+32
Annem içeriye girdi. Suratımdaki özge ile konuşmanın vermiş olduğu yavşaksı sırıtışı görmüş olacak ki bana bir garip bakıyordu. Ama pek fazla soru sormadı. O içeri giderken, gününün nasıl geçtiğini sordum. iyi dedi. Daha sonra ben de pek zorlamayıp içeri gidip bilgisayardan fm08 açıp oynamaya başladım. Neden fm08 oynuyorsun diyecek olursanız o bilgisayarım pek iyi sayılmazdı, en üst oynadığım oyun mount and blade'in ilk oyunuydu. Zaten bilgisayarda fm08,generals ve mount and blade den başka oyun yoktu. Bir de arada flaştaki age of empires'ı kuruyordum. Oyun oynarken annem gelip yemeğe çağırdı. Şampiyonlar ligi yarı final 2. maçında 89 da penaltı kazanmıştım. Seedorf kullanıyordu. Takımımdaki tek iyi oyuncu o olduğu için penaltıyı ona kullandırttım. Vurdu,top kaleci ile ters köşelere gitti. Yani en azından yuvarlaklardan anladığım kadarı ile öyleydi. Gooooool diye bağırarak gidip anneme sarıldım. "Oğlum manyak mısın sen" dedi. Sonra arkasını dönüp giderken "Ne soruyorsam babasının oğlu işte" dedi. Maçın bitmesini bekleyip kaydettikten sonra yemeğe gittim. Annem ben yemeğimi yerken "Sende bir garip haller var ama hadi bakalım" dedi. Gülerek "Nerden çıkardın bakalım onu" dedim. "Ne bileyim biraz fazla mutlusun" dedi. Ağzım yemek ile doluyken zar zor konuşarak "Mutlu olmak da mı yasak arkadaş" dedim. Yemekten sonra 5-10 dakika daha bilgisayarda takıldıktan sonra, bilgisayarı kapatıp kitap okumaya başladım. Ama yerimde duramadığım için kitabı bir kenara koyup şınav çekmeye başladım. Artık emindim kesinlikle ona aşık olmuştum.
Ertesi gün, erkenden Özgür'ü çağırdım. Özgür yaklaşık yarım saat erken çağırdığımdan olacak ki megafondan sessizce sövdükten sonra, geliyorum dedi. Birlikte okula yürüdük. Daha erken olmasına rağmen onun gelmesini beklemek istiyordum. Onu görmek için can atıyordum. Okula böyle büyük bir istekle gideceğim daha önce aklımın ucundan dahi geçmezdi.