Olay geçen yıl başıma geldi. Meydanda mutlu ve bir o kadar da düşünceli bir şekilde gezerken gözüme saat satan zenci emektar kardeşimiz takıldı. Kaç gündür canım saat almak istiyordu. Bari alayım dedim. Yanına varıp selam verdim. Selamımı aldı ve gülümsedi. Saatlerin fiyatlarını sordum. 2 Lira'dan tut. 20 Liraya kadar birsürü saat çeşidi vardı. Zenci kardeşimin de cebine fazla para girsin, destek olayım diye 20 Liralıklardan birtane seçtim. Zaten maaşım yeni yatmıştı, bu yüzden bonkörlüğüm üzerimdeydi. Saati aldım parayı verdim, tokalaştım ve kolay gelsin diyip ayrıldım. Akşam eve geldim ve etek traşı oldum. Bu sefer kökten olmayı tercih etmiştim. Kıllarımın da yenilenmeye ihtiyacı vardı. Gece çok fena kaşıntıyla uyandım. Pipim koskocaman olmuştu. Elimi attığımda pürüzsüz tenimi hissettim. Işığı açtım kıpkırmızı olmuştu. Kafa biraz ayılınca susadığımı farkettim. Sokak lambasının ışığı mutfağa vuruyordu, bu yüzden mutfağın ışığını açmamayı tercih ettim. Buzdolabını açtığımda ışığı yanmamıştı. Sanırım bozuldu deyip kapatırken birden bir el elimi tuttu. Çok korkmuştum fakat elinin sıcaklığı birden beni yumuşattı. Evet bu oydu. Saat aldığım zenci ... Buzdolabından çıkıp beni banko taşına dayadı. 82 cm'lik başyapıt kamaşullahını köküne kadar verdi veriştirdi. Deliler gibi seviştik, kendimden geçmiştim. Altıncı postadan sonra kulağına beni nerden bulduğunu fısıldadım. Saatin içinde GPS olduğunu söyledi. Her hafta düzenli olarak gibişiyoruz. Siz siz olun zencilerden saat almayın.

Bu da böyle bir anımdır