+487
-51
NOT : iSTANBULDAKi PATLAMADAN DOLAYI HiKAYEME BiR SÜRE ARA VERECEĞiM... BiLEREK YADA BiLMEYEREK KONUYU DAĞITIP ALGI DEĞiŞTiRMEK iSTEMiYORUM. SiZLERDEN RiCAM SOSYAL KONULARA BiRAZ DAHA DUYARLI BiREYLER OLMANIZ... CANIMIZ YANIYOR , KARDEŞLERiMiZ BiRER BiRER ÖLÜYOR.
Aşağıdaki hikaye Öğretmen Fuat Erdağ ve eşi Füsun Erdağ'ın başından geçen olayları konu alacaktır.
Kişilerin izni sonucu buraya ve belli sosyal ortamlarda yazıya geçilmesi için izin alınmıştır.
"De ki ; Düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden Allah'a sığınırım."
(Felak 4)
•
Hikaye Fuat Erdağ'ın ağzından yazılmaktadır*
__
1950'li Yılların başıydı... Genç bir öğretmendim. Eşimle de çalıştığım okulda tanışmıştım. Kendisi daha sonradan sağlık problemleri nedeni ile işi bırakmıştı.
Çocuğumuz olmuyordu , o dönemin şartlarıyla bir çok tedavi yöntemi uygulasak da Allah bize bir evlat sahibi olmayı bağışlamamıştı.
Hayatımı eşimin mutluluğuna adamıştım , birlikte güzel bir yaşantımız vardı.
Füsun'un bir ailesi yoktu... Çocukluğundan beri yalnızdı , zaten 10 yaşından beri yetimhanede yetişmişti.
Birbirimize hem aile hem arkadaş hem de hayat arkadaşı olmuştuk.
Bir gün yine babamlarla birlikte otururken eve faks gelmişti... Faksın içeriğinde tayin olduğum şehir yazıyordu.
Aslında internette araştırırsanız yine göreceksinizdir.Şanlıurfa'nın Karakeçi köyündeki N*** C*** A*** Orta okuluna tayinim çıkmıştı.
Okulun adını okumamla evdekilerin suratı düşmüştü... O dönemler Karakeçi köyündeki hikayeler bütün ülkece yaygındı... Büyüye , cine inanan birisi değildim...
Bana yapılan uyarılara da gülüp geçiyordum... Eşimle 1-2 ay gibi bir sürede hazırlandık ve yarı yıl tatilinin gelmesiyle Şanlıurfa'ya yola çıktı.