+5
Evin önüne geldiğimizde, arabanın sesine, Nurcan'ın babası ve eniştem dışarı çıkmışlardı. Kontağı kapattım ve anahtarı verdim Nurcana. indik arabadan. Ramazan çavuş kızına sorar gözlerle bakarken, eniştemin bakışlarında, Nurcan'la benim gezmeye gitmemize anlam veremediğini gördüm. Nurcan babasının yanağına öpücük kondurup, arabanın anahtarını verdi ve bana gülümseyip el sallayarak içeriye girdi. Ramazan çavuşun bana birşey sormasına fırsat vermeden, "Araban çok güzelmiş, uçak gibi gidiyor! Kalıp sohbet etmek isterdim, ama eve gitmem lazım, bekliyorlardır. Sonra görüşürüz!" dedim. Enişteme de Vedat'ı sonra göreceğimi söyledim. Kendi arabama yürürken, Ramazan çavuş arkamdan, "Dur bekle, birşeyler vereceğim!" diye seslendi ve içeri girdi. Az sonra elinde bir poşetle geldi, "Karton senin, diğerlerini annene babana verirsin. Onlarla en kısa zamanda görüşmek istediğimi söyle!" dedi. Verdiklerine teşekkür edip, "Tamam, söylerim!" dedim, arabayı çalıştırıp uzaklaştım ordan. Poşette, benim için 1 karton Marlb*** sigara ve bizimkiler için birkaç paket çukulota vardı.
Doğru söylemek gerekirse, Ramazan çavuşun son model Merce***'inden sonra, bizim yerli araba odun gibi gelmişti. Kendimi, At'tan inip, Eşeğe binmiş gibi hissettim. Eve varana kadar Nurcan'ı düşündüm, hesabıma aktardığı parayı düşündüm, içimde sebebini anlamadığım bir suçluluk duygusu vardı. Evin önüne parkedip, bahçe kapısını açtığımda, Meryem'le Zahide verandada oturuyorlardı. Meryem heyecanla, "Evde kimse yok, herkes düğün evine gitmiş! Biz de gideceğiz... Belki seni görürüz diye bakmaya gelmiştik... Hani senin yanında Zahide'ye birşey anlatacaktım ya, onun için getirdim Zahide'yi! Şimdi anlatayım mı?" dedi. "Yok daha değil, siz inin aşağıya, ben geliyorum hemen!" dedim, bodrumun anahtarını verdim Meryem'e. Onlar bodruma inerken, ben de eve girdim, sigarayı çantama koydum, sonra çukulotaları poşetten çıkarıp mutfağa bıratım. Mutfaktan da koca bir tutam peçete alıp çukulotaların boşalan poşetine koydum ve yanım