+4
Hadi Nurcan'ın ağlamasını anlayabilirdim, ama annesi şimdi ne diye ağlıyordu? Hem o nebiçim sarılmaydı öyle? Kadın resmen kokumu içine çekerek, sıcak nefesini kulağıma vererek, göğüslerini vücudumda ezerek sarılıyordu bana. Öyle tahrik ediciydi ki, gibim hareketlenmeye başlamıştı. Bu kadının da canı gibilmek istiyor diye düşünmeden edemiyordum. Ramazan çavuşun, "Hadi hatun bin arabaya, yolcu yolunda gerek!" diye seslenmesiyle, kadın bana sarılmayı bıraktı ve eşarbının ucuyla gözyaşlarını sildi, bindi arabaya. Kornaya basarak yola çıktılar. Annem de adettendir diye, arkalarından bir tas su serpti.
Gitmeleriyle eve yine sakinlik çökmüştü. Birkaç saat daha uyuduk. Kahvaltıdan sonra ben bodrumdan yine yukardaki odama taşındım. O gün akşama kadar nerdeyse bütün vaktimi odamda geçirdim. Telefonumdaki resimleri ve Nurcan'la çektiğimiz gibiş Videosunu da yedekledim Laptopuma. Sonra aklıma Durdane geldi, Durdane'yi bir görsem çok iyi olacaktı.
Akşam yemeğini yedikten sonra, arkadaşlarla görüşmeye gideceğimi söyleyip çıktım evden. Ve doğruca Gülbeyaz halamlara gittim, amacım Durdane'yi görmek ve fırsat bulursam konuşmaktı. Gülbeyaz halamın kocası istanbul'da inşaatlarda çalışıyordu. Köydeki erkeklerin çoğu gibi onun da mesleği tesisatçılıktı. Bu halamın toplam 4 çocuğu vardı. En büyükleri Cemal, askerdeydi. Cemal'in 2 yaş küçüğü Durdane idi. 2 tane de küçük oğlan vardı, oğlanların ikisi de ilkokula gidiyordu.