlarken ben mutfağa girdim, arkadan sarılıp boynuna sıcak bir nefes verip ıslak bir öpücük kondurdum. aynı tepkiyle geri döndü. etki-tepki aman Tanrım ne muhteşem bir sarışın! Dolaptan soğuk bir bira alıp üst kata çıktım. Artık benim yazı odam olarak gördüğüm daktilolu odaya geçip daktilonun karşısına geçtim. Parmaklarımı tuşların üzerinde toz alır gibi gezdirip ona güzel sözcükler fısıldadıktan sonra kendime çeki düzen verip sevinç içinde yazımı yazmaya koyuldum;
Bugünlerde biraz farklı konular üzerinde yoğunlaşmak istiyorum.Ölmek ve ölümden farklı şeyler. Hayat ve yaşamak gibi örneğin. Yaşamak deyince de sevgi mesela. Sevgi olmadan yaşanmıyor demi? Belki de çok yanlış bir teori bu.Nefretle de yaşayabilir insanlar. Heyecanla veya korkuyla da.O yüzden ben herhangi bir duygu sayesinde değil de duygulardaki yoğunluklar sayesinde yaşanılabilindiğini düşünüyorum.Hem zaten sevgiyle yaşamak istesen de yaşayamazsın.En azından ben yaşayamam. Düşünsenize ömrünüz boyunca nefret duymadan-ya da çok az nefret duyarak-her şeye ve herkese ve de hayata karşı sevgi dolu bir şekilde yaşadığınızı. Aslında bu konuda pek garip bir şey yok. Sorun karşınızdakiler. Onlar sizi her zaman sevmezler, hatta onlar sizi kendiniz olduğunuzda sevmezler. Kendi istedikleri gibi olmanızı isterler. Yontup,eksiltirler sizi. insanlar sizi en gerçekçi olarak öldüğünüzde severler çünkü onlar ölülere bayılırlar. Baksanıza insandan başka birbirini öldürmekten zevk alan canlı var mı? Onlar uğrunda ölmeyi göze alamam, asla değmez. Başkası olmayı deniyorum uzun süredir. Başkaları olmayı deniyorum, olamıyorum.Daha doğrusu başkaları olmaya teşebbüs ediyorum. Vazgeçemiyorum kendimden.Ama egoist değilim kesinlikle. Sadece yaşamaya çalışıyorum. Etrafımı gözlemliyorum. Elbette herkesin bir sıkıntısı var.Ama inatla yaşamaya çaba gösteriyorlar.Ya ben fazla tembelim ya da onlar fazla inançlı.Ben yaşamak için çoğu şey yaptım. Bazı anlarda kendimden o kadar nefret ettim ki hatırladıkça daha çok nefret ediyorum. Dört duvar arasından ayrılmak istemiyorum. Neyse çok önemli mevzular değil bunlar. Duygulardan bahsedelim biraz.Örneğin pişmanlık.Bir katil veya bir deli olduğumu hayal ediyorum. Dört duvar arasında asla pişmanlık duymazdım. Veya akıllanmaya yönelik bir çabam olmazdı. Dört duvar insanı daha da haklı çıkarır.Bir şeylerden vazgeçmeni sağlamaz. Dört duvar bana iyi gelir. Hatta okumaktan sonra en iyi gelen şeydir.Çünki çok sıkar beni. Boğmaya kalkar.Öldürmek ister. Gerek eylemlerle gerek düşüncelerle.Çok düşünürüm dört duvara bakarak.Öyle ki bazı büyük yazarların geçmişinde neden delilik belirtileri, mahkumluk ya da sürgün olayları olduğunu çok iyi anlıyorum.O yüzden kabuğumdan çıkmayı sevmem fazla. Sürekli çevremi suçlar,en sonunda yine kendimi küçük düşürürüm. Kısacası akıllanmaya meyilim yok benim. iyileşmek ya da yaşamak değil yok olmak istiyorum. Gözümün arkada kalacağını da biliyorum.Ama böyle de yaşamak istemiyorum.
Sonra sarışın güzelliğin sesini duydum;
-Yemekler hazır tatlım, aşağıya gel.
Yazdığım yazıyı koyduğum zarfa ufak bi öpücük kondurup cebime koyduktan sonra merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Aşağıya inince...
başlık yok! burası bom boş!