/i/Dertleşme

Derdini anlatmayan derman bulamaz..
  1. 1.
    +1
    sevgilim ve ağabeyi gittikten sonra "iyi kıvırdın diyerek" gülümsedi heyecanla arkadaşımız. sonra bir "huuuh" çekti, "ne gündü be" dedi. yüzünde rahatlamışlık net şekilde görülüyordu. "bu herif kolay ikna olmayacak, muhtemelen bizi zorlayacak" dedim. ne gerekirse yapabileceğini, durumu iyi kıvırdığımı, aksi halde sevgilimin ağabeyinin ikimize de kötü şeyler yapabileceğini söyledi. korkmuştuk. sonra elini koluma dokundurarak gözlerimin içine baktı. "rahat ol, atlatacağız" dedi. ama öyle bir söyleyişti ki, arkadaşça söyleyişten fazlasıydı. bu güne kadar sadece arkadaş olarak üstüne düşmeden baktığım o gözlerde, arkadaşlıktan fazlası olduğunu anlamıştım. bu durumun çok enteresan şeylere gebe olduğunu o an anlamıştım. korkmuştum ve bir yandan da insan doğası gereği en azından benim için her şeyi yapabileceğini düşünüp rahatlamıştım. tek derdim dengeyi korumaktı.

    akşam kız arkadaşımızla ben, sevgilimin yanına gittik. ağabeyi arabasıyla bizi bir restorana zütürdü. arkadaşımla beni süzüyordu. hareketlerimizi, gerçekten sevgili olup olmadığımızı... çok yakın durmayınca biz, "sevgili değil misiniz, rahat olsanıza diye" sert bir giriş yaptı. utandığımızı söyledim ve gergin olduğumuzdan bahsettim. "rahat olun" diyerek gülümsedi sevgilimin ağabeyi. biraz yakınlaştık ama iğreti duruyorduk hala. bunun farkındaydık. sevgilimle küçük bir an dilimi göz göze geldim. beni kıskandığı açıktı ama çaresizdi, çaresizdik.

    o ara arkadaşımın fırsattan istifade daha rahat olduğunu hissedebiliyordum. ağabeyin göremediği yerlerde de bana temas etmekte çekinmiyordu. bacaklarını bacaklarıma temas ettirmeden oturmak istemiyordu adeta. durum çok rahatsız etmişti beni ama görmezden gelmek zorundaydım. o ara yemeğin ortasında benden hoşlanan kız geldi. benle sevgilimin sevgili olduğunu bildiğini, ağabeyini kandıramayacağımızı söyledi. sonra da gitti. bir şey söylememize bile izin vermedi. derdi, sadece ağabeyin kuşkularını kaşımaktı, cevap vermemizi sağlayıp kendisini alt etmemizi görmesini sağlamak değil.

    söylendik, hayıflandık, ama ağabeyi suskundu. sadece gözlem yapıyordu. o ara ağabeyi 1 hafta kadar kardeşinde kalacağını söylüyordu. hepimiz iyice tırsmıştık. telaşla kuşkularını nasıl gidereceğini düşünüyorduk üçümüz. üçümüzün de bunu düşündüğünü birbirimize baktığımızda anlayabiliyorduk. yemekten sonra hep beraber sevgilimin kaldığı eve gittik. yani aslında ikimizin evine. ağabeyi, bu gece kız arkadaşımla kalabileceğimi söyledi. ondan çekinmemizin anlamsız olduğundan bahsetti. iyi polisi oynuyordu. emin olmaya çalışıyordu. gitmek istediğimi ima etsem de kalmamda sakınca olmadığını ısrarla vurguladı. bir şey diyemedik. hepimiz buz kesmiştik. o ara kız arkadaşımızın yüzündeki mutluluğu görünce ben de sevgilim de, onun bana hislerini anlamış olduk ve sevgilimin de anladığını, benim anladığımı da onu fark ettiğini görmüş oldum. aslında kartlar üçümüz için açılmış ama ağabeye karşı oynanan oyunda hepimizin amacına uygun yontabileceği kurtlar sofrası olmuştu durum.

    sevgilim deliriyordu. çaresizdik. bir şey yapamadık. akşam yatma zamanı gelince ağabeyi, arkadaşımla benim aynı odaya girdiğimden emin olmak için bizi izledi. sık sık da su içme bahanesiyle evde dolaşıyordu. oturduk. o bana bakıyordu bense yere. "rahat ol" dedi. yaptığı şeyin farkında olduğumu ama şöyle bir ortamda durumdan istifade etmeye çalışmasını kendisine yakıştıramadığımı söyledim. "nolmuş yani" diye çıkıştı. "ne zamandır senden hoşlanırken hep onunla birlikte oluşunu izledim, tüm bu acıyı ben çekerken her şey güzel de, siz sadece 1 gece bile yaşamazken mi kötü" dedi. " siz bunları yaşamayı düşünmeye bile cesaret edemezken ben ne zamandır hayallerime ağlıyorum karşınızda" diye gözlerimin içine bakarak konuştu. üzülmüştüm. onun kalbinin ilk defa çarptığına şahitlik etmiştim. ilk defa neden onun bir kalbi olduğunun dahi farkına varamayışımın sebebini anlamıştım. kızgınlığım yerine saygıya bıraktı. ama sevgilimi seviyordum. tek düşüncem bu durumdan kurtulmaktı.

    yatağa yattı. yarısını bana bıraktı. gece boyu ikimiz de uyumadık. sırtımız dönük olsa da biliyordum. o yanında hoşlandığı adam yattığından, bense sevgilime ihanet etmediğime, etmeyeceğime emin olma duygusundan dolayı sabaha kadar uyumadan yattık. birbirimizin nefes alışlarını dinledik. arada bir su içmeye yeltense birisi, diğerimiz de aynı anda yeltendi istemsiz ve göz göze geldik. sadece saygıydı birbirimize duyduğumuz. sonra uyuyamadan uzanmaya devam ettik. gece sevgilimden hiç mesaj gelmemesi şaşırtmıştı beni. belki içi içini yiyordu belki de ağabeyini atlatamamıştı odasında. ağabeyine yer yatağı yapmıştı odasında. ama onun da uyuyamadığına emindim.

    sabah oldu. kahvaltıya oturduğumuzda sevgilimin bitap bakışlarını bir ben anlayabilirdim. ağabeyi, sevgilim sandığı arkadaşımla yakınlaşmamız için elinden geleni yapıyordu. tedirgindik. ama her defasında biraz daha yakın olmaya kendimizi zorladık. benim için daha zor olsa da, arkadaşım duruma daha kolay ayak uydurur olmuştu.

    akşam bir bara gittik. barda duygusal bir şarkı çalıyordu. ağabeyi, sevgilime sarılıp, "senin sevgilin yok bana sarıl" dedi ve gülümsedi. barda herkes sevgilisine sarılmış öpüşüyordu. sonra ağabeyi "öp öp" diye bize tempo tuttu. enteresan şekilde barda yan masadakiler de bize odaklandı ve tempo tuttu. herkes öpüşmemizi bekliyordu. sevgilimle göz göze geldik. içi içini yiyordu. sonra arkadaşımla göz göze geldik. eğer gözlerinde "senden istifade etmiyorum, ama mecbursun" der gibi bir bakış olmasaydı öpemezdim. içim acıya acıya öptüm. hissettiğim şey, sevgilimin yüreğindeki sızıydı. bendeki çaresizlikti.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster