Diğer günler sıradandı. Spora devam ediyor. Diyetimi uyguluyordum. Babamla da anlaşma yapmıştık, 1 gün yemekleri o 1 gün de ben yapıyordum. Kim yemeği yaparsa geriye kalan mutfak temizliği, bulaşık falan da onun işiydi. Öykü arada bir bize geliyordu. 2.sınavlar tamamen bitmiş. Sınavlarda aldığım sonuçlar ilk döneme göre neredeyse her derste 4-5 puan artmıştı. Hele bir de kopya maceralarımız efsaneydi. Ben sınıfın yarısına kopya veriyordum onlar da çıkışında sınavın önemine bana 4-5 lira para atıyordu. Yani bildiğin işi ticarete dökmüştüm. Bir gün tarih sınavından çıktık. Kendi kağıdımı 15 dakikada bitirip Mert'inkini de doldurdum. Hoca tabii çakmış olacak durumu, etrafımdaki herkes yüksek ama Mert onlardan daha da yüksek. Kaldırdı Mert'i ayağa sınav sorularından birini sordu "Emeviler Neden istanbul'u fethedemedi say bakayım Mert" dedi. Mert bana doğru kaçamak bir bakış attı. Ama cevapları biliyordum. Zaten ben doldurmuştum dıbına koyayım. Fısıldayarak saymaya başladım " iklim koşulları ve kıyafet uygunsuzluğu, Emevilerin Merkezine olan coğrafi uzaklık, Bizans'ın yüksek surlara sahip olması" falan filan diye yardırıyorum. Hoca bir tane daha söyle bakayım dedi Mert'e bana bakarak. Akıllıyım ya hemen önümdeki kitaba "Emevilerin sadece kara yoluyla saldırmış olması aslında kara ve" yazdığım gibi hocanın bana kitlendiğini görüp yavaşça önüne doğru attım Mert'in ve arkama yaslandım. Mert kafasını eğip "Hocam Emeviler sadece karadan saldırmış, aslında hem kara hem de hava yoluyla saldırmaları gerekiyordu" Ulan ben bir kahkahayı bastım. Sınıf zaten kopmuş hoca ters ters bakıyor, benimle dalga mı geçiyorsun diye bir ton azarı kaydı buna. Her neyse bu Mert salağı gelmiş diyor "Lan niye doğru düzgün yazmıyorsun ", dedim "ulan manyak herif 900 lü yıllarda ne havası hasta mısın sen" ama nasıl yarılıyorum. Nerden bileyim diyor bu da. işte her neyse bir sonraki ders Öykü ile buluşup biraz muhabbet ettik. Olayı falan anlattım. Daha sonra çıkışta bizim eve gitmek için sözleşip bizim tayfanın yanına geri döndüm.