-
26.
+1Özgür, önümüze çıkanlara ateş ediyordu. Sürekli daha fazla zombi geliyordu. Bazılarına silahının arkasıyla vurup uzaklaştırıyordu. Ben de yardım etmek istedim fakat tetiği bir türlü çekemiyordum. Bir şeylerde hata vardı. Bu halde olmaları bu insanların suçu değildi. Onları öldürmek cinayet sayılırdı. Hayatta kalmış olmaya söz vermiş olmasaydım bir köşeye çekilip sessizce ölümü beklerdim. Alp'i tek kolumla yakalayıp kucağıma aldım. Adımlarımı hızlandırdım. Özgür'ün açtığı yolda neredeyse yarım saat koştuk. Karşımıza başka zombi çıkmamaya başladığında ise Alp'i indirdim, yürümeye başladık. Özgür'ü inceledim.
Üzeri kan ve çamur olmuştu, ona yardım etmediğim için kızgın gibiydi. Konuşmuyordu. Sessizlik sinirimi bozmaya başlamıştı.
"Yolu biliyor musun?" dedim. Derin ve gıcık bir nefes aldı.
"Evet."
"Bana da söylemek ister misin?"
"Biraz daha kuzeyde kuzenimin çizliği var. Şehirden uzak olduğu için şansımı deneyeceğim."
"Bana danışmak istemez miydin?"
"Hmm... Hayır?"
"Silah kullanmayı bilmiyorum."
Durup şaşkınlığını gizlemeye ihtiyaç bile duymadan yüzüme baktı. Sonra gülmeye başladı. Alp de ona katıldı.
"En kısa zamanda ögrenmen gerek. Lazım olabilir." dedi. iğnelemesi hiç de komik değildi ama hala sinirli olup ters cevaplar vermesi yerine gülümsemesini görmeyi tercih ettim. Devam etti:
"Bak, ne kadar çok kişi, o kadar iyi. Hem, bir arkadaşa ihtiyacım var. Alp, alınma."
Alp gözlerinin içi parlayarak gülümsedi.
"Ama yardım etmen gerekiyor. Korumamız gereken bir çocuk var. O yüzden mantıklı fikirlerime itiraz etme."
Yol boyunca başka bir şey söylemedi. Söylemesine gerek de yoktu zaten. Hiçbir yere gitmiyordum.
başlık yok! burası bom boş!