+1
Merhabalar sözlük halkı ben 30 yaşında Denizliden bir abiniz. Sizlere bugüne kadar başımdan geçen farklı ilişkilerimdeki bazı olayları tek partlar haline anlatacağım. Okunmazsada canınız sağolsun.
(ilk yazdığımda başlığı yanlış yere açtığım için tekrar açıyorum kusura bakmayın)
Vira bismillah...
Neleri hatırlıyorsun o günlerden dedi uzun süren sessizliğin ardından. Elimi sigara paketime attım ve içinden bir sigara çıkarttım. Çakmak kullanmayı sevmediğim için kibriti yaktım. Kibritin yanarken çıkardığı ses sessizliği biraz olsun dağıtmıştı. Bütün bunları yaparken düşündüm o zamanları yaşananları aklımdan geçirdim. Zaten hep aklımda, olanları hatırlamam uzun sürmedi. Bu soruya verilecek cevap olarak ‘Hatırlamadıklarımı saysam daha kolay olacak sanırım.’ Demek geldi içimden. Ama sustum sigaramdan derin bir nefes daha aldıktan sonra güzel günlerdi dedim sadece. Evet benim içinde güzel ve mutlu günlerdi diye ekledi.
‘Mutlu’ kelimesi bu cümlede samimiyetsiz, soğuk ve hatta tiksinç gelmişti bana. Madem mutluydun neden gittin şimdiye kadar nerelerdeydin gibi sorulara dilime kadar geldi onları durdurmak için sigaramdan bir nefes daha aldım. Vurguladığı ‘mutlu’ kelimesini duymamış önemsememişçe davrandım. Bana bakıyordu bir şey söylememi bekliyordu. Bense hiç bir şey demedim diyemedim. Çünkü korkuyordum… Önce büyük bir mutluluk sonra yine karanlık, zamanın geçmemesi, amaçsızca yaşananlar, alkol masaları ve dost tesellileri… Bu süreci tekrardan yaşamak istemedim. Bu benim kişisel Big-Bangimdi aynı evrenin oluşumu gibi önce büyük bir patlama her yer ışık daha sonra mutlak karanlık ve her şeyin yeniden oluşmaya başlaması. Hepimizin Big-Bangleri vardı. Ben böyle adlandırmıştım bu süreci.
Bu tesadüfen karşılaşmanın ayak üstü sohbet ederken bir kahve içelim mi sorusuna verdiğim olabilir cevabından sonra bu sürecin daha da uzun sürmesini istemiyordum. Belki kendimde o gücü bulamamamdan korkuyordum kim bilir? Sipariş verirken onun kahvesine karşılık çay dedim demli bir çay istedim. Kahvenin kırk yıl süren hatırından, bir kırk yıl daha umutsuzca beklemekten korktum.
Elimdeki sigaraya baktı ‘Hala ezerek içiyorsun’ dedi. Gülümsedim evet dedim. Rakıyıda sek devam o zaman dedi gülerek alışkanlık dedim. Oysa ne çok alışkanlıklarım vardı benim ne çabuk alışırdım. Hemen kabullenirdim, sahiplenirdim hayatıma dahil ederdim.
Bu huyumu da sevmiyordum. Mesela bir yüzüğü sırf alışkanlık oldu diye 12 yıl takmak, cüzdanı 7 yıl kullanmak, aynı bardakla 8 yıl geçirmek gibi alışkanlık ve bağlılıklarım vardı. Nesnelere bile bu kadar değer verip bağlanan bir insan olarak ona da bağlanmış hayatımın merkezine almıştım sanki hep orada kalacaktı kalmamıştı. Bunlar aklımdan geçerken telefonuna bakıyor, bir şeylere bakıyordu. Önceden de telefonunu elinden bırakmaz sosyal olduğunu düşündüğü bir hayatı olduğu için sosyal medyada paylaşımlar yapardı. Pek değişmemiş dedim içimden. Gerçektende öylemiydi değişmemişmiydi şimdi yine beraber olsak her şey eskisi gibi olacakmıydı onu yine o kadar sevebilecekmiydim? Yada yokluğunda oluşan boşluğu ve ona verdiğim değeri doldurabilecekmiydi? Birden bu düşünceleri aklımdan çıkarıp kendimi toparladım ve kalkalım mı dedim. Olur dedi dudaklarını büzerek. istemediği bir şey olduğunda hep böyle yapar buruk bir ifadeye bürünürdü. Masadan kalkma ve vedalaşma süresini olduğunca hızlı ve kısa tutmaya çalıştım. Kapının önünde ayrılırken ‘hoşçakal’ dedi. Kafamı sallayarak sende dedim. Arkamı döndüm hızla uzaklaştım. Ona yeniden aşık olmak düşüncesinden kaçtım…