0
15
iLHAM ÖYKÜLER
Liseye girdiğinde sınıfının yine en sıska öğrencisiydi gencimiz. Fakat babası onu hep futbol oynamaya teşvik etti-, bununla birlikte, eğer istemezse oynamaya-bileceğini de belirtti. Delikanlı futbolu seviyordu ve takımda kalmaya karar verdi. Her idmanda elinden geleni yapıyor ve takımın as oyuncularından biri olmaya çalışıyordu. Bütün lise hayatı boyunca hiçbir idmanı veya maçı kaçırmadı. Ama sürekli yedek kulübesinde oturmaktan kurtulamadı. inançlı babası ise her zamanki gibi tribünlerde yerini alıyor ve oğlunu destekleyici tezahüratlarda bulunmaya devam ediyordu.
Genç, üniversiteye başladığında futbol onun için önemini Kaybetmeye yüz tuttu, ama yine de elinden geleni yaptı. Herkes onun okul takımına giremeyeceğinden emindiyse de, bunu başardı. Takımın antrenörü onu listeye dahil ettiğini, çünkü her idmana yüreğini koyduğunu ve takımın diğer üyelerini de şevke getirdiğini itiraf etti. Takıma girebildiği haberi onu o denli heyecanlandırdı ve sevindirdi ki, soluğu en yakın telefon kulübesinde aldı ve babasına müjdeyi verdi. Onun bu mutluluğunu paylaşan babası, kendisine maçların sezonluk biletlerini göndermesini istedi.
Üniversitedeki dört yıl boyunca hiçbir idmanı kaçırmayan genç, ne yazık ki hiçbir maçta oynayamadı. Futbol sezonunun sonlarına doğru, büyük bir eleme maçının idmanı için sahaya çıkmaya hazırlanan gencin yanına, elinde bir telgrafla antrenörü geldi. Delikanlı telgrafı okuyunca ölüm sessizliğine büründü. Güçlükle
16
BABALAR, ANNELER VE ÇOCUKLAR
yutkunarak hocasına şunları söyleyebildi: "Bu sabah babam ölmüş. izninizle bugünkü idmana gelmesem?" Hocası kolunu şefkatle omzuna doladı ve "Bu hafta dinlen evlat" dedi, "Cumartesi günkü maça gelmeyi de aklından geçirme." t
Cumartesi geldi çattı, ama okul takımının durumu hiç de iyi değildi. Maçın sonlarına doğru, bir kişi soyunma odasına sessizce girdi, formasını ve futbol ayakkabılarını giyip sahanın kenarına çıktı. Babası ölen ufaklıktı bu! Antrenör ve oyuncular azimli arkadaşlarını bu kadar kısa sürede tekrar aralarında görmekten dolayı son derece şaşırmışlardı.
Hocasının yanına giden genç "Lütfen izin verin oynayayım" dedi. "Bugün oynamak zorundayım." Hocası önce onu duymamış gibi davrandı. Böylesine zor bir eleme maçında takımının en kötü oyuncusunu sahaya çıkarmasına imkan olmadığını düşünüyordu. Ama genç o kadar ısrar etti ki, sonunda ona acıyan hocası razı oldu: "Pekala, oyuna girebilirsin."
Gencin oyuna girmesinin üstünden çok geçmemişti ki, hem hoca, hem oyuncular, hem de maçı izleyenler gördüklerine inanamadılar. Daha önce hiç oynamamış olan bu meçhul ufaklığın her hareketi harika, attığı her pas isabetliydi. Karşı takımın oyuncuları onu durdura-mıyordu. Koşuyor, pas veriyor, savunmaya yardım ediyor ve maçın yıldızı olarak parlıyordu. Sonunda, gencin takımı aradaki farkı kapattı, nihayet atılan bir golle de beraberliği yakaladı. Ve son saniyelerde ufaklık topu
iLHAM ÖYKÜLERi
tek başına sürükleyip herkesi geçti ve galibiyet golünü attı. Maç bitmişti. Okulunun taraftarları sevinç çığlıkları atıyor, arkadaşları onu omuzlarında taşıyordu.
Seyirciler tribünleri terkettikten, oyuncular duşlarını alıp soyunma odasını boşalttıktan sonra, takımın hocası gencin köşede tek başına sessizce oturduğunu far-ketti. Yanına gidip "Evlat, inanamıyorum. Bugün bir harikaydın" dedi. "Sana ne oldu, bunu nasıl yaptın, anlat bana!"
Genç hocasına baktı, gözlerine yaşlar doldu ve şöyle dedi: , y.
"Babamın öldüğünü biliyorsunuz. Peki onun gözlerinin görmediğini biliyor muydunuz?" Delikanlı zorlukla yutkundu, gülümsemeye çalıştı: "Babam bütün maçlarıma geldi, çünkü görmediği halde beni desteklemek istiyordu. Ve ilk defa bugün beni oynarken görebilirdi. Ben de bu fırsatı kullanmak ve oynayabildiğimi ona göstermek istedim!" >j -,., A *, ^^
18
Ne kadar fakir?
Bir gün çok zengin bir adam oğlunu kırsal kesime zütürüp ona insanların ne kadar fakir olabileceğini göstermek istemişti.
Çok fakir bir ailenin çiftliğinde bir gün bir gece geçirdiler. Şehre dönerken baba oğluna sordu:
"Yolculuğumuzu nasıl buldun?" " «--->
"Çok güzeldi babacığım!" diye cevap verdi oğlu.
"insanların ne kadar fakir olabileceğini gördün, değil mi?" . • . ,-...
"Evet."
iLHAM ÖYKÜLERi
"Peki ne öğrendin?"
"Şunu gördüm" dedi oğlu. "Bizim evde bir köpeğimiz, onların dört köpeği var. Bizim evde bahçenin yarısına kadar gelen bir havuzumuz, onların kilometrelerce uzunluğunda dereleri var. Bizim bahçede ithal lambalarımız, onların yıldızları var. Bizim taraçamız ön bahçeye kadar, onlarınki ise ufka kadar uzanıyor." Ufaklık konuşurken, babası şaşkınlıktan tek kelime bile edemedi.
Ve çocuk ekledi:
"Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için, teşekkür ederim babacığım!"
20
"Onu çok sevmiştim"
Din adamı yeni kazılmış mezarın başında duasını bitirmek üzereydi. Birden, 50 yıllık karısını kaybetmiş olan 78 yaşındaki adam kalın sesiyle feryat etmeye başladı:
"Aaah, aaah! Onu ne kadar da çok seviyordum!" Onun bu feryat-fîganı cenaze merasiminin sessizliğini alıp zütürdü. Mezarın etrafında duran diğer aile üyeleri ve arkadaşları şaşırdı ve utandı. Yüzleri kıpkırmızı kesilen yetişkin çocuklar babalarını susturmaya çalıştı:
21
iLHAM ÖYKÜLERi
"Tamam baba, acını anlıyoruz, ama sus şimdi." Yaşlı adam cenazenin mezara yavaşça indirilişini yaşlı gözlerle seyretti. Din adamı duasını tamamladı. Sonra da, aile üyelerini mezara toprak atmaya davet etti. Yaşlı adam dışında hepsi bu görevi yerine getirdi. Yaşlı koca bir kez daha feryat etti: "Ah! Onu ne kadar da çok seviyordum!" Çocukları onu engellemeye çalıştıysa da, o devam etti:
"Onu seviyordum!"
Mezarın etrafında bulunanlar yavaş yavaş ayrılmaya başladı, ama yaşlı adam inatla mezarın yanından ayrılmıyordu. Gözleri mezara dikili vaziyette oracıkta öylece duruyordu. Din adamı yanına yaklaştı:
"Neler hissettiğinizi biliyorum, ama artık gitme zamanı. Gitmeli ve hayatımıza devam etmeliyiz."
"Ah! Onu seviyordum!" diye inledi adam perişan bir şekilde. "Ama bunu ona ya bir ya da iki defa söyledim!"
22
Yankı
-4 Î
Bir babayla sekiz-dokuz yaşlarındaki oğlu dağlarda yürüyüşe çıkmışlardı. Çocuğun ayağı birden kaydı ve düştü. incinen ayağının sıkıntısıyla haykırdı: "Aaaahhhhhhhhh!"
Sesi karşı dağlardan yankılanıp aynen geri döndü: "Aaaahhhhhhhhh!" Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamış olan çocuk çok şaşırdı ve merakla bağırdı: "Kimsin sen?!" Cevap gelmekte gecikmedi: "Kimsin sen?!" „ % r>,
23
iLHAM ÖYKÜLERi
Çocuk bu cevaba öfkelendi:
"Korkak!"
Cevap aynıydı
"Korkak!" ' v "
Bunun üzerine babasına donup sordu.
"Neler oluyor baba, anlamıyorum?"
Babası gülümsedi ve "Dikkat et oğlum" dedi. Sonra da karşı dağa doğru bağırdı:
"Herşey çok güzel!"
Dağdan gelen ses cevapladı:
"Herşey çok güzel!"
"Seni seviyorum!"
"Seni seviyorum!"
Çocuk hâlâ hayret içindeydi, ama yine de anlayamamıştı. Daha sonra babası açıkladı:
"insanlar buna 'yankı' derler, ama o aslında hayat'in ta kendisidir. Söylediğin ya da yaptığın herşeyi aynen sana iade eder. Hayatımız, yapıp-ettiklerimizin bir yansımasından başka birşey değildir Dünyanın daha sevgi ve adalet dolu olmasını istiyorsan, kendi kalbini sevgi ve adaletle doldurmalısın. Başkalarının şefkatli olmasını istiyorsan, senin şefkatli olman gerekir. Bunu herşeye uygulayabilirsin: Hayat ona ne verdiy-sen, onu sana aynen iade eder."
24
Acele-ecele
Bir zamanlar birlikte yaşayan ve küçük bir toprak parçasını yine birlikte ekip biçen baba-oğul vardı. Yılda birkaç defa yetiştirdikleri sebzeleri satmak üzere bir öküzün çektiği arabalarına yüklerler ve en yakındaki şehre giderlerdi, isimleri ve üzerinde yaşadıkları toprak parçası dışında, baba ve oğlun paylaştığı hemen birşey yoktu. Birbirlerinin tam tersi yaratılıştaydılar. Baba ne kadar sakin ve ağır kanlıysa, delikanlı o kadar aceleci ve hırslı bir mizaçtaydı.
Işıl ışıl bir günün ilk saatlerinde, yine kağnılarını
Tümünü Göster