-
1.
+25 -518 aralık 1932 günü bursa'da ezanın türkçe okunmasına karşı ortaya çıkan tepki üzerine atatürk bursa'ya gelir. şehrin önde gelen alimlerini çekirge caddesindeki köşkünde yemeğe çağırır.
yemek sona erer. mustafa kemal sözü 18 aralık'taki direnişe getirecek ve ulema artıklarının etkinliklerini kıracaktır ya, bir soru atar ortaya:
tekkelerde ne yapılırdı, ne için halk dervişleri beslerdi?
ulema artıkları şöyle yanıtlarlar mustafa kemal'i:
''paşam, bu dervişler ve şeyhler keramet sahibidirler, sihirle uğraşırlar. hastaları okurlar ve mucizeler gösterirler ve insanüstü şahsiyetlerdir. mesela rufailer kızgın şişleri yanaklarına batırırlar ve allah'ın büyüklüğüne herkesi inandırırlar... ''
mustafa kemal kıs kıs güler bıyık altından. çağdaş düşünceden böylesine uzak kalmış bu adamların türk devrimi'ni engellemeye olanak bulamayacaklarını görür bir kez daha... ama gözlerini de korkutmak ister besbelli... öyle bir şey yapmalıdır ki, ulema artıkları aman bu adam bizi fena yapar! korkusuyla cahil halk yığınlarının yakasını bıraksınlar. şöyle der sonunda:
oturduğumuz yerden sihir ve kerametle, şu elektrik ampulünü düğmesine dokunmadan söndürün ve bu şekilde kerametinize beni inandırın, medreselerinizi tekrar açtıracağım. fakat bu kerameti siz göstermeyip, ben oturduğum yerden yanan şu ampulü söndürürsem ezan türkçe olacak!..
ulema artıkları boyun bükerler. belki demek isterler bir şeyler ama yüreklerinin elvermediği apaçık ortadadır. mucize kabul ederiz! derler sonunda..
mustafa kemal belinden tabancasını çeker, bir atışta elektrik ampulünü parçalar. sonra döner ulema artıklarına:
bende bu keramet, sizde de sadece boş laflar varken, tekkeleri kapatmaya, sarıkları çıkartmaya hakkım var!.. der.
ulema artıkları boyun kırarlar.
avni altıner, her yönüyle atatürk, sf: 687
başlık yok! burası bom boş!