+7
Gökyüzünü izlerken Kaan birden hareketlendi ve uyandı. Direk Ne oldu böyle? diye sordum. Bilmiyorum. En son uçağın motorundan duman çıktığı ve paraşütümün açılmadığıydı. Ya sen? dedi. aynen öyle dedim. sence ikimizinde aynı anda paraşütlerimizin açılmaması tesadüf mü? diye sordu. ihtimali az da olsa var fakat diğer bi ihtimalin ne olduğu dahi aklıma gelmiyor dedim.
Yiyecek bulabildin mi? dedi. Yılanı gösterdim. Ancak yetmeyeceği aşikar diye ekledim. Suyumuz da keza öyle dedi. Hazır güneş daha bizi bitkin düşürmemişken aramaya çıkmamız gerekiyordu. Toparlandık. Üniformasını nerede olduğunu sordum. Sıcaktan ve susuzluktan çıkarıp attığını ancak nerede olduğunu hatırlamadığını söyledi. Az kalan suyumuzu da kaybetmemek için adımlarımızı sayarak geziniyorduk. Birden Kaan tökezledi ve yere düştü.
Hemen kaldırmak için hamle yaptım ve ayağın mı takıldı? diye sordum. Kafasını salladı evet anlamında ama gözleri ayağının takıldığı yere doğru bakıyordu. Suratı donuktu. Bir şey mi oldu? diye sordum. Eliyle ayağının takıldığı taş parçasını gösterdi. Taş parçası ufaktı. sence beni düşürüp kendisi oynamayacak kadar ağır mı o küçücük taş parçası dedi. Sesinde şüphe vardı ve söylediklerinden sonra benimde içimi şüphe kaplamıştı.
O an bir yılan daha gördüm. Kaan'a gösterdim ancak oralı olmadı. Taş ile ilgileniyordu. Bıçağımı çekip yılana yaklaşmaya başladım. Fırsatını bulduğumda hamle yaptım bu sefer zamanlamam iyiydi. Yılandan bıçağımı çıkardığım an kaan'nın bağırışını duydum. Hemen yanına koştum. Gözleri açılmış taşa bakıyordu. ne oldu? diye sordum. Gel ve yakından bak dedi. Yanına gittiğimde bende şaşkınlıklar içerisinde kalmıştı. Kayanın yan kısmında şifreli bir keypad vardı.. Ama bu ne anlama geliyordu? Nasıl olabilirdi? Öylece birbirimize baka kaldık.