/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +8
    Arap Yarımadası, Irak, Suriye gitmişti. Yetmedi doğuyu Ermenilere, batıyı da Yunanlılara vermek istiyorlardı. Doğuda Ermeniler ingiliz ve Fransız silahları ile köylerimizde Türk, Kürt vatandaşlarımızı katlediyorlardı. izmir’e Yunanı çıkarmışlar, Ankara’ya kadar gelmişlerdi.

    Türk Milleti kırılmıştı, savaşacak ordumuz yoktu. Yaşlılar, kadınlar ve çocuklardan oluşan on milyonluk mazlum, gazi bir millet.

    Savaşacak Osmanlı Ordusu kalmadığından masada, ordusu olan ingiliz ve Fransız konuşacaktı. ingilizler yukarıdaki tüm isteklerine ilaveten Yunanlıların batıda alan hakimiyeti kurmasını istiyorlardı. Fransızlar da doğuda Ermeniler için aynı şeyi istiyorlardı. Aslında ingiliz ve Fransızlar Türkleri Anadolu’dan tamamen çıkarıp Orta Asya’ya yeniden göndermek istiyorlardı. Ama bunun imkansız olduğunu da biliyorlar ve Lozan'a oynuyorlardı.

    Aziz istanbul’un doğu yakasına ingilizler, batı yakasına Fransızlar çökmüş Anadolu’daki köpeklerinin (Yunan ve Ermeni) neler yapabileceklerini izliyorlardı.

    Daha Türk Milleti Yunanın, Ermeni’nin hesabını görememişti ki sıra ingiliz’e, Fransız’a gelsin. Çok rahattılar ama bilmedikleri bir şey vardı.

    Evet Türk Milleti düzenli Ordularını kaybetmişti ama iSTiHBARATI VE GAYRi NiZAMi ORDULARI dimdik ayaktaydı.
    Ülkenin bu hale geleceğini daha 1900 yılında gören Cennetmekan Abdülhamid Han Yıldız istihbarat Teşkilatını kurmuş ve her türlü önlemi almıştı.

    Bu teşkilatın en başta gelen en başarılı subayları ise Mustafa Kemal ile Enver Paşa’ydı. Öyle ki daha Trablusgarb’da görev almışlar ve meşhur Libya kartalı Ömer Muhtar’a o gerilla taktiklerini bizzat Atatürk vermişti.

    ittihat Terakkiye birlikte girmişler Enver Paşa Alman yanlılarına, Atatürk ise ingiliz yanlılarına yakın olmuştu. Osmanlı Almanlar’ın yanında savaşa girmeye karar verince Atatürk ittihat ve Terakki'den ayrıldı. Enver Paşa ise orada kaldı.

    ittihat ve Terakki Cemiyeti ülkeyi kanser gibi sarmış Yahudi, Ermeni ve Rumlardan oluşan bir hain şebekesiydi. Masonlar tarafından yönetiliyordu ve arkalarında tüm kafir dünyası vardı. Hepsi destekliyordu. Tasfiye etmek imkansızdı ama yönetiminde etkili olmak mümkündü.Şimdi o görev Enver Paşa'daydı. Almanlara karşı savaşa girilecek olsaydı belli ki Atatürk orada kalacak, Enver Paşa ayrılıp savaşın sonucunu bekleyecekti.

    Bir parantez:
    (Goben ve Bröstlav hikayedir. (Yavuz-Midilli) Osmanlı, savaşa Almanların yanında girmeye çok önce karar vermişti. Çünkü başka çaremiz yoktu. Osmanlıyı yıkmak isteyen bizzat ingilizlerdi. Almanlar değildi. Almanlar kazansaydı Osmanlı kurtulacaktı. ingilizler kazanırsa da Cumhuriyet kurulacaktı. Olay bu kadar nettir ve hepsi Yıldız istihbarat Teşkilatının Planıdır.)
    (Atatürk ve dava arkadaşı Enver Paşa. Osmanlının en iyi ajanları Libya'ya italyan'lara karşı Ömer Muhtar'a taktik vermeye gidiyorlar)

    Lozan bu şartlarda yapıldı, Cumhuriyet bu şartlarda kuruldu. Düzenli ordumuz yoktu ama istihbarat devletimiz vardı ve dimdik ayakta kaldı. Burayı açmak biraz zor sadece şu kadar yazalım:

    Atatürk Türk Gençliğine hitaben yaptığı tüm hitaplarda özellikle şu kelimeyi sürekli tekrarlamış ve üstüne basa basa söylemiştir.
    “BAĞIMSIZLIK”

    EVET. BU ÜLKE BiR SiYASi DEHA OLAN VAHDETTiN iLE BiR ASKERi DEHA OLAN ATATÜRK’ÜMÜZ TARAFINDAN O ŞARTLARDA KURULMUŞ VE BU GÜNLERE GELMiŞTiR.

    Varsın ingiliz, Fransız “bizim dediğimiz oldu” desin. Onlar öyle bilsin. Türkiye üzerine ingiliz’in, Fransız’ın oynadığı oyunlar artık anlaşılmıştır. Ama Atatürk’ün onlara vurduğu siyasi darbeler sadece askeri bir deha değil aynı zamanda siyasi bir deha olduğunu da ispat etmiştir.

    Lozan’da onlara söylenen şudur:

    istedikleriniz bunlar mı? “Tamam” denildi. (Karşılığında Anadolu ve Misakı Milli sınırları kurtarıldı. Çünkü bu sınırlar Osmanlı’nın Fatih dönemine eş değerdeydi. Hayır dense savaşacak güç yoktu. Yunanı ve Ermeni’yi destekleyip Anadolu’yu tamamen kaybettireceklerdi. Lozan için kullandılar.)
    “Tamam” denildi. Çünkü:

    Cumhuriyeti zaten biz de istiyoruz. Saltanatı kaldırmayı. Hilafeti zaten Ordu yoksa koruyamayız, tutmanın da anlamı yok. Batı kanunları? işimize gelirse tutarız, istediğimiz zaman kaldırırız.

    Üniformasız askerler! Üniformalı itler defolsun, üniformasız itlere de katlanırız. Tabi bir yere kadar. Gerektiğinde de gerekli dersi veririz. Kurulacak sistem içinde bu kısmen mümkün.

    NE ZAMANA KADAR?

    DÜZENLi ORDULARIMIZ ONLARIN DÜZENLi ORDULARININ KARŞISINA ÇIKIP PERiŞAN EDEBiLECEK GÜCE ERiŞiNCEYE KADAR. O DA MELHAMEi KÜBRADIR iNŞALLAHU ALLAHU EKBER.

    Atatürk, Cumhuriyetin ilk yıllarında 1923- 1938 arasında Türkiye’nin en önemli sanayi yatırımlarını yaptırmış, bir an önce bu aziz milletin onlar kadar güçlü olması için çabalamıştır.

    ABD, hiç devreye girmeseydi çoktan güçlü bir ülke olacaktık. Düşünebiliyor musunuz daha 1926 yılında Atatürk Kayseri’de savaş uçağı fabrikası açtırmış ve ilk savaş uçağımızı uçurmuştuk. ABD devreye girip, NATO üyesi olup, ithale döndürülünce yerli savunma sanayi kilitlenmiştir. Bugün bu konudaki gelişmeler de bu güne kadar ki tüm gelişmeler de ABD ile değil ABD’ye rağmen yapılmaktadır. ABD düşmanlığının yükseldiği dönemlerde ABD dostları aracılığı ile kendisini affettirmek amacıyla ikinci ellerinde kolaylıklar da sağlamıştır ama tam milli olmasına da asla izin vermemiştir.

    Bir parantez: (Bakınız iran ABD ile arası iyi iken değil; ABD ambargo koyunca milli savunma sanayinde önemli gelişme sağladı.)

    Evet bu ülke iki unsur üzerine kuruldu. Öyle olması gerekiyordu. Milli unsurlar ve gayri milli unsurlar.

    Bizler hep gayri milli unsurları gördük, kendi aralarındaki mücadelelere şahit olduk. (27 Mayıs da ABD’nin Menderesine karşı ingiltere tarafından yapılmıştı.)

    Ama milli unsurlar hep gizli kaldılar. Ve onların başındaki isim de ATATÜRK’ DÜ. Bir numara ATATÜRK’DÜ.
    iki numara ise Mareşal Fevzi Çakmak’tı. Ötekileri biz de bilmiyoruz ama Atatürk bizim için hep bir numara olacak kalacak.

    Ta ki Hz. Mehdi AS sancağı teslim alıncaya kadar.

    Şunu da ekleyelim ve bu konu artık tamam olsun:

    Ajan ne demektir?

    Ajan camiye de gider, havraya da, kiliseye de gider tarlaya da. Yerine göre rakı içer, yerine göre zemzem. Bir gün cübbe giyer bir gün smokin.

    Sonra bir gün ingiliz kamerasının karşısına geçer ve gökten inen yıldızları anlatır. Jetonları düşenler çektikleri ve MI6'da sır gibi sakladıkları görüntüleri doksan yıl sonra bizzat kendi elleriyle sosyal medyaya yüklemek zorunda kalır.

    Ama nafile, atı alan Üsküdar'ı geçmiştir. Geçmiş ola. ingiliz'in borusu ötmez olmuştur. Sıra ABD'nin davuluna gelmiştir.iki yıl daha çalacak sonra o da patlayacaktır inşaallahu Allahu Ekber.

    ALINTIDIR OKUYUN OKUTTURUN
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +2
      Yıldız istihbaratı ile birlikte daha donanımlı ve daha fazla adama sahip teşkilat-ı mahsusa vardı bunu da hatırlatayım
      Edit:ilk düzenli istihbarat teşkilatıdır. yıldızda ise pek fazla deildi
      ···
   tümünü göster