+1
Ne kadar kendimi tutmaya çalışsam da olmuyor, olamıyor. Doğduğum, büyüdüğüm, ekmek parası kazandığım ve yaşadığım ülkemin birbirine hizip olanlar tarafından el birliği verilmişçesine nereye doğru zütürülmeye çalışıldığını gördükçe susmaktan utanıyorum. Belki bir ya da birkaç kişiyi kendimce, kendi aklım erdiğince uyarabilirim diye şu yazıyı kaleme alıyorum. Artık ne derseniz deyin, çünkü bu ülkede bırakın bıçağın kemiğe dayanmasını, kemikler aşınmaktan kırılmak üzere.
Gündelik hayatımda da, sosyal medyada da, ne zaman “benim sözüm siyasi bir taraf olmak değil” deyip haddim seviyesinde birkaç kelime etsem, öyle tuhaf tepkilerle karşılaşıyorum ki üzülmekle kalıyorum çoğu zaman. Üzüntümün sebebi ise samimiyetle söylüyorum ki; kendi şahsiyetimle, kibrimle, nefsimle ilgili değil. Öyle ya da böyle, aklım fikrim erdiğince az ya da çok vermeye çalıştığım “Kuran’ı okuyun, ona dönün” mesajı ile ilgili… iyi niyetle olsam da ettiğim bir iki “siyasi/politik” temalı söz, her kime dokunmuşsa onun karşısında bir siyasi hizip olduğum zannedilerek verdiğim tevhid mesajının zedelenebilir olmasından üzülüyorum.
Öyle bir hale geldik ki aynı anlayışa sahip kişiler bile birbirleri tarafından uyarıldığında arkadaşını hışımla azarlıyor ve hizipleşiyor. Kin ve nefret başımızı döndürmüş. Baktığımızı sağlıklı göremiyoruz. Sis içinde mızrak sallıyoruz. Toplum kin içinde kana doğru kulaç atıyor. Bilerek ya da bilmeyerek bu kavgayı tahrik etmeyelim. Birbirimizi kavga etmemek konusunda, bizi birbirimize düşürmeye çalışıldığının farkında olarak uyarmalıyız. Kavga ettirmek değil barıştırmaktır aslolan. Zor olsa da ona talip olmalıyız. Birbirimizden çok karşı gördüğümüz tarafa şefkatli ve anlayışlı olmalıyız. Kinimiz ve hatta haklı isyanımız bile adaletimize mani olmamalı. Tepeden aşağı sıralı bütün tahrikçilere rağmen…