-
101.
+3Muharrem elindeki duble Rakıyı fondip yapıp, masadaki kadınlardan, yarı ingilizce yarı Almanca olarak izin isteyerek ayağa kalktı ve tokalaşmak için elini uzatarak, "Buyur delikanlı?" dedi. Ayaküstü kısaca kendimi tanıttım ve durumu anlattım. Muharrem, şaşkınlık mı yoksa sevinç mi olduğunu anlamadığım bir heyecanla, "Yapma yaa, Zeynep mi geldi? Hani nerede?" dedi. "Arabada!" dediğimde, koluma girdi ve arabaya doğru yürüdük. Sanki Rakı içmeye sabahtan başlamış gibi bir hali vardı.
Muharrem Zeynebin kapısını açarak, "Ooo, sultanım, hoş geldin, ne güzel bir sürpriz bu!" deyip, elinden tutarak Zeynebin inmesine yardımcı oldu. Ben de bu arada arka kapıyı açtım ve kucağından çocuğu alarak, Mürüvet'in inmesine yardımcı oldum. Muharrem, Mürüvet'i benim karım sanmıştı herhalde ki, tokalaşmadan, Japonlar gibi hafif eğilerek, "Hoş geldiniz yenge hanım!" diyerek selamladı. Sonra içeriye seslendi, "Oğlum, koş, misafirlerimizin çantalarını al arabadan!" diye. Resepsiyondaki çocuk koştu geldi hemen, çantalarımızı taşıdı Lobi'ye. Daha Lobi'deki koltuklara oturur oturmaz çaylarımız geldi.
Biraz hoş beşten sonra Muharrem bize Kuşadası'nda kaç gün kalacağımızı sordu. Ben de kalmayacağımızı, izmir'e devam edeceğimizi söylediğimde, "Yoo valla, öyle hemen göndermem, bir iki gün kalırsınız burda! Hem, ne işiniz var izmir'de?" dedi. Çocuğu doktora zütüreceğimizi söylediğimde, "Yav bırak şimdi izmir'i, burda doktor yok mu? Yarın ben sizi bir doktor arkadaşıma zütürürüm! Adam taa Amerika'dan geldi, buraya özel klinik açtı! Çok iyi bir doktor! Öyle olmasa zaten ben turistleri göndermem ona! Müşterilerimizin hepsi çok memnun! Gevurları bilirsin, doktor hastane gibi konularda çok hassastırlar! Hem 5 kuruş para da vermeyiz, dedim ya, arkadaşım olur! Hiç itiraz istemiyorum, kalıyorsunuz burda!" dedi. Sonra da cevabımızı beklemeden, resepsiyondaki çocuğu çağırdı, "Oğlum, Zeynep yengenizin çantasını 213'e, Harun'la eşinin eşyalarını da 216'ya zütürün!
başlık yok! burası bom boş!