+3
-1
---Evet beyler gece gece yakın sigaraları bakın aya karşı düşünün sevdiğinizi---
Annesinden dayak yediği halde, yine ‘anne’ diye ağlayan bir çocuktur aşk…
Keşke şöyle yapsaydım belki severdi deme. O senin için ne yaptı da sevdin sanki? Akıl işi değil, gönül sevdi mi gerisi bahane.
Üşüyor musun? Üzülme be! Gel yanıma. O kadar yaktın ki canımı; Isınırsın. Üşümezsin bir daha.
Kimseyi suçlama, suçlanacak biri varsa o da sensin. Sonuçta o sana küçük bir umut verdi, sen ise ona her şeyini verdin.
Hayat benimse eğer kimse karışamaz ve biliyorum ki herkesle dost olunmaz. Aşka gelince bir kere sevdim işte, bir daha işim olmaz…
Sen bakma benim bu kadar hüzünlü şeyler yazdığıma, ben çok gülerim. Ve gülerken hiç kimse yalan olduğunu anlayamaz.
Gider gibi yapmadım ben, ya kaldım ya gittim. Sen ise kalır gibi yaptın, ama gittin ve ben bittim.
Senin çelme taktığın yerden başlıyorum hayata. Varsın yara içinde kalsın dizlerim, yüreğim kadar acımaz nasıl olsa.
Ellerim ceplerimde yürüyorum. Ve ben ne zaman bir şiir duysam, şahadet getiririm, ölürüm…
Üzülme değmez sözünü duymaktan sıkıldım. Değmeyenlere zaten üzülmem. Üzüldüğüm şey; Değmeyenlere… Yüreğimin değmiş olması.
Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözlerine! Dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime.
Denir ya aşk iki kişilik, yalan! Aşk bile bile delilik. Bide hayat müşterektir denir. Buda yalan çünkü aşk acısı hep tek kişilik.
Bazen öyle yorar ki aşk insanı, bıktırır hayattan. Ve kapayınca
gözlerini bir daha açmak istemez insan.
Annem gözyaşları için ekmek kırıntısı gibi değerlidir derdi.
Üstüne basıp geçenlerin çarpılışını görmek için bekliyorum seni…
Bir isteğim var sadece senden, onun kokusunu al getir, onu saçlarını al getir, hatta mümkünse onu al getir bana rüzgâr.
Kaldı işte; çayımız bardakta. Çocukluğumuz sokaklarda. Mutluluğumuz kursağımızda. Sevdiklerimiz uzaklarda. Gülüşlerimiz fotoğraflarda…
Hayatta gözyaşlarımı hak edecek bir insan görmedim. Ya benim gözyaşlarım gereksiz, ya da uğruna gözyaşı döktüğüm insanlar değersiz.
Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk. Yanıldık! Çünkü ne kadar mutlu ettiysek, o kadar yalnız kaldık…
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin.
Biliyorsun, ben hangi şehirdeysem yalnızlığın başkenti orası. Ve yine sevgili çocuk, biliyorsun, kişi tutkularıyla yalnızlığını adlandırıyor o kadar…
Keşke şöyle yapsaydım belki severdi deme. O senin için ne yaptı da sevdin sanki? Akıl işi değil, gönül sevdi mi gerisi bahane.
Seni soruyorlar… Öldü mü diyeyim yoksa dönecek mi? ikisi de imkânsız değil mi? Çünkü biliyorum; asla geri dönmezsin ve biliyorsun; sen benim için asla ölmezsin!
Sen dedi; intihar gibisin. Hem herkes tarafından bir kez düşünülen hem de cesaret edilemeyen.
Küçükken aldığım dışı güzel, içi hep çürük çıkan elmalı şekerler gibisin. Aranızdaki tek fark; O elmalı, Sen ise el’malı.
Çok yoruldum sevgili; daha fazla yorma beni. Ben fazlasıyla ödedim zaten, uğrunda kaybettiklerimin bedelini…
Biliyorum sana giden yollar kapalı! Üstelik sende hiçbir zaman sevmedin beni. Ne kadar yakından ve arada uçurumlar, insanlar, evler aramızda duvarlar gibi.
Zaman lazım sadece, unutacaksın! Nasıl unuttuysan çocukluğunu, kırılan oyuncaklarını. Kırılan kalbini de öyle unutacaksın.
Cevap veriyorum zamanla her şey geçer diyen akıllılara; “geçen tek şey zamandır anlayan, anlatsın anlamayanlara…
Önce sevdiğiniz terk eder sizi, ardından uykunuz. Sonra ne sevdiğiniz geri gelir ne de uykunuz…
Acı çektikçe insan olgunlaşırmış… Yalan be! ilk önce kalbin kırılır, sonra çürümeye başlarsın.
Aslında ayrılıklar değil de, gidenin sevmediği halde ‘ seviyorum ‘ demesi en çok koyuyor insana…
Unutsun beni demişsin, bu bana imkânsız geliyor. Çünkü unutmam için önce seni hatırlamam gerekiyor…
Birer birer, seve seve çıktığım aşk basamaklarını; onar onar, söve söve iniyorum şimdi!
Sana seni seviyorum dediğim kadar, Anneme peki anneciğim deseydim; Hazırdı cennetteki yerim.
Gölgene bak, beni anlamak istiyorsan; O kadar yakın, ama sana asla dokunamayan.
Uğraşmayı bırak artık dünle ve dünündekilerle. Bir de hep yanında olanlarla yarına bakmayı dene.
Bazen diyorum ki ne olacak söyle gitsin. Sonra diyorum söyleyince ne olacak sus bitsin.
Küçükken anneme mezarlıktan korkuyorum dediğimde “ölüden değil, diriden kork” demişti. Zamanla anladım ki annem yine haklıydı.
Öylesine sevdim ki seni, öylesine sensin ki! Kuşlar gibi cıvıldar, tattırdığın acılar…
Bir kağıda sensizlik yazdım. Yine de çok hoşuma gidiyor. Çünki sensizlik kelimesi bile senle başlıyor.
Düşenin dostu olmaz’ derler kimileri. Sanki ayakta olanın dostu çokmuş gibi…
Tam unuttun sanırsın. Karşına çıkar tebessüm eder yine bağlar seni kendine. Yine inanırsın yalan olduğunu bilsen bile.
Hayatımda ilk kez birisi bana “Kendine çok dikkat et” dedi sadece. Anlamış onun kalbini taşıdığımı herhalde.
ikinci bir parıltı var senin bakışlarında. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni…
Biz kırıldık daha da kırılırız Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.
Ben nerde bir çift göz gördümse tuttum onu güzelce sana tamamladım.
Kim demiş aşk uğruna ölmek zor? Uğruna ölünecek aşk bulmak zor.
An ki fıskiyesi sonsuzluğun, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Nazar değmesin diye mi kurşun döküyordu kalleşler masum çocuklara?
Okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık ”sevda” da boğulur…
Ne ikna edici bir intihar biçimidir; şimdi seninle göz göze gelmek…
Yüreğine giden bir bilet kes, cam kenarı değil can kenarı olsun.
Sesinde ne var biliyor musun? Söyleyemediğin sözcükler var.
Umut belki de gelecek sayfadadır. Kapatma kitabı.
Daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin!
Ah ayrılık, bir tek seninle ayrılamadık…