0
Bir de Çin malı bir telefonum vardı. Sadece saate bakmak amaçlı taşıyordum cebimde. Şarjı bitmek üzereydi. Gerçi umurumda dahi değildi çünkü ne arayanım vardı ne de soranım. Neden bu halde olduğumu düşünüyordum. Aslında bu da kafayı yemek için geçerli bir sebepti.
Neden her hareketim daha çok batmama sebep oluyordu? Neden herkes bana düşmandı? Ben onlara ne yapmıştım ki? Suçum neydi? Anlayamıyordum bir türlü. Boşa koysam dolmayacak, doluya koysam almayacak bir sürü sebep ve olay vardı kafamda. Aslında onlar da haklıydı en az benim kadar. Çünkü onlarda bıkmıştı, yorulmuşlardı benden. Ben de yorulmuştum kendimden. Bıkmıştım bu sahtekar halimden ben de. Tükenmeyecek bir sürü umudum vardı benim, ben tükenmeden önce.
Galiba bu benim sonum olacaktı. Birden telefonumun titrediğini hissettim. Elimi cebime zütürdüğümde zaten alışkın olduğum bir durum söz konusuydu. Gene kendimi mi kandırmıştım? Hızlıca elimi zütürdüm cebime. Belki yaş günümü hatırlayan vardır diye umutlanır gibi oldum. Zayıf pil uyarısından başka bir şey değildi. Kapattım telefonu. Kapattım ve cebime koydum.