+4
Memleketi karış karış gezmiş, Vatan’ı yar bilmiş uğruna can ortaya koymuştu. 3 erkek çocuk babasıydı. Çocukları babasına çekmiş olmalıydı zira hepsi aslan gibiydi! Gene bir şafak vakti kutsal saydığı vazifeye gitmek için yatağından kalktı. Kendisi için bugünün diğer günlerden farkı yoktu. Apar topar bir şeyler yedi, üstünü değiştirdi ve evden çıktı. Evden çıkmadan oğullarını bir bir öpmeyi ihmal etmemişti. Hüseyin abi aşağıya indiğinde usulca sivil aracını çalıştırdı ve arkadaşını almak için yola koyuldu. Bugün önemli bir gündü, zira ülkenin hemen her stratejik yerinde bomba patlatan iŞiD terör örgütünün militan listesini bir muhbirden alacaktı. Muhbir henüz 16 yaşındaydı. Daha önce gözaltına alınmış sonraysa bırakılmıştı. Büyük ihtimal Emniyetle iş birliğine girmiş, daha sonra serbest bırakılmıştı. Saat 11'e doğru yaklaşırken Gaziantep’in ücra bir sokağında 2 istihbarat memuru ve muhbir buluştular. Herşey normal gibiydi, bir sıkıntı yoktu. Derken muhbir bir aksilik olduğunu, bilgisayarda ki bilgileri flaşa aktaramadığını söyledi. Semt itibariyle tekin bir yer değildi. Hüseyin abi yanında ki arkadaşına dönerek: “Sen burada kal, etrafı kolaçan edersin..” dedi. içine küçük bir telaş kıvılcımı düşen diğer polis itiraz eder gibi oldu: “ Abi kendini riske atma, beraber çıkalım?” Bu cevaba Hüseyin ağabeyin yanıtı keskin ve yürek burkan cinsteydi: “ Bu Vatan için ben kendimi riske atmazsam, sen kendini riske atmazsan, kim kendini riske atacak?” Bu cevabın geri dönüşü yoktu. Diğer memur etrafı kolaçan ederken Hüseyin ağabey eve doğru yöneldi. Muhbirin niyetiyse çok farklıydı. işid tarafından deşifre olmuş, tek kurtuluşu bilgi taşıdığı polisi vurmakta bulmuştu. Hüseyin ağabey flaşı bilgisayara takarken kalleşçe 2 kere tetiğe bastı. 2 mermiden 1’isi boşa giderken, diğeri başına isabet eden polis memuru yere yığıldı. Kullandığı silahta susturucu olduğu için bu hain pusuyu kimse duymamıştı. Aradan geçen birkaç dakika sonra diğer polis memuru dayanamadı ve içeriye girdi. Gördüğü manzara ürperticiydi, Hüseyin ağabey kanlar içinde yerdeydi! Vatanı kutsal bilen, uğruna can koyan bu koca yürekli adam hemen hastaneye kaldırıldı. Sevenleri toplanıp gelmiş, hastane dolmuş taşmıştı. Hemen her yerde bir köşeye sinmiş ağlayan genç yaşlı, bay bayan görmek mümkündü. Yoğun bakımda ilk gece bin bir feryat figanla biterken doktor umut vermişti. Artık dua vaktiydi. içten bir dua göğü yere indirmeye kafiydi..” insanın okurken dahi yüreğini sızlatan bu yazının hepsi ne yazık ki gerçek. Ateş düştüğü yeri yakar evet doğru, lakin her gece gönül rahatlığıyla başımızı yastığa koymamızı sağlayan bu Vatan evlatlarına bir borcumuz yok mu? “Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir” Bakara 153.