Geçtim bizimkilerin yanına, oturdum Beyza'nın sağına, Selim'in soluna. Hepsi meraklı meraklı bakıyor, Beyza atladı hemen,

"ne dedi.. ne dedii?"

Sırıtarak,

"o fazla bir şey diyemedi, ben dedim daha çok" dedim. Ardından Selim,

"kanka ağır konuşsaydın biraz, ben olsam dayanamaz basardım tokadı" dedi.

Tokat ne kelime.. pervaneye asacaktım aq..

"bende zor tuttum oğlum kendimi, ama.. ağladı yani o kadar diyeyim"

Bütün masadan "ooh"," iyi olmuş" sesleri yankılandı. Kin tutuyormuş demek ki herkes..

Muhabbet daha genele dönerken, Beyza'nın kulağına eğildim,

"sana bir yemek borcum, senin de bana şu olayı anlatma borcun var" dedim gülümseyerek.

"ilki olur ama ikincisini bilmem" dedi gülerek.

"niye kız?"

"boşver, üzümü ye bağını sorma tatlım" dedi sırıtarak.

Bizi fısıldaşırken gören Fatih,

"şş, ne fısıldaşıyon bakıyım sevgilimle" dedi gülerek.

"devlet meselesi kanka, gel senle de fısıldaşıyım" dedim, güldük.

"yok kanka siz devam edin o zaman fısıldaşmaya" dedi gülerek.

Fatih işte..