+113
-1
Buluşmamıza daha 20 dakika olmasına rağmen Öykü orada oturmuş bekliyordu. Altında bir kot pantolon, içinde bir tişört onun üstünde bir hırka vardı. Yanına gittiğim gibi ayağa kalktı. Hafifçe el sıkıştık. Daha sonra nereye gideceğimizi sordu. Benim bir planım yoktu, daha doğrusu onun bir plan yapmış olmasını ümit ediyordum. O yüzden kafamı biraz kaldırıp, etrafa baktım. Biraz kafeye oturup konuşmaktan zarar gelmez diye düşündüm ve teklifimi ona açtım. Olur dedi. Gidip biraz oturduk, aklına nereden geldiğimi sordum; evde sıkıldığını, o sırada bana mesaj atmak istediğini falan söyledi. Biraz daha öyle günlük konulardan okuldan falan muhabbet ettik. Öykü nadir bulunan bir özelliğe sahipti. Hem güzel hem de okulda başarılı bir kızdı. Ama aynı zamanda zeki de bir kız sayılırdı. Çünkü konuşma boyunca yaptığım esprilerin en derin olanlarını bile anlamıştı. Çok güzel dinliyor, her dinlediği şeyden sonra sorular soruyor insanı konuşmaya teşvik ediyordu. Okuduğum kitaplardan, hoşlandığım filmlerden, bildiğim şiirlerden falan bahsettim. Günlük hayattaki hobilerimden falan. Sonra birden konu anneme geldi.