Yola cıkmamizla hoca kendi kendine konuşuyor birseyler düşünüyor ve bununla nasıl basacıkacagimizin bir yolunu bulmaya çalışıyordu.
Hocam
- Evde mumlardan başka evi aydınlatacak birsey yok o mumlarda pek yanacak gibi durmuyor yanımıza fener alalım dedim.
Hoca
- camide gaz lambaları var onları alır gideriz koy de zaten az insan yaşıyor fener bulmamız zor dedi ve cami ye uğradık gaz lambalarini alıp yola koyulduk Patikayı çok gecmemisken yandaki uçurumdan yukarı avuç içi büyüklüğünde bir taş düştü önümüze . Aşağıdan bunun atılmasına imkan yoktu hoca hızlıca dualar okuyordu
EVE ulaştık saat 21.50 civarı tamamen kararmış hava Göz gözü görmüyor karanlıkta üzerime doğru sanki büyük büyük gölgeler yaklaşıyor hoca evin kapısını açtı içeriye girdik Odaları gezmeye başladık koltuklardaki her sarı lekenin bir anlamı olduğunu ve bu anlamları cozmemiz gerektiğini söyledi onu . ilk lekedeki sembolde bir kutudan bahsedilmis o kutuyu zaten ben bilmeden bulmuş ve içindekileri ogrenmistik. Diğer lekedeyse bir ayna kırık ve kirli bir ayna ve karşısında bir tablo var diyordu hoca. Evin içini gezmeye başladık aynı anda tuhaf şeyler olmaya başladı kapılar kendiliğinden kapaniyor açılıyor ayak sesleri geliyor anlamadigim dilden birçok kelime duyuyordum hoca yanımda kolumdan tutmuş birseyler söylüyor lakin hiç birşey anlamiyordum dediklerinden o sıra birsey takıldı gözüme tam merdivenlerin onundeydim üst kata cikacaktik en üst basamakta yüzünü pis kirli saclariyla kapamis elleriyle gel isareti yapiyor ve bnm arapça düşündüğüm bir dilde birseyler söylüyor ve gittikçe sinirleniyordu.